HIRPANİ ‘TIRPANİ’NİN ÇARÇABUK FABRİKASI ‘MİLLİ EMLAK’E GEÇTİ

DOKUZUNCU BÖLÜM

Sene, 1870’lerden bir sene… Bakmışlar ki Adana’da bir yadırgı (yabancı) adam.  Kafada eski-püskü bir şapka; yarıldı, yarılacak. Ayağında yırtık kundura. Beline sardığı kuşakta da bir keser. Sormuşlar, “Nereden geliyorsun, neyin nesi, kimin fesisin, kimsin, kimlerdensin?”

“Sakız’lıyım, Yunan pasaportlu bir Rum’um demiş. Sormayı sürdürmüşler, “Adın ne?” Cevaplamış, “Tırpani…” Üstü başı hırpani, adı da Tırpani olunca,Hırpani Tırpani çabucak tanınmış.

O yıllarda Rum hemşerilerimiz Kuruköprü ve çevresinde oturuyor. Şimdiki Etnoğrafya Müzemiz de, o vakitler Rum Kilisesi. Rumlar, soydaşları Tırpani’ye kucak açmışlar. Hele hele Ermenilerin tekelinde gibi sayılan demircilik ve marangozlukta iyi bir usta olduğunu öğrenince el üstünde tutmaya karar vermişler. Kilise marifetiyle yardım çağrısı yapılmış. Tırpani’ye birkaç gün içinde keseyi dolduracak kadar kaime (Kağıt para) ve altun falan ulaştırılmış.

Bir GERÇEK USTA

Bazı bir kimselerin kendini usta ilan etmesi, kendi bileceği iştir. Önemli olan ustalığın başkaları tarafından takdir edilmesidir aslında. İşte, Tırpani de gerçek ustalardan biri olduğunu kısa zamanda koymuş ortaya. Sağladığı maddi olanakla birkaç gün içinde, istiflemiş kerestenin hasından, yığmış demirleri, temizlemiş pasından…

Tırpani hammadde ve gereçleri yığıp son eksikleri de tamamladıktan sonra girişmiş işe. Çaylı Bahçe denilen yere su değirmeni kurmuş. İki mavralı, büyücek değirmen. Çaylı Bahçe’nin günümüz Dilberler Sekisi’nin karşı kıyısında bir yer olması muhtemel.

Çok geçmemiş, o mübarek sellerden biri sel gelip zincirini koparmış tesisini ve alıp götürmüş.  Tırpani, esaslı bir yatırımı sele kaptırmasına rağmen moralini bozmamış.  Alay edenlere de, gülerek, “Vire sabrin suya kasti mi? Gör bakalim Tırpani neler yapazak!” şeklinde cevap vermiş bir süre. Bu arada gönül kaptırıp evlenivermiş. Bir yandan ev,  bir yandan da kerpiç-toprak demirci ocağı kurmuş. Demir işinde o kadar başarılı olmuş ki, kim ne isterse,Tırpani alasını yapıp teslim ediyormuş…

Eh, maharet bu; Tırpani, yarım kuruşluk işe bir lira falan alıyormuş ama, helal de ettiriyormuş işinin niteliği ile.

Tırpani Usta, kısa sürede iyi bir dünyalık sahibi olurken, Adana’ya beş parasız geldiği günlerdeki durumunu asla unutmamış; din-mezhep ayırmaksızın muhtaçları gözetmiş ve hiç kimsen gururunu zerre kadar incitmeden yapmış iyiliğini.  Allah, “Yürü ya kulum!” demiş ya bir kere; Tırpani de yürümüş. Binası ve ocağı kerpiçten bir mini fabrikayı Ağce Kahya (Akça Kahya) mahallesine bitişik geniş bir araziye kurmuş. Ağce Kahya ne yana düşer, şimdilik malum değil.  Pamuk çırçırlayan ve aynı zamanda un da üreten bu mini fabrika para basarken Tırpani 3 oğlunu Avrupa’ya gönderip eğitmiş. Her bir oğlu, beş parmağında beşerden onar marifet sahibi olup dönmüşler Adana’ya…  Bu kez daha önce günde 6 kilo lif veren makineleri Amerika’dan getirdiği 48 kilo kapasitelileriyle değiştirmiş. Bütün bu gelişmeler olurken, Tırpani de kerpiçten yaptığı ufak-tefek fabrikadan Allah’ın inayetiyle, Adana’nın bereketiyle dünyaları kaldırıyormuş.

Eğitimli çocuklar Kuruköprü yakınlarında, şimdiki Seyhan Belediyesi’nin hemen güney batısında çırçır, prese ve un fabrikasını 1885 yılında faaliyete geçirmişler…1898’de, 2688 iğlik (iplik makinesinde, nihai ürünün büküm alarak sarıldığı her bir masuraya bir iğ diyorlar) bir iplikhane ile birkaç dokuma tezgahını eklemişler. 11 Ocak 1901’de de, iğ sayısını 6204’e, dokuma tezgah sayısını da 96’ya çıkaran yeni fabrikayı işletmeye almışlar. Günde 300 top (ortalama 36 metrelik) kaput bezi çıkarabilen fabrikada 300 işçi çalışıyormuş.

ÇARÇABUK OLMUŞ

1909 yılı Nisan’ında nasıl başladığı hala bilinmeyen iğtişaş patlamış. Arkasında Fransız-İngiliz ve Rus’un bulunduğu kesin olan olaylarda binlerce Müslüman ve Ermeni Adanalı can vermiş. Tepebağ tamamen yanıp yıkılmış. Avrupa’nın baskısı üzerine Abdülhamit yeterliparayı çıkarıp Ermenilere uygun bir alanda çabucak evler inşa edilmesini emretmiş. Yepyeni bir mahalle, Eskiistasyon Kuzeyinde çarçabuk kuruluvermiş. Halk, buraya “çarçabu Mahallesi” derken, fabrikanın adı da halk arasında “Çarçabuk paalikesi” oluvermiş. Bazıları da üretimine bakarak “Çarçaput”  diyesiymiş.

1914 yılında 310 işçiyle 160 ton iplik ve 180 tezgahla 530 bin metre bez üretebilmişler. Tam tarihi bulamadım; görünüşe göre Fransız İşgali öncesinde Tırpaniler tası, tarağı toplayıp çekilmişler.

İşgal sırasında yatırımcılarımızdan Rasim Dokur kısa bir süre işletip bırakmış. İşgalden sonra fabrika birkaç müteşebbis tarafından işletilmişse de, makine yetersizliği nedeniyle devam ettirilememiş.

CUMHURİYET’TEN SİHİRLİ DOKUNUŞ

Cumhuriyetten sonra  Milli Emlak Yönetimine, 1925’te de Ziraat Bankası’na devredilmiş. Ciddi bir revizyon gördükten sonra Ziraat Bankası Mensucat Fabrikası ismi ile 400 işçi çalıştıran bir büyük tesis olarak faaliyetini sürdürmüş. Yenilenen ve üretim kapasitesi artan fabrika ülkenin en büyükleri arasında yer almayı başarmış. Diğer dokuma tesislerinin de devreye girmiş olması karşısında, 1927’de pamuk ekim sahalarının genişletilmesi düşünülmüşse de yeterli tohum bulunamaması sorun olmuş.  Bunun üzerine Ziraat Bankası Fabrikası işçilere fazla mesai yaptırarak  tohumluk çiğit üretimini arttırdığı gibi, satış fiyatını da çok düşük tutmuş. Böylece pamuk üretimi istenilen düzeyi yakalamış

Eklememiz gerekir ki, tesisler, 1937’den itibaren Malatya Mensucat Adana Fabrikası ve nihayet 5 Eylül 1946’da devredildiği Sümerbank’ın adıyla üretimini sürdürmüş.

YARIN: ELEKTRİK FABRİKASI

TIRPNİ’NİN BÜYÜK FABRİKASI: Bizim kuşağın “Sümerbank” olarak bildiği Fabrikanın ilk kurucusu, Havaca Tırpani’nin Avrupa’da yetişen çocukları idi. Kuruköprünün arka planda dumanı tüten baca, İşgalin ilk yılında bir süre çalıştırılan Tırpani Fabrikasına aittir..

ZİRAAT BANKASI MENSUCAT: 1927’de muhteem bir törenle açıldı. Fotoğraf, törene katılan işçileri pankartlarıyla gösteriyor. Sağdaki baca üstünde bulunan ZBMF harfleri “Ziraat Bankası mensucat Fabrikası” ibaresinin kısaltılmışıdır.

TIRPANİ’DEN ZİRAAT BANKASI FABRİKASI’NA: Kurtuluş’tan hemen sonra Milli Emlak’a, 1925’te de Ziraat Bankası’na devredilen eski adıyla Tırpani Fabrikası adeta yeniden kurulurcasına elden geçirilip yenilendi, üretim kapasitesi arttırıldı. Adana’nın Eski Fotoğrafları Platformundan aldığım fotoğraf, 11 Temmuz 1933 tarihlidir.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor