KAYBEDENLER KAZANDI KAZANANLAR KAYBETTİ

“Ateş olmayan yerden duman çıkmazözdeyişine saygı gösterenler son iki seçime de ŞAİBE gölgesi düştüğünü de söyleyebilir. Genel kanı, koşulların eşitlikten çok uzak oluşu. Bir taraf Devletin sonsuz olanaklarından yararlanırken, diğer taraf, bilinçli veya bilinçsiz “kalleşlik” sınırını zorlayan montajlara kadar baskılarla karşılaştı. TRT de iktidar yanına onlarca saat yer verirken, Ana Muhalefet Başkanı’na üç-çeyrek saat bile çok görüldü.

 

Cami avlularına, cuma hutbelerine kadar uzanan propagandalar bir yana, başta Suriyeliler olmak üzere sonradan vatandaş olan sığınmacı ve mültecilerin kaderimizi etkileyecek tasarrufa sahip olmaları demokrasi tarihinde sanırım kara sayfa konularından biri olacak. Para ile vatandaş olan pek çok “seçmen(!)” içinde tek kelime Türkçe bilmeyen yabancıların hangi adil temelde ve hangi değer yargısıyla sandık başına geldiğini kıt aklım bir türlü almıyor. Bu kişilerin tercih mührünü kullandıkları tarafı herkesin bildiğinden eminim.

 

EN ŞANSLI ADAYIN

ŞANSI YOK EDİLDİ

Altılı Masa olarak bildiğimiz Millet İttifakı’nın aylarca sürdürdüğü anket çalışmalarında iki büyük kent belediye başkanı Ekrem İmamoğlu ile Mansur Yavaş açık ara öndeydi. Kılıçdaroğlu, iki başkanın çok gerilerinde yer alıyordu. Akıl-mantık yürütüldüğünde, ya İmamoğlu’nun, ya da Yavaş’ın adaylığı doğru karar olacaktı. Olmadı, olamadı… HDP tarafı geçmiş hesaplara dayanarak “Mansur Yavaş’a bizden tek bir oy bile çıkmaz. Karşıya da vermeyiz. Sandığa gitmez ya da boş oy atarız.” deyince ibre İmamoğlu’na döndü. Süreç işlerken Ekrem Bey, özellikle eşinin güven ve sempati uyandıran duruşuyla gönüllerde ayrıcalıklı yer aldı. Yani, doğru ve çok şanslı aday olsa olsa Ekrem İmamoğlu olabilirdi. Zaten HDP’liler arasında da saygı ve sempati uyandırmıştı. “Kardeşim şayet bu parti  terörist ya da terörle iltisaklı ise savcılar ne güne duruyor?” gibi sağduyulu sözleri asla yabana atılamazdı.

İmamoğlu’nun toplum genelinde geliştirdiği ilgi elbette karşı tarafın da dikkatini çekmişti. Kendi anlatımıyla “Önceki ve sonraki başkanlık dönemleri gün be gün tarandıktan sonra” üç buçuk yıl önceki (Ahmak) sözcüğü ile mahkemeye sevk edildi. Ne kadar doğru bilemeyiz ve ihtimal vermek bile istemeyiz ama, bazılarına göre, Saray Projesinin uygulanmasıyla hapislik ve siyasi yasaklık cezasının verildi. Karar görülmemiş hızla İstinaf’a gönderildi. Genel kanı, ki ben de öyle sanıyorum, İmamoğlu aday olsaydı, seçimlerden kısa bir süre önce cezası onanacak ve yarıştan çekilmek zorunda bırakılacaktı. Böyle bir risk elbette göze alınamazdı ve adaylık, anketlerde üçüncü sırada gösterilen Kılıçdaroğlu’na kaldı. Zaten daha en başından beri Sayın Erdoğan da karşısına Kılıçdaroğlu’nun çıkmasını istiyordu.

KAYBEDEN Mİİİ YOKSA

KAZANAN MI KAZANDI?

Seçim heyecanını atlattıktan sonra, Sayın Kılıçdaroğlu’nun her şeyden önce mezhepçilik duvarını yıkarak Demokrasimize düzey atlattığını fark ettim. Ne var ki, kişisel önyargım tutmadı. Güneydoğu’dan gelecek oyların YSP’ye verilenlerden çok daha fazla olacağına inanıyordum. Bana söylendiğine göre, Güneydoğulu yurttaşlarımızdan önemli bir kısmı son hafta Oğan ve Özdağ’la yankılanan terör bağlamındaki ifadelerinden rahatsız olmuş ve sandığa gitmemiş. Doğru olabilir mi? Merak edip sağlam kaynaklarla görüştüm; doğruymuş. Kılıçdaroğlu’nun bir kazanırken beş kaybettiğini söyleyenlerin hesabı tartışılabilirse de yabana atılamaz.

Şimdi geliyoruz can alıcı soruya… Kılıçdaroğlu ya da Millet İttifakı gerçekten kayıp mı etti? Bence hayır!.. Babacan’a göre, ihtiyat akçesi bile harcanmış Merkez Bankasının reel bilânçosu eksi 75 Milyar Dolar gösteriyor. Devlet işletmelerinden neredeyse satılmadık bir şey kalmadı. Ormanlar bile ekonomik koşullardan nasibini aldı. Halk genelinin diş sıkarak da olsa yaşadığını söylemek zor. Borç gırtlağı aşmış. Kur Garantili Mevduat’ın nereye varacağı belli değil… Bu koşulları, allâme-i cihan olsa, Millet İttifakı en erken iki yılda hela yola koyabilecek fakat daha ilk yıl dolmadan vatandaşın tepkisi göklere yükselecekti. Yani, kazansaydı, kaybedecekti.

Aynı geminin yolcularıyız; Allah Sayın Erdoğan ve arkadaşlarının yardımcısı olsun. İşi çok zor. Dilerim seçim propagandaları sürecinde dediği gibi koşulları iyileştirme gayretleri olumlu yönde gelişir. Aksi takdirde Siyasi tarih “Kazananın ve kazandıranın kaybettiği süreç” başlığıyla not düşecek.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor