İTLE ÇUVALA GİRİLMEZ AMA

Adama bak yahu.. Adı Süleyman Özışık.. Abisi Hadi Özışık.. İki kardeş omuz omuza vermiş, istediği gibi at oynatıyorlar.. Sözde gazetecilermiş..Bir internet siteleri var o kadar.. Bazan “Bir bilen” olarak televizyonlarda yorumlarda bulunuyorlar.. Öyle de bir ahkam kesiyorlar ki, olur gibi değil..
Süleyman Özışık’ın cesaretine bakın.. Ya da o böyle bir cesareti kendinde nasıl buluyor kararı siz verin.. Dedi ki Süleyman Özışık “Dışarıdaki suçlu bir şekilde yakalanır ama içerideki masumun kul hakkını kimse ödeyemez. Ben gerek Süleyman Soylu’ya, gerek OHAL işlemleri komisyonuna, gerek diğer mercilere masum olduğuna inandığım binlerce insanın dosyasını götürdüm. Dedim ki ‘Bu insanlar eğer masum çıkmazsa hesabını benden sorun’. Araştırmalar yapıldı, hepsinin bir iftiraya kurban gittiği ortaya çıktı ve hepsi görevlerine iade edildi.”
Günlerce bekledik, sayın İçişleri Bakanı Süleyman Soylu bir açıklama yapar, yalanlar diye.. ÇIT çıkmadı.. OHAL işlemleri komisyon üyelerinden bir açıklama bekledik.. Oradan da TIS çıkmadı..
Bizde bir söz vardır SÜKUT İKRARDIR diye.. Bu sükunet, Süleyman Özışık’ın söylemlerinin doğruluğunu kanıtlıyor..
Bir akıl tutulması yaşıyoruz.. Bu sessizlik neyin nesi anlayamıyoruz!
Biriniz çıkın kamuoyuna “yalan, yanlış, soruşturuyoruz” gibi bir açıklama yapın..DERİN SESSİZLİK!
Sizin söylemediğinizi, ya da söyleyemediğinizi bir söyleyelim;
Sen kimsin yahu!.. Sen kimsin, FETÖ’den uzaklaştırılan binlerce kişi için İçişleri Bakanı ile görüşeceksin, OHAL komisyonu üyeleriyle görüşeceksin, referans olacaksın ve binlerce insanı görevlerine iade ettireceksin.
Nasıl oluyor bu? Sayın İçişleri Bakanı, sayın OHAL komisyonu üyeleri doğru mu bu?
Allah aşkına çıkın bir açıklama yapın.. Günlerdir susuyorsunuz, tık yok.. Bir milletvekilinin bir yeraltı dünyasının adamından ayda 10 bin Dolar aldığını söylüyor, sonra susuyorsunuz.. Siz bu ülkenin İç İşleri Bakanı’sınız.. Bildiğimiz kadarıyla bu tip olaylara el koymak, suçluların bulunması talimatını vermek, adalete teslim etmek sizin asli göreviniz.
Geldiğimiz noktaya bakın..
Gazeteci olduğunu iddia eden, ancak her türlü pisliğin içinde debelenen, kendilerini ulaşılamayacak adam gören bazı gazetecilerin çıkan pisliklerini tartışıyorduk arkadaşlarla.. Ağır bir yazı döşenmek, hırsımızı böyle çıkarmak, biraz da yetkililerin dikkatini çekmek istiyorduk.. Gazeteci-mafia, siyaset adamı ilişkileri.. Dönen milyonlarca liralar..Bırakın liraları, Dolarlar, Eura’lar, lüks oteller, korumalar, çakarlı araçlar, uyuşturucu madeler..
Hele şu sözde gazetecilere dayanamıyoruz artık.. Adana’dan başlayıp, Türkiye genelinde bir seri yazmak içimizden geçiyordu.. Arkadaşlar “İtle çuvala girilmez” ata sözünü hatırlattı, onlarda ne meslek namusu, ne de aile kavramı olmadığını söylediler ve “İtle çuvala girilmez” dediler..
Evet.. Doğru itle çuvala girilmez.. Ama it, meydanı boş bulursa havlamaya devam ediyor, onun sesine de başka itler ekleniyor..
Şu itle çuvala girilmez sözü aklıma takıldı.. Bir de bizim Google’ye sorayım diye düşündüm “Google kardeş, şu itle çuvala girilmez sözünü bir açsana” dedim.. Hemen şak diye sıraladı;
“Bilgisiz, düzenbaz, bayağı, taşkın kimselerden uzak dur. Onlarla iş yapmak, yakın ilişki kurmak, tartışmaya girmek, hatta kavga bile etmek sakıncalıdır.”
Eeee… Adamlar istediği gibi at oynatacaklar, biz de filim gibi seyredeceğiz öyle mi ?
Düşündüm.. Aslında Haklılar.. Bu kadar gücün karşısında ne yapabilirsiniz ki…Sonra merhum Nazım Hikmet aklıma geldi..Ne demişti Nazım Hikmet?
Ben yanmasam, sen yanmasan,biz yanmasak, nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa
Buyrun bir de böyle düşünen var..
Şimdi Google’nin anlattıklarını mı, Nazım Hikmet’in söylediklerini mi uygulayalım!..
.
Peki bir de Ali Kemal adında biri vardı.. Kafam ona da takıldı.. Gazetede yorum yapan İngiliz ajanı ve Atatürk düşmanıydı
Tarihe bir göz attık;
Atatürk, 21-22 Haziran 1919 gecesi arkadaşlarıyla birlikte Amasya Genelgesi’ni yayımlıyor. O dönem İçişleri Bakanı olan Ali Kemal de, 23 Haziran 1919’da valilere gönderdiği gizli bir emirle, Atatürk’ün görevden alındığını bu nedenle emirlerinin dinlenmemesini istiyor
Atatürk, 24 Haziran 1919’da Ali Kemal’i padişaha şikayet ederek zaman kazanmaya çalışıyor. Ali Kemal, 26 Haziran 1919’da bir genelge yayımlayarak “Milli ordu kurmanın ve milli savunma” hazırlamanın felaket olduğunu bildiriyor, halkı orduya karşı olmaya çağırıyor, askerlerin emirlerini yerine getirmemelerini istiyor. Halkı Atatürk’e karşı kışkırtmaya yönelik çok sayıda yazı yazıyor..
Sonuçta Ali Kemal, Mustafa Kemal karşısında 10 Eylül 1922 günü pes ediyor “Gayeler bir idi ve birdir” yazarak zaferi alkışlıyor.. Bu Ali Kemal’in son yazısı oluyor..
Tarih 5 Kasım 1922.. Sivil polisler Ali Kemal’i İstanbul’dan İzmit’e kaçırıyor.
Tarih 6 Kasım 1922.. Ali Kemal Nurettin Paşa’nın talimatıyla linç ettirilerek öldürülüyor.
Son iki satır da iki büyük kahramandan;
Merhum ismet İnönü “Hiçbir ülke yoktur ki, kendi içinden bizim kadar hain yetiştirebilsin”. Kazım Karabekir Paşa’ “Öyle puslu ki hava şeytan bile Müslüman mintanı giyiyor,”
Bugünlük, bu kadar..
Anlayana Sivrisinek Saz, Anlamayana Davul Zurna Az.