HEYHAT!.. NEREDEEEN NEREYE!..

Suriye’ye ilk kez 1975 Ağustosunda, Bağdat’tan otomobille çıkıp çöl geçerek gitmiştim. Suriye Büyükelçiliğine vize için uğradım. Cuma olduğu için elçilik kapalıymış. Koruma görevlisi bendeki sukut-u hayali görünce “Dur bakayım” dedi ve telefonu alıp birileriyle konuştuktan sonra “Buyur geç, birinci katta filan hanım sizi bekliyor” dedi.

Filan Hanım Ermeniymiş. Abartılı nezaketle karşıladı. “Bugün tatil ama saygıdeğer büyükelçiyle görüştüm. Komşumuz ülke vatandaşısınız. Konuttan gelecek ve size vizeyi verecek” dedi. Öyle de oldu. Bağdat’tan otomobille çıkıp tabelaları okuya okuya Şam yoluna düştüğüm. Artık Çöldeydim. Haritada, yol üstünde Rutba diye bir şehir vardı. Akşam olmak üzereydi ve geceyi çöle geçirme korkusu yavaş yavaş sarıyordu ki, Rutba 30 km  tabelasıyla rahatladım.

Ertesi sabah yüz-yüz elli kilometre kadar yol aldıktan sonra gümrük kapısına geldiğimde, pasaportumu alan görevli şöyle bir baktıktan sonra “Min Turkiya!.. Ala ras u ayn (Türkiyeli!.. Baş-göz üstüne) deyip  oturacak yer gösterdi. Beş dakika sonra bir elinde pasaportumla araba belgesi, diğerinde kocaman bir bardak çay vardı. Elçilikte ve gümrük kapısında sergilenen sevgi boyutundaki saygı elbette benden çok daha fazla,vatanıma, memleketimeydi.

Aradan geçen yıllar içinde, başta Halep olmak  defalarca gittim Suriye’ye. Her zaman “kapı-komşu”havasını hissediyordum.

Son gezimi 7-11 Aralık tarihlerinde Başkan Aytaç Durak’la yapmıştım. Suriye, yeni Belediyeler Yasası hazırlığı içindeydi. Aynı zamanda Türkiye Belediyeler Birliği Başkanı olan Aytaç Durak’ı “Lütfen gelip bizi aydınlatır mısınız” ricasıyla çağırdılar. Vizeyi, girişte alacaktık. Yolda karşılandık. Gösterişli bir salonda meşrubat-pasta-çerez ikramı yapıldıktan sonra pasaportlarımızı alıp yola düştük. Geceyi geçireceğimiz Halep girişinde gösterişli birkaç araba başında bekleşen kalabalık  grup bizi durdurdu. Belediye Başkanı çay ikram etmek üzere bekliyormuş. Gittik. İçten bir karşılama gördük. Kırk yıllık ahbaplar gibi tatlı bir sohbet açıldı. Akşam, mükellef bir sofrada ağırlandık. Ev sahibi Başkan nerede kalacağımızı sordu. Otelin adını verdim. “Yok…” dedi, “Meridiyen var burada, şimdi yer ayırtacağız . Orada gecelersiniz. Ben diğer rezervasyonunuzu iptal ettiririm.”

Otele para veremedik. Onur konuğu olduğumuzu söylediler. Öğlen saatlerinde Şam’a ulaştığımızda Durak Başkan’a gösterilen saygı ve sevgi ile duygulandığımı söyleyebilirim.

KARDEŞİM ESAD İKEN CANAVAR ESED OLDU

Yanılmıyorsam aradan üç yıl geçtikten sonra müthiş bir yakınlaşmaya tanık olduk. Neredeyse sınırlar yok edilecekti sanki. Ortak bakanlar Kurulu toplantısı, birlikte tatiller, vizesiz giriş-çıkışlar, spor karşılaşmaları, kardeşlik, falan…

Nasıl oldu, ne zaman oldu, belki herkes biliyor ama ben fark etmedim, bir de baktım ki Esad olmuş Esed. İsmi değişince tıyniyeti de değişmiş; kardeşim’likten çıkmış, vicdan yoksunu katil olmuş.

Şimdilerde de ordularımız karşı karşıya…

Bütün bnlara tanık olduğum için son derece üzgünüm ve içimden bir ses devamlı tekrar ediyor: HEYHAT!.. NEREDEEEEN NEREYE!..

GÖRDÜĞÜM HALEP BÖYLEYDİ: Bu fotoğrafları 2006’da çektim. Halep böyle bir kentti. Alevi, Sünni kadar Ermeni de vardı Meşrep, din, mezhep farkı zerrece görülmüyordu. Herkes halepli’ydi. Günümüzde bu binaların tamamı moloz yığını halinde. Yazık, çok yazık!..

CAMİYE RAHATÇA GİRDİK: Suriye’de namaz kılmak için olsun, sadece görmek için olsun, camiye rahatça girilebiliyor. Yani namaz kılmak için savaşmaya hiç gerek yokmuş. Başkan Durak da Halep’in en büyük camiini sorunsuz ziyaret etti.

AKŞAM YEMEĞİ ZİYAFET OLDU: Halep Belediye Başkanı bizi akşam yemeğine aldı. Kent eşrafının da katıldığı yemek zşyafet havasında geçti. Durak’ın karşısındaki, ev sahibi Başkan; benim karşımdaki de yardımcısıydı.

DURAK’A BÜYÜK İLGİ: Suriye televizyonları ve gazeteleri Başkan Durak’a büyük ilgi gösterdi. Toplantıdan sonra sıraya giren habercilerle yapılan görüşme yarım saat kadar sürdü.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor