HAMZAKOY SONRASINDA GÖZALTI VE TUTUKLAMA

ONUNCU BÖLÜM

12 Eylül şafağında eşleriyle birlikte Hamzakoy’da bir ay kadar gözaltında bulunan Demirel ve Ecevit’in özgürlükleri uzun sürmedi. Ecevit, ARAYIŞ Dergisindeki yazısı üzerine tutuklandı. İkinci bir suç daha bulundu. Yabancı bir gazeteciye verdiği demeç yüzünden bir dosya daha açıldı. Bunlar yetmeyecek, bir dosya daha açılacak ve Kıbrıs Fatihi Karaoğlan elden geldiğince içeride tutulacaktı.

Demirel de, Milli Güvenlik Konseyine göre uslu durmuyor, Günüz Sokak’taki evi hergün dolup boşalırken soruları cevaplıyor, sakıncalı(!) yorumlar yapıyordu. Aslında sadece Demirel değil, önde gelen birkaç siyâsi daha aniden toplanıp Zincirbozan’a götürüldü.

ECEVİTLERİN HAZİN HAPİSANE GÜNLERİ

Ecevit görüşlerini açıklayabilmek amacıyla 21 Şubat’ta ARAYIŞ Dergisini yayınlamaya başladı. 7’inci Sayısında, İŞKENCE başlıklı yazısı üzerine Dergi bir süre kapatıldı. 15’inci Sayısında muhalefette daha ileri giden yazısında şöyle diyordu: “İnsanlar bir ölçüye kadar özgürlük kısıntılarına, baskıya, zulme katlanabilir, ama haksızlığa, adaletsizliğe katlanamazlar. En zayıf, en ürkek insan bile haksızlık, adaletsizlik karşısında tepki duyar ve tepkisini hiç beklenmedik ölçüde açığa vurabilir.”

Baskıyı günden güne arttıran MGK, 52 Numaralı Bildiriyle Ecevit’e yazı yasağı getirdi. Karaoğlan dergide yazamadı. Evren’in yasak kararını savunmasına karşı cevabını TRT’ye gönderdi. Yayımlanmayan bu yazı 52 Numaralı Bildiriye aykırı bulunarak 3 Aralık 1981’de tutuklandı. İki ay sonra salıverildi. O günler için şöyle diyecekti: “Cezaevine, oradaki yalnızlığa içerlemedim de, mahkemedeki tenhalık üzücüydü”.

Çile bitmemişti. Bu kez yabancı televizyoncularla yaptığı görüşmeler üzerine, ki birinde yasaklı olduğu için açıklama yapmayacağını bildirmişti, üst üste davalar açıldı. Mahkeme, savcılığın tutuklama istemini iki kez kabul etmeyip beraat kararı alınca Konseyciler itiraz ettiler ve “Ecevit’i salıvermeyin” emri ile 10 Nisan 1982’de yeniden içeriye almayı başardılar. 3 Haziran’da yapılan ilk mahkemede beraat ettiyse de, tahliye sürresi dolmadan yine bir yabancı televizyona yaptığı açıklamadan dolayı cezası bir ay arttırıldı.

EŞYA SATARAK ÇAY PARASI SAĞLANIYOR

12 Eylül her türlü haklarını ellerinden alınca, gelirsiz kaldılar. Yılların Başbakanı, kendilerine yapılan her türlü desteği şiddetle geri çevirdiği için Rahşan Eşi Hanım evden eşya satarak kıt kanaat idare etmeye çalışıyordu. Tutukluluk süresi daha da sıkıntılı olmuştu elbette. Günde 20 bardağa kadar çay içmeye alışkın Ecevit aynı zamanda sigara tiryakisiydi. Rahşan Ecevit, eşine belli etmemeye çalışarak güç belâ idare etmek için çırpındığı günleri anlatırken, “Sata sata evde eşya kalmamıştı. Son olarak gümüş kaşıkları hatırladım ve onları sattım” diyecekti.

Her ne kadar belli etmemeye çalıştıysa da Ecevit eşinin hangi koşullar içinde olduğunu elbette anlıyordu. Düşüne düşüne aklına yıllardan beri biriktirdiği pullar geldi. Güvendiği bir eski milletvekili  arkadaşına koleksiyonu satması için ricada bulundu. Arkadaşı pulları götürdüğü filatelistler en iyi fiyat olarak yerlilere 4 bin, yabancılara 10 bin Lira verince, dönüşte, “Sayın Başbakan, yazık bu pullar çok daha yüksek değer taşır. Bu fiyata satılmaz” deyip o kapıyı da kapatmak zorunda kaldı.

YARIN: ZİNCİRBOZAN’DA ALTIN SAYFALIK TÖREN

 

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Spor