KAYBEDE KAYBEDE NE HALLERE GELDİK
Yağ fabrikalarımız, bez fabrikalarımız, sigara fabrikalarımız vardı, teker teker kaybettik..
Arazilerimiz vardı..
Pamuk, buğday, narenciye ekerdik, bolluk vardı.. Teker teker kaybettik.
Atölyelerimiz vardı, fabrikalara yedek parça yetiştirmek için gece-gündüz insanlar çalışırdı. Teker teker kaybettik..
Bakkal amcalar vardı evlerimizin hemen ötesinde.. AVM’ler geldi bakkal amcalar gitti teker teker..
Mahallelerde sinemalarımız vardı.. Her akşam tıklım tıklım olurdu, insanlar da mutlu olurdu..
Mahallelerimizde futbol sahaları vardı.. Kendi aramızda rekabet içinde maç yapardık.. Yerlerine yüksek yüksek binalar dikildi, nefes alamaz olduk..
Kısacası hep kaybettik..
“Kaybede kaybede ne hallere geldik”
Ödediğimiz vergiler bile bize dönmüyor.. Çünkü şirketlerin büyük bir bölümünün merkezi Adana değil..
İstanbul ve Ankara’ya akıyor..
Yani biz çekiyoruz ceremeyi, el götürüyor Halime’yi!..
Oysa yıllardan beri söyleye söyleye dilimizde tüy, kalemimizde mürekkep kalmadı.
Sayın Milletvekilleri..
Sizin memleketiniz Adana..
Sayın Belediye Başkanları sizin memleketiniz de Adana..
Kentin ileri gelenleri ile demokratik kitle kuruluşlarıyla bir araya gelseniz, kentin sorunlarını rapor haline getirseniz, oluşturacağınız bir heyetle sorunu hükümüte taşısanız çok mu zor?
Gençlerle basket, tenis, futbol oynayarak ya da yüzme sporu yapıp fotoğraf çektirerek sorunları yok sayamazsınız.
…………………..
ALTINLARI ALAN MI, VEREN Mİ APTAL?
İzmir’de adamın biri saf gördüğü vatandaşlara “Kabe’ye gidiyorum altınlarınızı verin okutayım” diyerek milleti dolandırmış..
Dolandırılanlar polise başvurmuş..
Yapılan operasyonda dolandırıcı yakalanmış.. Kim olduğu araştırılmış, cezaevi firarisi olduğu anlaşılmış..
Derler ya, “Her millet layık olduğu şekilde yaşar”
Ulan, altınlarını okutunca ne olacak, çoğalacak mı?
Aslında altınları çalanı değil, vereni tutuklayacaksın ki, örnek alınsın…