KAMIŞ ATIŞMAK DÜNYADAKİ EN MASUM KUMARLARDANDI

Önceki yazıda Şeker Kamışı hakkında birazcık çene çalmıştım. Bugün de, söz verdiğim gibi, atışmayı anlatmaya çalışacağım.

Tanık olabildiklerimle değerlendiriyorum; “Kamış atışmak” rastlanabilecek en masum, en az zararlı kumarlarındandı. Bir kere kamış ucuzdu. Ayrıca, kazanan taraf, nezaketen kaybedene de somurturdu. BİR DAKİKA!.. Konu kamışsa, “somurtmak” demek, rakibin de kamış dilimlerini somurarak şerbetinden yararlanması demek. Surat ekşitmekle ilgisi yok yani…

“KAMIŞ ATIŞILAMI MI? BİR KELLE BİR KAMIŞ”

Atışmak, bir bakıma yarışmak demekti. Kamış atışmanın da bildiğim üç yolu vardı. En klasik ve en çok uygulananı, dik olarak dengelenen kamışın bıçakla doğranmasıydı. Remzi Abi ile Fevzi Abi arasındaki atışma aklımda; anlatmaya çalışayım.

Remzi Abi duvara dayalı kamışlar arasından birini seçerek aldı ve Fevzi Abiye “Atışak mı?” diye sordu. Cevap olumluydu. Remzi Abi, kamışı dik tutarak bıçağı rahat tutabileceği bir düzeyde, boğumdan itibaren iki santimlik bir kısmını kesip yana yatırdı. Ayrılan kabuk parçası ile gövdenin birleştiği noktaya bıçağı dayayıp kendince dengelemeye çalışırken “Bir kelle, iki kamış” dedi. Bunun anlamı, kamışın üst tarafında tıpkı pırasa gibi duran yaprakların soyulan dip tarafına iki kez, kamışa da bir kez bıçak sallayıp kesmekti.

Feyzi Abi gelip kamışı tuttu, yere saplamaya çalışır gibi bir-iki salladıktan sonra “İki kelle, iki kamış” dedi. Açık arttırma başlamıştı:

  • Üç kelle, iki kamış…
  • Bir dönüp bir kelle iki kamış…
  • Bir dönüp iki kelle iki kamış…
  • At o zaman!..

Açık arttırma bitmişti.  Bahis şöyleydi; Remzi Abi dik tutmaya çalıştığı kamışı serbest bıraktıktan sonra, yere düşürmeksizin bir kez kendi etrafında dönerek kelleyi ve kamışı ikişer kez kesecekti.

Kolay değildi tabii. Remzi Abi bıçağı dayadığı noktadan yukarı-aşağı hareket ettirerek dengeyi tamamen sağlamaya çalıştı. Derken, bir anda yıldırım hızıyla dönüp, tak-tak-tak… kelleye iki kez, kamışa iki kez bıçak salladı. Son bıçak kamışın gövdesini tamamen kesememişti. Bahsi Fevzi kazandı. Kaybeden parayı verdi ama kamışı her ikisi somurdu. Birer-ikişer dilim de izleyici çocuklara verildi tabii.

CIZZIKTAN!..

Çizgiye çizgi derdik ama iş kamış atışmaya gelince çizgi değişir, “Cızzık” olurdu. Nasıl olurdu? Şöyle olurdu; kamışın kabuğunu bıçağın keskin tarafıyla sıyırdığınızda renkli tabaka kaybolur, kabuğun beyaz tarafı kalır. Bahisçilerden biri kamışın orta yerine yakın bir yerde kabuğu iki üç santim kadar yukarı doğru sıyırır. Beyazın başladığı noktadan iki santim kadar da aşağı doğru sıyırınca, iki beyaz arasında kalan renkli kısım cızzıktır. Atışırken bıçak kamışı buradan kesmek zorundadır,  yoksa kaybedilir. Bu durumda, açık arttırmaya cızzık da girmiştir. Diyelim ki öneriler kızıştı ve artık tereddütlü bir noktaya geldi. O zaman bir adım daha atılır ve cızzık bir-iki milim küçültülür.  Karşı taraf da, cesareti varsa, bir-iki milim de o daraltır. Nihayet “şu kadar kelle, şu kadar kamış ve cızzık” yahut “iki dönüp cızıktan” şeklinde arttırma-eksiltme yapılarak atışa geçilir.

HAVADAN ATIŞ

Üçüncü usûl de, kamışın havaya fırlatılmasıdır. Bahis, havaya atılan kamışın düştüğünde kaç parçaya ayrılacağı şeklinde tutuşulur. Fırlatan taraf iddia ettiği kadar parçalayabilirse kazanır.

Çok kısa özetlerle anlatmaya çalıştım. Aslında pazarlıklar çok daha uzun ve bazen hayli komik geçerdi. Şimdilerde kamış bulmak zor; nasıl atışabiliriz, bilmiyorum.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor