KAVAKLIHAN’DA YENİLEN İŞGALCİLER KAÇARKEN YİĞİTLERİMİZ ‘ZORT’ ÇEKTİ

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Önceki yazımızda belirtmiştik. Komutan Vali Bremond subaylarını adamakllı kalayladıktan sonra “Hemen gidin şu aptal Türklere hadlerini bildirin” demişti.
Salondan ok gibi fırlayan Fransız subaylar nefes bile almadan hazırlıklara giriştiler. Yola çıktıktan sonra işleri kolaydı kendilerince. İlkel sayılabilecek silahlarla mücadele eden Türkler zaten gıdasızdı. Hatta çoğu yalınayak dolaşıyordu. Pozantı’ya kadar rahatça gidebileceklerinden emindiler. Mesnil Taburunun gücüyle birleşince de, elbette o çapulcu (!) çeteciler kaçacak delik arayacaklardı. Böylece, kaybedilen karakollar ve mevziler yeniden ele geçirilecek, Pozantı ve çevresi yeniden ve tamamen güvenli hale gelecekti.
Gözü dönmüş işgal subayları, dellenmiş bulunan Bremond’dan işittikleri yenmez-yutulmaz azarların hıncını bizimkilerden çıkarmaya yemin tutmuşlar gibi önlerine çıkan köyleri yakarak ilerlemeye başladılar. Tarsus’un Kuzeyinde bulunan Çamtepe, Kayadibi ve Bayramlı Köyleri yanarken takvimler 11 Nisan’ı gösteriyordu Düşman müfrezeleri Kavaklıhan’a dayanmıştı. Elbette bizimkiler takip ediyordu olup bitenleri. Mücahitlerimiz gece yol alarak 12 Nisan Sabahı Cırbıklar Köyünde mevzilendiler. Gün aydınlanırken savaş bir anda patladı. Düşman topları Bayramlı Köyü sırtlarından cehennem ateşi fırlatır gibi çevreyi dövüyordu. Buna karşn mücahitlerimiz çok isabetli yerler tutumuştu. İncirgedikli Derviş Ağa kıtasını koca taşların arkasına yerleştirmişti. Emin Ağa Müfrezesi ise Şose ile Kusun deresi arasında ilerleyen düşman kuvvetlerini durdurmaya çalışıyordu. Kethüda İbrahim, Besim Albayoğlu, Karahacı ve Tekelioğlu müfreeleri de düşmanı yanlardan ve önden ateş altında tutmaya çalışıyordu. Cepheye yetişen Cemal Efe, adamlarını Emin Ağa’nın bulunduğu mevkiin sırtlarına yerleştirdi. Emin Ağa bu taze kuvvetin eldiğini duymamıştı. O sırada, makineli tüfek yüklü katırlar cepheye doğru yaklaşırken sırtlardan açılan ateşle katırlar ürktü. Hayvanlar devrilince Fransızlar korkup kaçtılar ve baş belası makinelilerden böylece kurtulmuş oldu can pazarındaki mücahitlerimiz.
Fransızlar makineli ateşinden mahrum kalınca toplara yüklendiler. İşte ne olduysa o zaman oldu. Fransız top bataryalarını arkadan ve yanlardan gizlice kuşatan aslanlarımız bir anda ateş açınca toplar da sustu. İşgalciler alelacele toplarını çekip gerilediler ve cepheden çekildiler. Geride kalanlar öyle bir kaçıyordu ki, topukları kalçalarına deyiordu sanki, Çetecilerimiz, sanki saatlerce vuruşmamış gibi siperleinden doğrulup gülmeye başladılar. Nefesi birkaç yiğidimiz de arkalarından Adana usulü güçlü zort (*) çekmeye başlayınca, gülüşler kahkahaya dönüştü.
MESNİL’İN UMUDU BOŞA ÇIKMIŞTI YA!
Harekatın başlayacağını kendine uçaklarla gelen mektuplardan öğrenmişti Pozantı Tabur Komutanı Mesnil. Böyle bir güce Türklerin karşı koyabileceğine elbette ihtimal bile vermiyordu. Ancak 13 Nisan’da gelen mektupla öğrendi olup bitenleri. Zaten beklediklerinin bir türlü ulaşmaması da umudunu endişeye döndürmüştü. Elindeki son mektubu bir daha bir daha okuyordu. “Ümidini kesme…” diye yazmıştı Genel Komutanlık ve şöyle devam ediyordu: “Bu kez çok daha büyük bir ordu, uçaklarla ve eldeki tüm öldürücü savaş araçlarıyla hazırlanarak en kısa zamanda yanında olacaktır. İlaç, gıda maddesi, sargı bezi, tütün gibi temel ihtiyaçlarını yine uçaklarla ulaştırmayı sürdüreceğiz Yeni harekat için haber bekle…”
GELELİM BİZİM KOMUTANLARA
Savaşı artık oyuna benzetecek kadar kanıksamışlardı. 20 Mart’tan bu yana her harekat başarı le sonuçlanmıştı. Özellikle Belemedik Zaferiyle sadece moraller değil, silah ve cephane olanakları da son derece artış göstermişti. Düşmanı, kendi silahıyla vurmaya başlamış olmaları mumut ve inançlarına tavan yaptırıyordu kuşkusuz. Bu arada, düşmanın bu yenilgiye karşı çok daha ciddi bir hazırlıkla döneceğini de elbette hesaplıyorlardı.
Belemedik’te esir alınan Hemşire Edrige Mesnil, yani Tabur Komutanı Mesnil’in eşi, söylediği gibi milliyetine bakmadan hastaneye gelen her hasta ve yaralıya olağanüstü şefkatle yaklaşıyor, iyileşmeleri için elinden geleni sonuna kadar yapıyordu. Zaten mükemmel doldurulmuş ecza deposu emrindeydi. Malzeme ve ilaç sıkıntısı yoktu. Üstelik, her rütbeden Türkler saygıda kusur etmiyor, esaretini unutturmaya çalışıyordu.
CUMAYA: İKİNCİ KAVAKLIHAN SAVAŞI PATLAYACAK
(*) Zort: Biriyle alay etmek veya söylediklerini hafife almak için Başparmak ve işaret parmağını birleştirerek aralarından güçlü bir nefes ve dudak titretmesiyle zorrrt diye ses çıkarmak. En çok da kendini havalı göstermeye çalışanlara karş kullanılırdı. Yakın bir zamana dek pek sık rastlanılan sematik protesto aracıydı.
POZANTI TABURU: Verdün Kahramanı Binbaşı Mesnil’in komutasındaki Fransız burada konuşlanmıştı.

GÜLER YÜLER ASILDI: Yerli halkı çeşitli orbalık ve işkencekerle sindirdiklerine inanmışlardı Keyiflerine diyecek yoktu. Ne zaman ki karşı harekat başladı ve müfrezelerimiz Belemedik’e girdi, süngüleri düştü, suratları sirke satmaya başladı.

CEMAL EFE ARKADAŞLARIYLA: Birinci kavaklıhan Savaşında makineli tüfek katırlarına ateş açarak savaşın kaderini değiştirenler arasında yer alan Teğmen Cemal Efe, arkadaşlarıyla görülüyor.
