HASTANELERDE İLK TEMASIN ÖNEMİ

Bir hastaneye adım attığınız an, aslında sadece fiziksel değil, ruhsal bir yolculuk da başlar. Hele ki acil bir durumdaysanız ya da bir yakınız için endişeleniyorsanız, kapıdan içeri girdiğiniz andan itibaren ihtiyacınız olan ilk şey anlayış, sabır ve yönlendirmedir. Fakat ne yazık ki bu ilk temas noktası olan hasta kayıt birimlerinde zaman zaman yaşanan kaba tutumlar, sağlık sistemimizde onarılması gereken ciddi bir sorunu gözler önüne seriyor.

Son zamanlarda birçok vatandaşımızdan aynı şikayet geliyor:

“Hastaneye gittik ama kayıt bölümündeki görevli son derece kaba davrandı. Ne doğru düzgün bilgi aldık ne de insanca bir muamele…”

Elbette bu durumu tüm çalışanlara mal etmek doğru değil, görevini layıkıyla yapan, empati kuran çok sayıda sağlık çalışanı da var. Ancak birkaç kötü örnek bile sistemin geneline olan güveni sarsmaya yetiyor.

Adana gibi büyük ve dinamik bir şehirde sağlık hizmetlerine duyulan ihtiyaç her geçen gün artıyor. Gerek şehir hastanesinde gerekse devlet hastanelerinde her gün binlerce vatandaş tedavi için sıraya giriyor.

Ancak tedavi süreci bazen daha başlamadan, hastane kapısından içeri girildiği anda yara almaya başlıyor. Çünkü ilk karşılaşılan yer olan hasta kayıt birimlerinde, ne yazık ki insanı yaralayan başka bir tabloyla karşılaşılıyor: Kaba, ilgisiz ve hatta kimi zaman azarlayıcı bir tutum.

Özellikle Adana Şehir Hastanesi, Yüreğir Devlet Hastanesi ve Seyhan Devlet Hastanesi gibi yoğunlukla bilinen kurumlarda bu şikâyetleri duymak artık sıradan hale geldi. Kapıdan içeri girer girmez, daha ne yapacağını bilemeden yönlendirme arayan vatandaş, önce bir ters bakışla, ardından sabırsız bir “Ne istiyorsun?” sorusuyla karşılaşabiliyor.

Hemen arkasından gelen karışık yönlendirmeler, eksik bilgi ya da bir başka gişeye gönderilme maratonu hastaların ve hasta yakınlarının zaten yorgun olan psikolojisini iyice zorluyor.

Bir düşünün…

Kimi yaşlı, bastonuyla zor yürüyor.

Kimi çocuk, ateşler içinde kucağında annesinin.

Kimi bir kaza geçirmiş, eli kan içinde.

Hepsi aynı duyguyla hastaneye geliyor: Umut. Ama kapıda gördükleri ilk yüz, çoğu zaman umuttan çok, yılgınlık bırakıyor içlerinde.

Burada suçlu aramak kolay… “Personel ilgisiz, duyarsız” deyip geçebiliriz. Ama esas mesele daha derin. Çünkü bu çalışanlar da yıllardır artan iş yükünün, eksik kadronun ve sistemin getirdiği baskının mağduru.

Her gün yüzlerce insanla iletişim kurmak zorundalar ama bu insanlara empatiyle yaklaşmaları için ihtiyaç duydukları en temel şey eksik: Eğitim, destek ve dinlenme hakkı.

Adana gibi sıcaklığıyla meşhur bir şehirde, insan ilişkileri de sıcak olmalı. Bu şehrin ruhuna ters düşen bu soğuk ve kırıcı iletişim biçimi, ne vatandaşa ne de sağlık sistemine yakışıyor.

Adana’daki hastane yöneticileri artık bu konuya daha yakından bakmalı. Hasta kayıt birimlerinde çalışan personele yalnızca sistem eğitimi değil, iletişim, sabır ve kriz yönetimi gibi konularda da eğitimler verilmeli. Ayrıca bu kişilerin motivasyonu düzenli olarak değerlendirilmeli; aşırı iş yükü hafifletilmeli.

Sağlık hizmeti sadece reçete yazmak ya da ameliyat etmek değildir. Bir “geçmiş olsun”la başlar, bir “buyurun, yardımcı olayım”la moral bulur.

Ve Adana’da sağlık, sıcak yürekli insanların yaşadığı bu güzel şehirde, soğuk bir masa başından değil, insanlıkla başlamalıdır.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor