İSMAİL HAKKI TONGUÇ VE EĞİTİM POLİTİKASI (3)

Cumhuriyetin yaratıcı kuşakları! Bu kuşaklar bir şey yapması, bir değer yaratması gereken kuşaklardı.

Cumhuriyet çağının en yalın tanımı İş Çağı değil miydi?

Bu işi, yeni taze, yaratıcı kuşaklar greçekleştireceklerdi. İş, Cumhuriyet’in yaratıcı çağında şu sözleri deyimlemez miydi?

Tonguç da işte İş Kavramını tanımlıyordu: “Değer elde etmek veya yaratmak amacı güden ve belli bir emeği gerçekleştirmek için harcanan emek.”

Cumhuriyetin temel ülküsü değer elde etmek, değerler yaratmak ve çağdaş uygarlığa ulaşmak için ‘Bir Ereği’ gerçekleştirmek değil miydi?

Bütün bu ülküler, yerimizde oturarak, kitaplara dalarak, kuramlara boğularak, doğayla alış-verişi keserek, savaşmadan, çalışmadan ve de emek harcamadan gerçekleştirilebilinir miydi?

Cumhuriyetin kutsadığı emek işte böyle bir iş için ‘yeni bir hayat yaratmak için’ harcanacak, alınlardan akıtılacak Ulusal Emek’ti.

Tonguç’un kişiliğinde onu nişan tahtası yaparak, eğitim gericilerinin vurmak istedikleri işte bu çaba, bu emekti. Bu çabanın, bu emeğin Cumhuriyeti ülküsüne ulaştıracağını sezinliyorlardı.

Hiçbir olumul iş yapmadan, elini işe sokmadan, alınteri akıtmadan, bir iş yapmanın sevincini tatmadan başkalarının sırtından rahatça yaşayan, yani değer sömürenlerin devrimci eğitimin karşısına dikilecekleri belliydi.

Bir yerde denilebilinir ki, devrimci demek, iş yaparak yaşamak, değerler üreterek, değerler yaratarak yaşamak; gericilik ise, iş yapmadan iş yapanlara da engel olarak, başkalarının sırtından başkalarının yarattığı değerleri sömürerek yaşamak demektir.

Bu çeşit insanlar, hem hiçbir olumlu iş yapmazlar, eyleme yanaşmazlar, hem de iş yapanları, ilkelerini ve düşüncelerini eyleme sokanları korkunç bir hınçla kıskanırlar çekemezler.

İki başlı bir suç işlerler. Çalışmadan, iş yapmadan yaşarlar ve çalışmanın, iş yapmanın hızına, tekerine taş koyarlar. İşte Tonguç’un Köy Enstitüleri’nin, Halkçı Eğitimin karşısına dikilen eğitim sağcılarının, eğitim gericilerinin ruh bilimsel kararlılıklarıdaki düğüm budur.

Tonguç’un, 1938’lere değin, Köy Enstitüleri’ndeik büyük işine başlayana değin, işte çağdaş eğitim bilimini “İş Okulu-İş Eğitimi” ilkelerinin kitaplarıyla yaymaya, aşılamaya çalıştı.

Cumhuriyetin genç kuşakları da halk kaynağına inen bir eğitim gücüyle iş yapan, değer yaratan, sağlam karakterli kuşaklar olarak yetiştirilmeliydi.

Daha başında bir ulusal eylem gücü taşıyan Atatürkçü Cumhuriyet ancak böyle gerçekleştirilebilinrdi.

İşte ve eylemle…

Cumhuriyetin gerçekleşmesini, yani devletin halkçı özüne kavuşmasını istemeyenler, iş ve eylemin de karşısında kaldılar. Karşısında kalmakla da kalmadılar.

Örnekse; 1949’larda bütün ereği İş Eğitimini genç kuşaklara aşılamak isteyen bir eğitim ansiklopedisinin yani bilimin ışığında ocağına kül döktüler.

Bundan sonraki yazılarımda İş Eğitim-İş Okulu ilkelerinden yola çıkan Tonguc’un; bu ilkelerin gücüyle, ilköğretimde neler yapmak istediğini, onun okunmamış kitaplarına dayanarak belirtmeye çalışacağım.

Okumamış diyorum, nedenki okumak da bir iş yapmaktır. İş yapmadan yaşamak isteyenler, onun kitaplarını da okumamışlardır.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor