KENDİ ÖZ BAYRAKLARI FRANSIZI DELLENDİRDİ

1918 Aralık ayı ikinci yarısında gelen Fransızların “Sizi çok seviyoruz. Sefaletten, yoksulluktan kurtaracağız, kalkındıracağız, şunu yapacağız, bunu yapacağız…”  gibi sözlerini halkımız yutmamıştı. İşgal’in dördüncü günü yayına başlayan Adana Gazetesi damarlarına fena basınca kapattılar. Gazete, bu kez Yeni Adana olarak çıkınca, matbaasına el koydular. Sahip ve yazarlarını tutuklamaya kalktılar. Yine de baş edemediler, Yeni Adana binbir zorluk içinde de olsa yayını sürdürdü.  Fransız desteğiyle çıkarılan sayısız gazete ile nasıl tek başına savaştığını ve Fransızları nasıl ifrit ettiğini  ayrıca yazacağız.

Yalanla, dolanla ve içi boş martavallarla kandırabileceklerini sandıkları Adana halkI, gelenleri hiç tutmamıştı. Açık-gizli direnişlerle işgalcileri uyuz etmeyi başarıyorlardı. Halbuki Fransız Kurmay heyeti 1851’den bu yana sıkı sıkı takip altında tutup her yönünü inceledikleri Adana’dan böyle bir tepki beklemiyorlardı.Ermenilerden oluşturdukları paralı askerler öne sürerek halkı sindirmek için pek çok çareye başvuruyorlardı. Çareler arasında toplu idamlar ve işkenceler de yer alıyordu.

Türk Bayrağını yasaklamışlardı. Baş edemediler. Orada, burada küçük te olsa al sancağımız asılıyordu. Sonunda, al sancak ısrarını sürdürenlere de ağır ceza ve işkence uygulamaya başladılar. Velhasıl, Adana halkı, hiç de bekledikleri gibi değildi. .

BÖYLE DELLENDİLER

18 Mayıs 1919 günüydü. Fransa’nın Beyrut-Suriye Olağanüstü Komiseri Picot Adana’ya gelecekti. İşgal heyeti, bir gün önce her tarafın Fransız bayraklarıya donatılmasını isterken bir de tehditte bulundu; “Fransız bayrağı asmayanların dükkanları kapatılacak, ayrıca ağır para cezası uygulanacaktır” dediler. Bol bol da bayrak dağıttılar. Müslüman ahali protesto anlamında bir buluşla, Fransız bayrağındaki mavi şeridi katladı. Geriye kırmızı ve beyaz şerit kalınca bayrakları şekil değiştirdi ve kendi bayrağımızı simgeleyen kırmızı beyaz renklerle dalgalandı.

Bu pasif direniş her ne kadar basit bir uygulama idiyse de, işgalcileri şoka uğratmış, olay Paris’te yankı uyandırmıştı. Türklere orta şiddet kar etmedeğine göre baş edilemeyeceğine göre, artık ürkütücü zorbalığa baş vurulmalıydı. 28 Nisan günü, Başkomutanlık’tan aldığı emir üzerine Adana’daki Patron Bremond şu genelgeyi yayınladı: “Herkes 24 saat zarfında elindeki her türlü ateşli ve kesici-delici silahlarını hükümete teslim edecektir.  Süre bitiminde evler ve işyerleri aranacak, silaha rastlanırsa, sahibi idam edilecektir.”

Genelgeden birkaç gün önce Ermeniler vasıtasıyla tüm kente ilginç bir şayia yaydılar; ellerinde, nereye gizlenmiş olursa olsun, silahı mutlaka ve de derhal bulabilen makine varmış iddiası korku yaratmıştı zaten.

FRANSIZIN SİLAH

BULAN MAKİNESİ

1918 Yılı 30 Ekim’i ile 10 Kasım’ı arasında Adana’da Yıldırım Orduları Grup Komutanı olarak görev yapan Mustafa Kemal Paşa olacakları sezmiş olmalıydı ki, kentin önde gelenleriyle yaptığı toplantılarda, “Elinizde hangi tür silahlar varsa, onları iyi koruyun ve ileride kullanılacak gibi saklayın” demişti. Bu emir üzerine, Adana halkı da mücadelede yararlanılacak ne var-ne yok,  hepsini bağlarda, ağaç kovujlarında, kuyularda, toprak altında sakladılar.

Velakin o silah bulan makine şayiası, silahını akınlarda gizleyenleri telaşa düşürmeye yetmiş, yapabilen uzaklaştırmış, yapamayanlar da teslim etmek zorunda kalmıştı.

YARIN: OLMAYAN SİLAHLAR BULUNUYOR

ADANA VALİSİYDİ: Fransızlar Albay Edouard Bremond’u özellikle seçmişlerdi. 1916 – 1917 yıllarında Mısır ve Hicaz’da görev yapmış, Müslüman halkın istek ve davranışlarını öğrenmişti. 1 Ocak 1919 günü geldiği Adana’dan 30 Eylül 1920 günü yolsuzluk şaibesiyle ayrıldı. Başlangıçta güler yüz maskesiyle hareket ederken, gördüğü ve hiç beklemediği tepkiler üzerine sertleşmişti.

SONY DSC

TARSUS’TA GOURAUD SEVİNCİ: İşgal Kuvvetleri üst komutanlarından General Gouraud Tarsus Garına geldiğinde Ermeniler tarafından coşkun gösterilerle karşılanmıştı. Kuşkusuz, gördüğü bu sıcak ilgi, onu da “Çukurova artık bizimdir” şeklindeki yanlış düşünceye salmış olmalıydı.YAĞIZ ATLI DUFFIEUX: Adana’yı artık babasının malı gibi gören ve gelişlerinde uzun sürelerle kalan General Duffieux at meraklısıydı. İstasyonda karşılanırken ününe uygun bir at hazır edilirdi. Fotoğrafta, Duffieux’yü Adana’ya bir gelişinde istasyondan at üstünde ayrılışını gösteriyor

YAĞIZ ATLI DUFFIEUX: Adana’yı artık babasının malı gibi gören ve gelişlerinde uzun sürelerle kalan General Duffieux at meraklısıydı. İstasyonda karşılanırken ününe uygun bir at hazır edilirdi. Fotoğrafta, Duffieux’yü Adana’ya bir gelişinde istasyondan at üstünde ayrılışını gösteriyor.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor