GÜRKAN AVCI: TÜRKİYE DE MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞINI BİR AN ÖNCE KAPATMALIDIR

Demokrasi ve Eğitim Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanı Gürkan Avcı, ABD Başkanı Donald Trump’ın, Eğitim Bakanlığı’nı israf ve kalitesizlik gerekçesiyle kapatma kararı aldığı ve yine Arjantin’de Milei hükümetinin küçülme politikaları kapsamında eğitim yönetiminde radikal değişiklikler yaptığı bir dönemde Türkiye’nin Millî Eğitim Bakanlığı’nı hayli hayli kapatması gerektiğini söyledi.

DESAM Başkanı Gürkan Avcı, yaptığı basın açıklamasında şunları söyledi;

ABD ve Arjantin’de atılan adımlar ve dile getirilen gerekçeler Türkiye’deki eğitim sisteminin içinde bulunduğu derin krizi bir kez daha gündeme taşımıştır. Trump, ABD’nin eğitimde dünya sıralamasında 40. olmasına rağmen öğrenci başına harcamada birinci olduğunu vurgulayarak, federal bürokrasinin hantallığına ve verimsizliğine işaret etmiş ve Eğitim Bakanlığı’nı kapatma kararı almıştır, Arjantin’de de Milei hükümeti benzer gerekçelerle Eğitim Bakanlığı’nda benzer adımlar atmıştır. Türkiye’de ise Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), özellikle AKP’nin 23 yıllık iktidarı boyunca eğitimi bir kamu hizmeti olmaktan çıkarıp, adeta bir kaos ve eşitsizlik merkezi haline getirmiştir.

Eğitim sistemindeki kronik sorunlar, AKP’nin yazboz tahtasına çevirdiği reformlarla katlanarak artmış; öğretmenlerin, öğrencilerin ve velilerin hayatı çekilmez hale gelmiş; OECD raporlarında Türkiye’nin vahim durumu gözler önüne serilmiş; liyakatsizlik, adam kayırmacılık, ideolojik dayatmalar ve kalitesizlik ise sistemin her kademesine sirayet etmiştir. AKP iktidarı, eğitimi “Paran kadar eğitim, paran kadar kaliteli eğitim” anlayışına indirgemiş; devlet okullarında eğitimi bitirme noktasına getirmiş, kaliteli eğitimi yalnızca bürokrasinin, siyasetin ve iş insanlarının yani ayrıcalıklı kesimlerin çocuklarına sunulan bir ayrıcalık haline dönüştürmüştür.

Bu gerekçelerle, MEB’in kapatılması ve eğitim sisteminin kökten yeniden yapılandırılması artık bir zorunluluk haline gelmiştir. Aşağıda, DESAM’ın bu görüşünü gerekçelendiren kapsamlı açıklamamızı kamuoyuyla paylaşıyoruz.

AKP’nin 23 Yılda Eğitimde Yarattığı Kaos ve Kalitesizlik

AKP’nin 2002’den bu yana sürdürdüğü iktidar, eğitim sistemini bir deneme tahtasına çevirmiştir. 4+4+4 sistemi, sürekli değişen sınav modelleri (TEOG, LGS, YKS), müfredatın ideolojik bir araca dönüştürülmesi, öğretmen yetiştirme politikalarındaki tutarsızlık ve daha nice “reform” girişimi, eğitimi istikrarsız ve öngörülemez bir hale getirmiştir. OECD’nin PISA 2022 sonuçlarına göre, Türkiye 52 ülke arasında 39. sırada yer almış; öğrencilerin büyük kısmı matematik, fen bilimleri ve okuma becerilerinde temel yeterliliği bile sağlayamamıştır. TIMSS ve PIRLS gibi uluslararası değerlendirmelerde de Türkiye, sürekli gerileyen bir grafik çizmiştir. Bu tablo, AKP’nin 23 yıllık yönetiminde eğitimi geliştirmek bir yana, mevcut potansiyeli bile koruyamadığını açıkça ortaya koymaktadır. Devlet okullarında eğitim adeta tükenmiş; kalabalık sınıflar, yetersiz materyaller, fiziki altyapı eksiklikleri ve öğretmen açığı gibi sorunlar içinden çıkılmaz bir hale gelmiştir.

Devlet Okullarında Eğitimin Çöküşü ve “Paran Kadar Eğitim” Anlayışı

AKP iktidarı, eğitimi bir kamu hizmeti olmaktan çıkararak, parası olanın erişebileceği bir meta haline getirmiştir. Devlet okullarında eğitim kalitesi dibe vurmuş; fiziki koşullar yetersiz, derslikler kalabalık, laboratuvarlar ve kütüphaneler işlevsiz hale gelmiştir. Buna karşılık, özel okulların sayısı hızla artmış; ancak bu okullara erişim, yalnızca yüksek gelirli ailelerin çocukları için mümkün olmuştur. AKP’nin politikaları, kaliteli eğitimi bürokrasinin, siyasetin ve iş insanlarının yani ayrıcalıklı kesimlerin çocuklarına sunulan bir lüks haline getirmiştir. Devlet okullarında okuyan 20 milyonu aşkın öğrenci ise kaderine terk edilmiş; fırsat eşitsizliği tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar derinleşmiştir. “Paran kadar eğitim, paran kadar kaliteli eğitim” anlayışı, AKP’nin eğitimde yarattığı en büyük yıkımdır ve bu durum, toplumun geleceğini ipotek altına almaktadır.

Öğretmenlerin Çaresizliği ve Mesleki Tükenmişlik

Eğitim sisteminin temel taşı olan öğretmenler, AKP iktidarında hem maddi hem manevi açıdan çöküntüye uğramıştır. Atanamayan öğretmenlerin sayısı milyona yaklaşmış; ücretli ve sözleşmeli öğretmenlik gibi güvencesiz modellerle öğretmenler sömürülmüştür. Kadrolu öğretmenlerin maaşları enflasyon karşısında erimiş; ek ders ücretleri yetersiz kalmış, özlük hakları ise sürekli budanmıştır. Tayin, terfi ve görevde yükselme süreçlerinde liyakat tamamen devre dışı bırakılmış; torpil, adam kayırmacılık ve siyasi sadakat ve sendika ayrımcılığı öncelikli kriterler haline gelmiştir. Okul yöneticilerinin büyük kısmı, eğitimci kimliğinden ziyade iktidara yakınlıklarıyla seçilmiş; bu da okullarda baskıcı ve keyfi bir yönetim anlayışını hâkim kılmıştır. Öğretmenler, ideolojik dayatmalarla müfredatı uygulamaya zorlanmış; mesleki saygınlıkları ve motivasyonları yerle bir edilmiştir. AKP’nin öğretmenleri hiçe sayan politikaları, eğitimi doğrudan baltalamıştır.

Velilerin ve Öğrencilerin Bitmeyen Çilesi

AKP’nin eğitim politikaları, velileri ve öğrencileri de adeta bir çıkmaza sürüklemiştir. Sınav odaklı sistem, öğrencileri yaratıcılıktan ve eleştirel düşünceden uzaklaştırarak birer test makinesine çevirmiştir. Sürekli değişen sınav sistemleri, öğrencilerin ve velilerin geleceğe dair plan yapmasını imkânsız hale getirmiştir. Ders kitaplarının niteliksizliği, yardımcı kaynaklara olan bağımlılık ve özel ders furyası, velilere ağır bir maddi yük bindirmiştir. Okullarda hijyen sorunları, ısıtma-soğutma gibi temel ihtiyaçların karşılanamaması, taşımalı eğitimdeki aksaklıklar ve kırsal kesimdeki öğrencilerin okula erişim zorlukları, velilerin ve öğrencilerin hayatını çekilmez kılmıştır. Eğitim, bir umut kapısı olmaktan çıkıp bir eziyet haline gelmiştir.

Liyakatsizlik, İdeolojik Dayatmalar ve Bürokratik Çürüme

AKP iktidarında MEB, liyakatsiz ve ehliyetsiz yöneticilerin elinde kuklaya dönmüştür. Okul müdürlerinden il milli eğitim müdürlerine, genel müdürlüklerden müsteşarlıklara kadar tüm kademelerde, yetkinlik yerine siyasi sadakat ve ideolojik yakınlık belirleyici olmuştur. Eğitim yönetimi, profesyonel bir hizmet anlayışından uzaklaşarak, iktidarın arka bahçesi haline gelmiştir. Müfredata eklenen ideolojik içerikler, genç nesillerin demokratik, evrensel, insani ve vicdani, gerçekte özgün değerlerle yetişmesini engellemiş; bilimsel eğitim yerine AKP menşeli dogma yaklaşımlar önceliklendirilmiştir. Bakanlık bürokrasisi, Trump’ın ABD için dile getirdiği gibi, hantallaşmış ve işlevsizleşmiştir; kaynaklar verimli kullanılamamış, projeler yarım kalmış, denetim mekanizmaları çökmüştür.

Eğitim Sistemindeki Diğer Kronik Sorunlar

AKP’nin 23 yıllık yönetimi, eğitimde saymakla bitmeyen sorunlar üretmiştir:

-Fırsat Eşitsizliği: Kırsal kesimdeki okulların kapanması, taşımalı eğitimin yarattığı mağduriyetler ve kız çocuklarının okullaşma oranındaki düşüş.

-Mesleki Eğitimdeki Çöküş: Meslek liselerinin niteliksiz hale gelmesi, ara eleman yetiştirme kapasitesinin kaybolması.

-Üniversite Öncesi Hazırlık Sürecinin Çökmesi: YKS’deki adaletsizlikler, kontenjan sorunları ve gençlerin umutsuzluğu.

-Okul Öncesi Eğitimin Yetersizliği: Anaokulu erişimindeki kısıtlılık ve erken çocukluk eğitimindeki ihmaller.

-Dijital Eğitimdeki Fiyasko: Pandemi sürecinde EBA’nın yetersizliği ve internet-bilgisayar erişimi olmayan öğrencilerin dışlanması.

Bu sorunlar, AKP’nin eğitimi bir kamu hizmeti olarak değil, bir rant ve kontrol aracı olarak gördüğünü kanıtlamaktadır.

Çözüm: MEB’in Kapatılması ve Eğitimde Yeni Bir Başlangıç

AKP’nin 23 yıllık başarısızlığı, MEB’in mevcut yapısıyla devam edemeyeceğini açıkça göstermiştir. ABD’deki ve Arjantin’deki gibi cesur bir adım atılmalı; MEB kapatılmalı ve eğitim yönetimi Valilikler koordinasyonunda ve nezdinde oluşturulacak yerelleştirilmiş, özerk dinamik birimlere devredilmelidir. Eğitim, merkeziyetçi bir bürokrasinin elinden alınarak, il bazında yerel ihtiyaçlara göre şekillendirilmelidir. Öğretmen istihdamı performansa dayalı bir modele geçmeli; kaynaklar verimli kullanılmalı, müfredat ideolojik dayatmalardan arındırılıp demokratik, bilimsel, evrensel ama Türkiye’ye özgün standartlara çekilmelidir. Devlet okulları yeniden ayağa kaldırılmalı; kaliteli eğitim, ayrıcalıklı kesimlerin değil, tüm toplumun hakkı haline getirilmelidir.

Sonuç

AKP’nin 23 yıllık iktidarında, Millî Eğitim Bakanlığı bir çözüm merkezi olmaktan çıkıp, sorunların kaynağı haline gelmiştir. Eğitim, bir kamu hizmeti olmaktan uzaklaşmış; devlet okullarında kalite bitmiş, genç nesillerin geleceği karartılmıştır. “Paran kadar eğitim” anlayışıyla toplumun büyük bir kısmı dışlanmış; fırsat eşitsizliği, liyakatsizlik ve ideolojik dayatmalar sistemi çökertmiştir. MEB’in kapatılması, bu çürümüş yapıyı sona erdirmenin ilk adımıdır. Türkiye’nin geleceği için, eğitimi yeniden inşa etmek zorundayız. Kamuoyunu bu haklı mücadelede yanımızda olmaya ve bu değişimi gerçekleştirmeye çağırıyoruz. (BÜLTEN)

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor