KALDIRIMLAR KİMİNDİR, ZABITALAR NEDEN GÖZ YUMAR?

Sabah işe gitmek için evden çıkıyorsunuz. Elinizde çanta, kulağınızda kulaklık… Bir bakmışsınız, kaldırımda yürüyemiyorsunuz.
Çünkü bir kafe masa-sandalye atmış, bir esnaf tüm ürünlerini kaldırıma dizmiş ya da bir araç tam ortasına park etmiş.
Size kalan ise ya yoldan yürümek ya da sinirle iç geçirmek oluyor.
Peki bu kaldırım işgallerini zabıtalar neden önlemiyor?
Belediyelerin en görünür kolluk gücü olan zabıtalar, aslında bu işin tam muhatabı. Ama çoğu zaman bu ihlallere karşı ya sessiz kalıyorlar ya da geçici, göstermelik müdahalelerde bulunuyorlar. Bunun birkaç temel sebebi var.
Bana göre bunlarda birincisi birçok belediye yönetimi esnafla ters düşmek istemiyor. Hele ki yerel seçimler yaklaşıyorsa, kimse “esnaf düşmanı” damgası yemek istemiyor. Zabıtalar da, kendilerine gelen üstü kapalı mesajlarla geri çekilmek zorunda kalabiliyor.
İkinci sebep olarak personel yetersizliği diyelim hadi…
Zabıta teşkilatları, çoğu büyükşehirde bile personel bakımından oldukça sınırlı. Gün içinde yüzlerce farklı ihbarla uğraşırken, kaldırım işgalleri gibi “görece küçük” konular ikinci plana atılabiliyor.
Alışılmıştık da var. Mesela bazı bölgelerde yıllardır süregelen işgal düzeni, adeta “olağan” hale gelmiş durumda. Esnaf, zabıtanın gelip uyarıp gideceğini biliyor. Uyarı sonrası işgale devam edeceğini de. Bu döngü kırılmadıkça işgal de bitmiyor, zabıta da caydırıcı olmuyor.
Ne yazık ki birçok vatandaş bu işgalleri kanıksamış durumda. Şikâyet etmiyor, ses çıkarmıyor. Böyle olunca zabıtalar da “şikâyet yoksa sorun da yoktur” gibi bir rehavete kapılıyor.
Oysa kaldırım, kamunun malıdır. Ve özellikle yaşlılar, engelliler, çocuklu aileler için yaşamsal bir alandır. Bu hakkın gasp edilmesi sadece bir görgü meselesi değil, doğrudan bir kamu düzeni sorunudur.
Zabıtaların görevi yalnızca pankart toplamak ya da seyyar satıcı kovalamak değildir. Kaldırımların kamusal kimliğini korumak, onların asli sorumluluğudur.
Belediyelerden, zabıta birimlerinden ve toplumdan artık net bir duruş bekliyoruz:
Kaldırımlar kimsenin değil, hepimizin. Ve hiçbir masa, tabela ya da ürün, bir çocuğun can güvenliğinden önemli değil.