İŞSİZLİK VE BORÇLULUK GENÇLERİMİZİN GELECEĞİNİ ÇALIYOR

Sarayın israf ekonomisi, ülkemizi yaratıcı, üretken ve genç potansiyelinden mahrum bırakmaktadır. Yaklaşık her dört gencimizden birisi işsizlikle boğuşurken, üniversite mezunu işsiz sayısı 1.5 milyonu aşmıştır.

On yıllara dayanan ranta odaklı ve istihdam yaratmayan politikalar yüzünden gençler vasıflı iş gücü haline gelememekte ve düşük ücretle, niteliksiz işlere mahkum-mecbur edilmektedir.

Gençler hayata atılmaları gereken yaşlarda işsizlik, yoksulluk ve mahrumiyet yaşamakta, derin bir umutsuzluk ve çöküntüyle karşı karşıya kalmaktadır.

Yaşamlarının en üretken dönemlerinde ailelerine ve yakın çevrelerine karşı büyük bir mahcubiyet içerisinde adeta yalnızlaşmakta, topluma, sevdiklerine uzaklaşmakta ve yabancılaşmaktadırlar.

Üniversite öğrencileri aldıkları öğrenim kredileriyle geçinememekte, temel ihtiyaçlarını ve yüksek eğitim masraflarını karşılayabilmek için düşük ücretlerle yarı zamanlı çalışmak zorunda kalmaktadırlar.

Öğrenciler, bu yüzden eğitimlerine odaklanamamaktadırlar. Yaşam mücadelesi içinde gelecek kaygısıyla boğuşmaktadırlar. Ülkemizde gençlerimiz geçmişe kıyasla daha mutsuz hale gelmiştir.

Gençlerin 4’de 3’ü, iş bulamayacağını; iş arayan gençlerinse %50’sinden fazlasının geleceğinden umutlu olmadığını söylemektedirler. Ülkemizin umudu-geleceği olan gençlerimiz, mutsuz, umutsuz ve çaresiz bırakılmıştır.

Tek dileği iş bulmak olan, yemekhane kartındaki bir lira ile açlığa mahkum edilen, hayatının yaşamaya değer olmadığını söyleyen üniversite öğrencisi genç bir kardeşimizin cansız bedeninin Samatya sahilinde bulunması iktidara bir tokat gibi olması gerekmez miydi?

İşsizlik yalnızca gençlerimizin değil, onlara dair büyük umutları olan ailelerinin üzerine de karabasan gibi çökmüştür. Ebeveynler hem geçinmeye hem de çocuklarına umut olmaya çalışmaktadır.

Aileler bir yandan işsiz çocuklarına iş aramakta, diğer yandan ise çocuklarının Kredi ve Yurtlar Kurumu’nun kredi borçlarını ödemeye çalışmaktadır. Yani aynı anda hem işsizlikle hem de borçluluk ve hacizle boğuşmaktadırlar.

Yalnızca Ekim 2019’da Kredi Yurtlar Kurumu’na borç taksitlerini ödeyemeyen 210.000’den fazla gencin hesaplarına e haciz gelmiştir.

İşsizlik ve borçluluk genç toplumun kendi ayakları üzerinde durmasını engellemekte, hayallerini ertelemekte ve umutlarını hançerleyerek tüketmektedir.

En temel gereksinimlerini bile karşılamakta zorlanan vatandaşlarımız, borçlanmakta ve borçla yaşamak zorunda kalmaktadır.

Ülkemizde 2003 ve 2019 yılları arasında bireysel kredi kartı borçları dört kat artarak 20 milyon dolara, aynı yıllar arasında tüketici kredisi borcu ise 20 kat artarak 79 milyar dolara ulaşmıştır.

2017’den 2020’ye kadar bireysel kredi borcunu ödeyemeyen vatandaşların sayısı 1.905.000’den 2.536.000 çıkarken, bireysel kredi kartı borcunu ödeyemeyen vatandaş sayısı ise 2.243.000’den 2.695.000 kişiye çıkmıştır.

Sadece 2019 yılında bireysel kredi borcundan dolayı yasal takibe düşen kişi sayısı 1.404.000’dir. Üretimin ve istihdamın düştüğü kriz koşullarında birikmiş borç şokları ve geri ödeme güçlükleri aileleri büyük baskı altına almakta.

Borçluluk, ailevi bunalımları, çalkantı ve krizleri tetiklemekte, çözümsüzlük ve çaresizlik duygusunu egemen kılmaktadır. Vatandaşların işsizlik ve hayat pahalılığı nedeniyle borçlarını ödeyememeleri, icralık olmalarına neden olmaktadır.

Ailelerin mahalle esnafına ve eşine-dostuna da gayri resim yollarla borçlandığı düşünüldüğünde, borçluluk miktarının daha da yüksek olduğu ortaya çıkmaktadır.

Eşi, ikinci çocuğuna hamile olan işsiz bir baba su ve elektrik borcu ile kirasını ödeyemediği için abisinden yardım istemekte, yardım alamayınca oturduğu apartmanın dördüncü katından atlayarak intihar etmiştir.

Saray ekonomisi, aileleri bir yandan geçim zorlukları, diğer yandan borç batağı içinde, gündelik yaşamlarını sürdüremez, sokağa çıkaramaz duruma getirmiştir.

Bu durum yurttaşlarımızın onuruna dokunmakta, kişiliklerini rencide etmekte ve itibarlarını sarsmaktadır. Ailelerini geçindirememenin ezikliğini yaşayan ebeveynler, borcu ödeyememenin ve icralık olmanın mahcubiyetiyle kendilerine yabancılaşmakta, çevrelerinden uzaklaşmakta ve yalnızlaşmaktadır.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor