İSTANBUL HAVA LİMANI TÖVBE-BİLLAH DEDİRTTİ

Adana’dan 11:20’de havalanan uçağımız İstanbul’a yaklaşıp birkaç tur atarak hayli alçaldıktan sonra tekrar yükseldi. Bulutların içinden geçerek  birkaç dön-dolaş gösterisi yaptı. Yere teker koyduğunda saat 13:07 olmuştu. Demek ki, uçuşumuz 1 saat 47 dakika sürdü. Atatürk Hava Limanı’na 1 saat 10 dakika ile çok özel durumlarda 1 saat 30 dakikada indiğimizi bilirim. Çoğunlukla 1 saat 20 dakika gibi olurdu.

Uçağımız pist başına geldiğinde sağa sola yalpa yaptığı için yere ancak pistin sanırım yarısına yakın bir noktada dokunabildi. Pistin sonundaki dönemece geldiğinde bile hayli süratliydi. İlk kez geldiğim için pencereden dışarıya dikkatle bakıyordum. Burası hava limanından çok toplu konut şantiyesine benziyordu. Gittik, gittik, gittik… Şantiye manzarasından kortulduğumuz koca binaların olduğu semte ulaştık ama burada da durmadık. Uçak hala gidiyor. Aslında akıl edip yarı yolda yemek ve ihtiyaç molası verseler iyi olacak. Belki ileride düşünüler de eshab-ı mesalih rahatlama imkanı bulur. Bööyle uzunca bir süre daha pist üzerinde gitmeç keyfini yaşadık. Terminal binasına yaklaşmıştık ki, uçağımız psit ortasında durdu. Terminalden ayrılan uçakların çıkışını bekliyordu belli ki. . Abartısız yazıyorum, 55 yılda en az binbeş yüz kez uçak yolculuğu yaptım, inişte pist ortasında on dakika kadar bekletildiğim olmamıştı şimdiye dek. Keremine bin şükür, bunu da yaşadık.

Kanatlı koca makine durduktan dakikalar sonra körük yanaştırılabildi de çıkabildik. Terminal binası bomboş sayılırdı. Uzunca bir yürüyüşten sonra yürüyen merdivene yönlendirildik. Yukarı çıkış hayli zaman aldı. Geldiğimiz kat  pek yüksekti. Yepyeni medivenimize eklenmiş bir hizmetle ilk kez burada karşılaştım. Hafiften de olsa titreyerek vibratör görevini de yerine getirmekteydi. Geldiğimiz yüksek kat da boştu. Burada, sağlık için tempolu yürüyüşü sürdürdükten sonra yönlendirildiğimiz ikinci merdivenle aşağı indik. Binayı planlayan mimarlar en iyi egzersizin yürüyüş olduğunu biliyor olmalılar ki, ikinci merdivenden sonra bir müddet daha taban teptik. Ardından üçüncü merdivenle tanışıp tekrar aşağı indik. Belli oldu; Cenab-ı Kibriya bize “Yürü ya kulum” demiş, tekrardan yürüdük. Herhalde yakın gelecekte bu kadar uzun yürüyüşe kalbi olanların, yaşlıların zor dayanacağını görüp terminal içinde dolmuş seferlerini başlatırlar. Dolmuş bir baştan diğerine gidemez çünkü biri çıkış, ikisi iniş iki merdiven molası var. Çözüm şöyle olabilir; birinci dolmuş ilk merdivene kadar getirir: Yolcu merdiveni kendisi çıkınca ikinci dolmuşa geçip üçüncü merdivene erişir. Yine kendi gayretiyle burayı da atlattıktan sonra üçüncü dolmuşla bagaj alım ve çıkış salonuna gelir. Böylece birkaç aktarmalı, merdivenden kaytarmalı kara yolculuğuyla hava yolculuğu tamamlanmış olur.

Nihayet, bagaj teslim alanına eriştik. Uçakta okuduğumuz broşüre göre yolcu daha salona gelirken bagajı da ulaşıyormuş. Ya yazıda hata vardı, ya da o günkü bagaj teslim opreasyonunda. Çünkü yarım saat de burada beklediktenbagajlarımızı salimen ele geçirdik.

MALTEPE DURUMU

Yazıyı gazeteye geçmeden önceki duruma göre Maltepe’de sayılacak sandık sayısı 112’ye düşmüştü ve İmamoğlu halen 14 bine yakın farkı korumaktaydı. Bu arada, “Sayım sonrasında mazbata verilecek mi, verilmeyecek mi?” tartışması hız kesmeden sürüyor.

Bana sorarsanız, bu seçim Dünya Siyaset Tarihi denilen külliyatta çok ayrıcalıklı yer alacak.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor