İngiliz Başbakan Winston Churchill, kendi saflarında savaşmamız için şehrimizdeydi
1943 Senesi, Ocak Ayı’nın 30’u… Adana Havaalanında sessiz sadasız ciddi hazırlıklar yapılmış. Etrafı çeviren sivil polisler kamufle amacıyla tablacı, şurupçu, berduş, dilenci, arabasını temizleyen faytoncu gibi görünüyor.
Küçücük terminal binasında ise duyanların asla inanmayacağı önemli devlet adamları var; Başbakan Şükrü Saracoğlu, Dışişleri Bakanı Numan Menemencioğlu, Dış İşleri Sözcüsü Ortaelçi Feridun Cemal Erkin, Adana Valisi Akif Eyidoğan. Ayrıca, İngilttere’nin Ankara Büyükelçisi de heyetimizle birlikteydi.
Saat 14:00’e yaklaşırken devlet adamları pist başına doğru yürüdüler. Gözleriyle taradıkları gökyüzünden inecek önemli konuğu karşılamak üzere gelmişlerdi buraya. Az sonra havayı parçalayan pervanelerin tanıdık sesi duyuldu. O yıllara göre kocaman sayılabilecek uçak süzülerek indi ve pist başına yaklaşıp durdu.
Beklenen konuk, İngiltere’nin Efsane Başbakanı Sör Winston Churchill (Çörçil) gülümseyerek göründü uçağın içinde. Pilotun yanındaydı ve daha uçaktayken selamlıyordu karşılayıcıları. Kişiliğini adeta simgeleyen pürosu yine ağzındaydı. O sırada saatler 14:20’yi gösteriyordu. Karşılaşma sıcak oldu. Hariciye Vekili, yani Dışişleri Bakanı Numan Menemencioğlu ile ayaküstü kısa fakat samimi bir sohbetten sonra kendine tanıtılan diğer karşılayıcılarla tek tek el sıkıştı. Vakit geçirmeden otomobillere bindiler. Bu çok önemli konuğu Reisicumhur İsmet Paşa, Yenice istasyonundaki müselles’e çekilmiş beyaz treninde kabul edecekti. Aslında İngiliz yetkililer bu gezinin son derece tehlikeli olabileceğini ısrarla söylemişler fakat Churchill’e dinletememişlerdi. Bizden de sıkı ölemler alınması ria edilmişti. Gezi adeta sır gibi saklanmıştı ve İsmet Paşa da yine güvenlik nedeniyle Adana yerine, gözden ırak yenice’de buluşmayı yeğ tumuştu.
Müselles Nedir? Neden Müselles? Diye soranları duydum; anlatayım. Müselles, üçgen demektir. Adana-Mersin hattını düz bir çizgi olarak düşününüz. Kuzeyden inen Anadolu hattını yaklaştırınız. Bu hattın ucu çatallıdır; biri Mersin, diğeri Adana yönüne olmak üzere gelir, düz çizgiye dayanır. Böylece, ortaya bir üçgen çıkar. Tren, rahatsızlıkla kaşılaşılmasın diye pek az kullanılan Anadolu hattını Mersin’e bağlayan raylara çekilmişti. Böylece güvenlik biraz daha desteklenmiş oluyordu.
HAVA ÇOK GÜZELDİ
İsmet Paşa buz gibi Ankara havasınan sonra Çukurovanın ılık güneşini görünce Yenice Garında bir o yana, bir bu yana dolaşmaya başladı. Bir ara dekovile oturup fotoğraf çektirdi. Neşesi yerindeydi. Belli ki, beklediği konukla çok zorlu bir görüşmeyi nasıl yönlendireceğini planlamıştı. Çörçil, ne yapıp edip bizi kendi saflarında savaşa girmemizi sağlamak üzere geliyordu. Paşa da, savaşa girmemeye kararlıydı.
Konuk Başbakan ve yanındaki yetkilier saat 16:10’da İsmet Paşa tarafından kabul edildiler. İnönü’nün yanında Erkan-ı Harbiye Reisi (Genel Kurmay Başkanı) Mareşal Fevzi Çakmak, Başbakan Şükrü Saracoğlu, Dışişleri Bakanı Numan menemencioğlu, Ortaelçi Feridun Cemal Erkin, genel Kurmay Hava Müşaviri Hava Pilot Tuğgeneral Şefik Çakmak, Genel Kurmay Harekat Şube Müdürü Albay Fasih Kayabalı bulunuyordu.
Churchill de, Kraliyet genel Kurmay Başkanı Mareşal Alanbrooke, Ortadoğu Kuvvetleri Komutanı General Harold Alexander, Iran-Irak Komutanı Maitland Wilson’la birlikteydi.
BEŞ GÜN GERİYE
DÖNÜP BAKALIM
Kazablanka, Fas’ın önemli, aynı zamanda en modern kenti. Atlas Okyanusuyla kucak kucağa, beyaz badanalı binalarıyla ünlü. Zaten adı da İspanyolca Casablanca’dan (Beyaz Ev) geliyor. Araplar Dar-el Beyda, yani Beyazkent olarak bilir.
Amerikanın Başkanı Roosevelt ile Churchill Kazablanka’da Ocak ayının 12’sinden 24’üne kadar süren uzun soluklu konferans gerçekleştirmişleri. İngiliz Başbakan, kendince önemli birkaç nedene bağlı olarak Türkiye’nın ne pahasına olursa olsun savaşa sokulmasında ısrar ediyor, Roosevelt ise karşı duruyordu. Zaten Askeri Danışman Marshall da Türkiye’nin tarafsız konumunu korumasından yanaydı. Anlaşılmıştır; bahsettiğimiz, 1939’da başlamış olan İkinci Dünya Savaşıdır elbette. Türkiye, savaşa girebilecek durumda değildi ve böyle bir hareketin felaket olacağı kuşkusuzdu. İnönü, İngiltere’yi küstürmeden bu çok tehlikeli öneriyi savuşturmak zorundaydı.
Kazablanka Konferansının sonunda Sonunda, Churchill kendi fikrini, üs kurmak şeklinde kabul ettirdi ve Ankara ile temasa geçildi. Buluşmanın 30 Ocak günü Adana’da yapılması kararlaştırıldı.
YARIN: CHURCHILL PİLOTUN YANINA OTURDU VE “UÇ BAKALIM ADANA’YA” DEDİ.