KADİR EFENDİNİN FENDİ!

1970’li yılların ortaları, çeşitli kadrolara memur alımı için Akademide sınav açıldı.  İlk, Orta, Lise ve Üniversite mezunları salona alınmış, ayrı gruplar halinde oturtulmuş, her gruba mezuniyet seviyelerine uygun sorular sorulmuş, adaylar soruların yanıtlarını kağıda dökmeye başlamıştı.

Ancak, adaylardan biri soruları yanıtlamıyor, ısrarla sınav görevlisiyle konuşmak istediğini belirtiyormuş. Personel şefi rahmetli Yılmaz Yoncacı adama sorunun ne olduğunu sormuşsa da, en yetkili amir dışında kimseyle görüşmek istemediği yanıtını almış.  Çaresiz kalan Yılmaz Bey,  odama gelerek sınav salonundaki adaylardan birinin ısrarla “En yetkiliyi çağırın gelsin, onunla görüşmek istiyorum” dediğini bildirdi.

Sınav salonuna indim.  Yılmaz Bey beni adaylar arasındaki orta yaşlı bir adamın yanına götürdü.  Adama ne istediğini sorduğumda, “Senin görevin nedir?  Burada en yetkili sen misin? “ diye sordu.  Personel işlerinden sorumlu Başkan Yardımcısıyım, dolayısıyla en yetkili kişi benim diyerek nasıl yardımcı olabileceğimi sordum.  İsminin Kadir olduğunu söyleyen adamla aramızda aşağıdaki ilginç diyalog geçti:

Kadir Efendi “Sizin burada çalışan hademe Osman benim komşumdur, kendisine işyerinde bir gece bekçisine gerek olursa bana haber vermesini rica etmiştim.  Geçen hafta buraya iki gece bekçisi alınacağını bildirdi ve benim için bir dilekçe yazarak başvurumu yaptı. Bu sabah Osman Efendi beni  getirip bu salona soktu.  Salondaki görevliler diğer adaylarla birlikte bana da kalem kağıt verip bazı sorular sordular ve cevaplandırmamızı istediler.  Kendilerine ben memur olmak için gelmedim, gece bekçisi olmak için başvurdum. Beni neden memur sınavına sokuyorsunuz dedimse de, dinletemedim” dedi.

Kendisine “Gece bekçisi olmak için de yasa gereği yazılı memur sınavına girmen gerekir.  Yazılı sınavı başarırsan sınav komisyonu seninle mülakat yapacak ve mülakat sonucuna göre işe alınıp alınmayacağına karar verilecek.  Sen şimdi soruların cevaplarını kağıda yaz ve sınav sonucunu bekle” dedim.

Kadir Efendi  ” Sen de beni anlamıyorsun Bey.  Ben memur değil, bekçi olmak istiyorum.  Siz bana tabancayla atış yaptırıp kaç metreden hedefi vuracağımı görün;  Ordu gelse beni korkutabilir mi, gece görev başında bir dakika uyurmuyum, çevremde güvenilir biri olarak tanınır mıyım, bunları araştırın.” diyerek itirazını sürdürdü.

Tam adamına çattık diye düşünerek “Sana sorulan sorular ilkokul mezunlarının bilmesi gereken basit sorulardır.  Mevzuata göre önce bunlara yazılı cevap vermen şarttır” dediğimde,  “Bu sorulara doğru cevaplar verirsem,  sizce iyi bekçilik yaparmıyım:” diyerek soruları okumaya başladığında, durumun komikliği ve adamın zekası iyice ortaya çıktı.

 “Soru 1- Türkiye’nin yüzölçümü kaç kilometre karedir?” diye soruyu okudu ve “Benim tapulu bir metrekare bile arsam yok.  Bana ne herkesin tarlasının takımının kaç metrekare olduğundan?” diyerek, devam etti.

“Soru 2- Türkiye’nin en uzun nehri hangisidir? diye soruyorlar.  Tamam Bey, cahil olmaya cahiliz ama o kadar da değil.  Hiç akan su metreye gelir mi?  Akan ırmağı nasıl durdurup da ölçelim?  Bizimle dalga mı geçiyorlar?” dedi.  Ardından üçüncü soruya geçti:

 “Soru 3- Türkiye ile Suriye arasındaki sınırın uzunluğu kaç kilometredir?”  Bu soruya da “Siz gece bekçisi mi arıyorsunuz yoksa yevmiye ile Suriye’ye gönderecek kaçakçı mı arıyorsunuz:” dediğinde, artık daha fazla ilerlemesine dayanamayacağımı anladım ve sözünü keserek,

 “Yeter artık Kadir Efendi, diğer soruları okumana gerek yok.  Sen sınav süresi sonuna kadar burada otur, sınavdan sonra Yılmaz Beyle birlikte onun odasına git, senin sorununu orada çözeceğiz” dedikten sonra Yılmaz Beye döndüm ve  “Sınav sonunda Kadir Efendiyi odana götür, kapıyı içerden kilitledikten sonra bu soruların cevaplarını kendisine yazdır.  Sonra da mülakatı yapıp gece bekçisi kadrosuna atanmak üzere belgelerini tamamla.  Biz gece bekçimizin birini bulduk” dedim ve ayrıldım.

Dokuz yaşında bir çocukken  bir kan davası nedeniyle hapse girdiğini, ilkokulu dışarıdan bitirdiğini, Güney Doğuda bir aşiret ileri geleniyken kan davası nedeniyle göç ettiği Adana’da geçim sıkıntısına düştüğünü öğrendiğim KADİR EFENDİYİ  akademide gece bekçisi olarak işe başlattık.  Oldukça saygılı, güngörmüş gerçek bir beyefendi olan Kadir Efendi kısa sürede okuldaki herkesin saygısını kazandı ve görevini uzun yıllar çok büyük bir titizlikle ve başarıyla yürüttükten sonra Adana Defterdarlığına naklen geçiş yaptı.

Akademideki görevimden ayrılıp iş hayatına atıldıktan  yıllar sonra Silopi/Şırnak’ta bulunduğum sırada Kadir Efendi beni telefonla aradı ve kendisini tanıttıktan sonra “Telefon numaramı nereden ve nasıl buldun deme hocam.  Akan suyu ölçmesini bilmesem de aradığım adamı bulmasını bilirim” diyerek memur sınavındaki cevabına gönderme yaptı.  Ardından birkaç yıl önce emekli olduğunu, Adana’da ailesiyle birlikte yaşadığını, askerden yeni terhis olan  lise mezunu oğlunun  Türkiye’nin yüzölçümünü de, hudutlarının uzunluğunu da, akan suyun nasıl  ölçüleceğini de bilmesine rağmen iş bulamadığını belirtip, oğlunu  işe almamı rica etti.

İlkokulu bile dışardan bitirmiş Kadir efendinin  bize verdiği bu dersi hiç unutmadım. Yaşıyorsan Allah sağlıklı uzun ömürler versin, vefat ettinse ruhun şad olsun sevgili KADİR EFENDİ.

 

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor