İKİ GAZETECİ İKİ OLAY…
Geçen hafta biri Adana’da, diğeri Ankara’da biri silahlı, diğeri darp yoluyla iki olay oldu..
İlk olay Adana’da meydana geldi. Egemen Gazetesi’nin imtiyaz sahibi Hakan Denizli silahla bacağından vuruldu..
Ankara’da da gazeteci-yazar Sabahattin Önkibar, evine giderken fiziki saldırıya uğradı..
Sabahattin Önkibar, kendini iyi yetiştirmiş, sağ siyasete yatkın bir yazardır.. AKP ve MHP görüşüne yatkındır, ama zaman zaman her iki siyasi partiyi de gazetecilik kuralları içinde en ağır şekilde eleştirmiştir.. Ancak, hiçbir zaman bir komploda yer almamış, meslek ilkelerini ihlal etmemiştir..
Adana’da meydana gelen silahlı saldırı olayının failiyle ilgili kamuoyunu aydınlatıcı bir bilgi henüz elde edilmemiş, soruşturmanın devam ettiği belirtilmektedir.. Bu olay da vahimdir ve en şiddetli şekilde kınanmalı, suçlular bulunup cezalandırılmalıdır..
Tepki, bırakın gazeteci, bu tip saldırı hangi canlıya yapılırsa yapılsın en yüksek sesle duyurulmalı, kamuoyu oluşturulmalıdır..
Sevgili okurlar, elbette biz de meslek hayatımız boyunca değişik saldırılara uğradık.. Bu belki de gazetecinin kaderinde vardır.. Hele polis ve siyaset alanında gazetecilik yapıyorsanız, riskiniz daha fazladır..
Buraya kadar sanırım toplumsal bir görüş birlikteliğimiz var..
Aşağıda kaleme alacağımız yazıyı lütfen kimse bir tarafa eğip bükmesin, durumdan vazife çıkarmasın, spekülasyon konusu yapmasın..
Belirtmek istediğimiz şudur;
Gazetecilik kolay bir meslek değildir.. Sorumluluğu çok büyüktür.. Toplumu doğru bilgilendirmezseniz, infial yaratırsanız, ya da meslek ilkelerine aykırı hareket ederseniz, siz gazeteci değil, sadece tetikçi olursunuz.
Mesela!.. Bir şehit eşi, yerel seçimlere günler kala adaylardan birinin lehine, diğerinin aleyhine olacak bir provakasyon içine girmiş ise bunu açığa çıkarmak, güvenlik güçlerinin ve yargının olduğu kadar gazetecinin de görevidir..
Eğer bir gazeteci! bu gerçeği görüp saptırıyor, kendi kişisel meselesiyle bu olayı birleştiriyor ise ve duygusal haber yapıp kamuoyunu aldatmaya yönelik bir çaba içerisine giriyorsa, o gazeteci değil, ancak sahibinin sesi olur..
Eğer bir gazeteci yıllar önce tartıştığı bir siyasetçi ile yaptığı telefon konuşmasını kayda alıp, yıllar sonra bunu kamuoyuyla paylaşıyor ise, o gazeteci değil şantajcı olur..
Eğer bir gazeteci, yanına iki bayanı alıp belediye koridorlarında abone makbuzu kesiyorsa, o gazeteci değil, ticaret adamı olur..
Eğer, bir gazeteci kuruluş yıldönümü nedeniyle bazıları yılda bir bazıları yılda birden fazla gece düzenleyip, kendi konuklarına para karşılığı davetiye veriyorsa, gazetecilik mesleğini sadece ticari amacı doğrultusunda kullanan kişidir..
Demek istiyoruz ki, bu memlekette sapla samanı karıştıranlar var.. Üzülerek söyleyelim, bu mesleğin bu memlekette geriye gitmesinde siyasetçilerin önemli bir bölümünün de payı var.. Bazı sözde işadamlarının olduğu kadar!..
İsterseniz Sabahattin Önkibar’ın kendisine yönelik saldırıyla ilgili yazısının bir bölümünü sizinle paylaşalım;
“ Türkiye’de artık can güvenliği Kaf Dağı’nın ardındadır.
Ondan vahimi, toplum her geçen gün tam ortadan dehşet bir ayrıştırma operasyonlarına muhataptır.
Beka ticareti ile oy devşirmeye çalışanların bu saldırılara suskun kalmaları, onların derdinin ülke değil iktidar ve koltukları olduğunun ispatıdır.
Çubuk’ta ana muhalefet liderini linç etmeye kalkanlar bırakın tutuklanmayı, kahraman gibi baştacı ediliyorsa, bu ülkede bırakın demokrasi, bırakın hukuk, bırakın ahlak ve vicdan, birlikte yaşama bile tehdit altında demektir. Dahası lince ve saldırıya açık davetiyedir.
Son söz:
Ümitsizlik yok… Karanlığın en kesif olduğu an, aydınlığa en yakın olunan zaman dilimidir…
Her şey güzel olacak… “
İşte önemli olan budur.. Gazeteci yürekli insandır.. Fikirlerine katılmasakta gazeteciliğine alkış tutulacak kişidir Sabahattin Önkibar..
Dileriz, her iki olayın failleri yakalanır, yargıya teslim edilir..