HADDİNİ AŞAN O MÜDÜR(!)E

Önceki akşam, bir cafede oturmuş sohbet ediyorduk..
Ne güzel davul-zurna eşliğinde güzel bir akşam geçiriyor, sohbet ediyorduk.. Açık hava, etrafımızda yeşil ağaçlar..
Aramızdan biri yıllarca Devlet Dairesinde Müdürlük yapan bir arkadaşımızdı.. Hiç yoktan bir laf attı ortaya, iki ayrı dostumu neden tanıştırdığımı sordu..
Olacak gibi değildi.. Ne güzel eğlenirken, durup dururken, çok özür dileyerek söylüyorum, yırtık dondan çıkar gibi çıktı adam..
Kan sanki beynime fırladı..
Masadaki tabağı aldım, kafasına fırlatıyordum ki, yetişip elimden aldılar..
Bu nasıl bir anlayış yahu.. Sen yıllarca bir devlet dairesinde yetkili olacaksın, yaş haddinden dolayı emekli olacaksın, ama adam olamayacaksın..
Sana beni sorgulama yetkisini kim verdi?
Ben kiminle konuşmayacağımı, ya da kiminle konuşacağımı sana mı danışacağım.
Sen kimsin ve kendini ne sanıyorsun?
Daha da önemlisi, seni hiçbir şekilde ilgilendirmeyen bir olayın bilgisini, sana kim verdi?
Benim dost bildiklerim, beni gıyabımda yargılıyor, aleyhimde mi konuşuluyor?
Ben bu ülkede 50 yılı aşkın önemli gazetelerde önemli görevlerde bulundum..
Toplumun her kesimini tanıma fırsatı buldum.. Katilinden, dolandırıcısına, hakiminden, savcısına, polisininden, valisine, Bakanından Başbakanına kadar tanıdım..
Gazetecilik mesleğini kutsal bir meslek olarak bildiğim, o anlayış içerisinde görev yaptım, ama kimseye kölelik yapmadım..
Hep başım dik oldu..Tehdit oldu, gazetem basıldı, değişik baskılar oldu hiç pes etmedim üzerlerine üzerlerine gittim..
Ben bilirim ki YİĞİTLER BİR DEFA, KORKAKLAR HER GÜN ÖLÜR.
O müdürün benim yanımda hiçbir değeri yok..
Ancak, hiç özel olmamasına rağmen, benim iki ayrı arkadaşımı tanıştırmamı hangi dost bildiğim o sözde müdüre, neden söyledi?
Merak ettiğim bu..
VE bu sözde müdür o masada hangi cesaretle, hangi maksatla sordu?..