HASTANELER NEDEN BU KADAR KALABALIK

Sabahın erken saatleri…

Henüz güneş tam doğmamış, ama hastane önleri şimdiden kalabalık. Acil servislerin önü tıka basa dolu. İçeride sıra bekleyenler, serum yiyenler, nefes darlığı çeken yaşlılar, ağlayan çocuklar…

Her gün benzer bir manzara. Türkiye’nin neredeyse her ilinde benzer bir tablo yaşanıyor: Hastaneler dolup taşıyor.

Peki sormak gerek: Bu kadar hasta insan olması normal mi?

Gerçekten Daha mı Çok Hastayız?

Verilere bakıldığında Türkiye’de kişi başı hastane başvuru sayısı yılda ortalama 8’in üzerinde. OECD ortalaması ise bunun yarısı civarında. Bu da şu demek: Ya biz diğer ülkelere göre çok daha hastayız, ya da hastaneye gitme eşiğimiz çok düşük. Belki de her ikisi birden.

Evet, çevresel etkenler, beslenme, stres, hareketsizlik gibi nedenlerle toplumsal sağlığımız zayıflıyor. Ancak asıl mesele sadece bu değil.

Birçok kişi, sağlık sistemine ulaşmanın görece kolay olması nedeniyle en küçük şikâyetinde bile doğrudan acil servise başvuruyor. Böylece acil olmayanlar, gerçekten acil durumda olanların önüne geçiyor; sistem tıkanıyor.

Adana genelinde baktığımızda koskoca şehir hastanesi, Çukurova Devlet Hastanesi, Seyhan Devlet Hastanesi, Marsa, 5 Ocak Devlet Hastanesi, Karşıyaka Devlet Hastanesi var.

Bunların hangisine giderseniz gidin dolu. Bu hastanelerden herhangi birinden randevu almaya kalkın yok. Beklemeniz gerekiyor.

Acillerde durum böyleyken polikliniklerde de durum bu. Her gün hastaneler tıklım tıklım olmaya devam ediyor.

Aile Hekimliği Neden Kullanılmıyor?

Bir başka çarpıcı nokta da aile hekimlerinin yeterince kullanılmıyor oluşu. Basit bir öksürük ya da baş ağrısı için bile insanlar acil servise gidiyor.

Oysa aile hekimleri bu tür vakaları yönetebilecek donanıma sahip. Ama vatandaş, hem alışkanlıktan hem de güven eksikliğinden dolayı hastaneyi tercih ediyor.

Bu yoğunluk sadece hasta açısından değil, sağlık çalışanları açısından da sürdürülemez. Doktorlar, hemşireler, acil servis çalışanları; kronik yorgunlukla baş etmeye çalışıyor. Tükenmişlik sendromu, hekim göçü, artan şiddet olayları da bu döngünün içinde yer alıyor.

Çözüm ne olmalı peki?

Çözüm çok boyutlu. Toplum olarak hem sağlık bilincimizi hem de sağlık okuryazarlığımızı artırmamız gerekiyor. Sağlık sistemiyse, koruyucu sağlık hizmetlerine daha fazla yatırım yapmalı. E

ğitim, önleyici hizmetler, halk sağlığı kampanyaları, aile hekimliğinin güçlendirilmesi gibi adımlar şart.

Ama en önemlisi şu soruyu sormamız gerekiyor: Gerçekten bu kadar hasta mıyız, yoksa hasta eden bir yaşam tarzının içinde mi sıkıştık? Belki de yanıt, her sabah hastane kapısında başlayan o uzun kuyruklarda gizlidir.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor