KİME İNANALIM!.. BAHÇELİ’YE Mİ UZMANLARA MI ?

Kanal İstanbul için MHP lideri Devlet Bahçeli, karşı çıkanları ihanetle suçladı.. Doktor olan Bahçeli, böyle diyor, konunun uzmanı olan bilim adamları tam aksini söylüyor.. Peki kimin doğru söylediğine doktorlar mı karar veriyor, konunun uzmanları bilim adamları mı?

Bakın sayın Bahçeli, muhalefeti karantinaya alınmış bir kötürüm olarak değerlendirirken, Kanal İstanbul’u şöyle savunuyor;

• Türkiye’nin bir beka meselesi olduğu kadar bir de siyaset sorunu yeşermiş, özellikle karantinaya alınması gereken kötürüm bir muhalefet anlayışı ayyuka çıkmıştır.

• Bu muhalefet anlayışı ki, ülkesine kara çalma, sürekli sorun çıkarma, biteviye karamsarlık aşılama hususunda rakipsiz ve emsalsizdir.

• Bunun en son misalini Kanal İstanbul Projesi’yle ilgili devam edegelen bayağı tartışmaların seyir ve sürecinde teferruatlı olarak görmek mümkündür.

• Geçmişte köprüyü “Sattırmam” diyen acul ve arızalı zihniyetlere şimdi de “Yaptırmam” diyen kifayetsiz muhterislerle kabiliyetsiz müfsitler eklenmiştir.

• Kanal İstanbul Projesi etrafında alevlenen fikir, düşünce ve görüş ayrılıklarının dürüst, yapıcı ve iyi niyetli olduktan sonra müspet gelişmelere, müstesna uzlaşmalara kapı aralayacağı izahtan varestedir.

• Milliyetçi Hareket Partisi’nin geçmişte Kanal İstanbul Projesi’yle ilgili eleştirileri, çekinceleri, ikazları yeri ve zamanı geldikçe yapılmış ve milletimizle paylaşılmıştır.

• Özellikle 15 Temmuz’dan sonra Türkiye’nin siyasi şartları değişmiştir.

• Ancak yalnızca menfi ifade ve menfur isnatlar yoluyla hazırlanmış projeleri karalamak, hatta kurcalaya kurcalaya kundaklamak derin bir ahlak ve mensubiyet bunalımına işaret etmektedir.

• Her partinin program ve seçim beyannamesinde ilan edilmiş hedefleri, proje vaatleri vardır, olmalıdır, bu da demokrasinin icabıdır.

• Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan, Başbakanlığı döneminde, 27 Nisan 2011 tarihinde İstanbul Haliç Kongre Merkezi’nde yapılan bir toplantı vesilesiyle Kanal İstanbul Projesi’ni milletimizin bilgisine sunmuştur.

• Geldiğimiz bu aşamada, demokrasi kültürünü özümseyememiş ilkel ve iradesiz siyaset temsilcileri yeni bir şey sunmadıkları gibi siyasi rakiplerinin verdikleri sözleri, hedefledikleri projeleri çarpıtmaktan haz duyacak kadar basit ve zavallı bir hale gömülmüşlerdir.

• Aynı kategorik itirazları hızlı tren, üçüncü köprü, üçüncü havalimanı, Marmaray, Avrasya Tüneli, Osman Gazi Köprüsü’nün proje ve yapım aşamalarında da gösteren CHP ve yedekleri Kanal İstanbul Projesi’ni aşağılamak ve aşındırmak için adeta iftira yarışına girmişlerd

• Söz konusu projeye ucube, cinayet ve ihanet projesi diyen CHP yönetiminin hal-i pürmelali içler acısı, yürek yaralayıcıdır.

• Kanal İstanbul Projesi’yle ilgili isabetli ve tevsik edilmiş eleştiri ve teklifleri muhataplarıyla veya kamuoyuyla paylaşmak varken, “Yapamazsınız, herkes hayır diyor, iktidar olursak para vermeyiz, projeyi iptal ederiz” demek sorumsuzluk örneğidir. Kaldı ki CHP’nin iktidara geliyoruz iddiaları da uyduruk ve sakil bir hayaldir.

• Türk milleti bozuk, bozguncu, milli ve manevi değerlerle kavgalı, dahası imha ve iflas mümessili CHP’ye iktidar ruhsatını asla ve kat’a vermeyecektir.

• Arayışlar boşuna, hevesler beyhudedir. Kanal İstanbul Projesi öncelikle AK Parti’nin Seçim Beyannamesi’ne alınmış ve kaydedilmiştir.

• CHP ve yancıları şayet daha iyi bir projeyle milletimizin huzuruna çıkacaklarsa durmayıp, beklemeyip hemen çıkmalarında sayısız ve sonsuz yararlar olacaktır.

CHP Genel Başkanı’nın, CHP’li sözcülerin ve CHP’li İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’nın tezviratla ve kulaktan dolma bilgilerle Kanal İstanbul Projesine cephe açmaları bir defa demokrasi ayıbı, siyasi ahlak kaybıdır.

• Geçmişte, “Üçüncü köprüye ne gerek var?” diyen, üçüncü havalimanını eleştiri yağmuruna tutan Sayın Kılıçdaroğlu yapılan yol, köprü, tünel ve havalimanlarını kullanımdan imtina ederse bu elbette kendi bileceği bir şeydir.

• Paralel emellere meraklı olan CHP Genel Başkanı’nın paralel kanallar açıp, parabol yollar yapıp, paramiliter düşler kurmasının önünde de hiçbir mani hal yoktur.”

• Amaçsız siyaset ahlaksız teşebbüslere münhal ve müsaittir. CHP’nin durumu da aynen budur.

• Kanal İstanbul Projesi’yle ilgili referandum çağrıları ise hezeyandır.

Bir siyasi partinin seçimden önce vaatlerini sıralayıp iktidara geldikten sonra sözünü tutması milli iradeye saygının gereği, demokrasiye bağlılığın neticesidir.

• CHP’nin bunu anlaması oldukça zor ve zahmetlidir.

• Kanal İstanbul; Karadeniz ile Akdeniz arasında geçit olan İstanbul Boğazı’ndaki gemi trafiğini rahatlatmak için İstanbul’un Avrupa yakasında Karadeniz ile Marmara Denizi arasında 43 km’lik yapay bir suyoluyla açılacak projenin ismidir.

• İstanbul Boğazı’nın trafik yükünün azaltılması için tankerlerin, tehlikeli yük taşıyan gemilerin ve bir kısım ticaret gemilerinin Kanal İstanbul’dan geçişe yönlendirileceği anlaşılmaktadır.

• Projesi’nin ÇED Raporu hazırlanmış, ardından onaylanmış, sonuç itibariyle askıya da çıkarılmıştır.

• Türkiye egemen bir devlet sıfatıyla siyasi, ticari ve ekonomik çıkarları için topraklarında kanal açma hakkına sonuna kadar sahiptir.

Bu hakkın devri beka sorununa davetiye çıkaracaktır. Kanal İstanbul’un yönetimi ve rejimi iyi yürütüldüğü takdirde Türkiye’nin eli güçlenecek, jeostratejik imkan ve kabiliyeti perçinlenecektir.

• Şu anda dünyada gerek ticari ve ekonomik amaçlarla, gerekse siyasi ve askerî kaygılarla inşaatı süren pek çok kanal çalışması malumdur, mevcuttur.

Kanal İstanbul Projesi’ne husumetle direnç ve tepki gösteren CHP’nin bu gerçekleri öğrenmesi tavsiyemizdir.

Kanal İstanbul’a karşı çıkanlar şuursuz ve gayri millidir

• Mesela İsrail Kızıldeniz’in ucundaki Eilat Limanı ile Akdeniz’deki Aşdod Limanı arasında; 300 kilometrelik bir yapay kanal oluşturmak için 2014 yılında inşaata başlayarak Süveyş Kanalı tekelini zayıflatmayı amaçlamaktadır.

• İran Hürmüz Boğazı’na ek yapay bir kanal oluşturmak için 2016 yılında çalışmalara başlamış; Hazar Denizi’ni Basra Körfezi’ne bağlayacak bir kanal inşasını projelendirmiştir. Rusya da benzer çalışmalarını halen sürdürmektedir.

• Bu kapsamda Kanal İstanbul Projesi Türkiye’nin hükümranlık beratı çerçevesinde okumak ve yorumlamak lazımdır. Bu projeden hiçbir haklı ve meşru bahanesi olmadan rahatsızlık duyanlar şuursuz ve gayri millidir

Prof, Prof. Dr. Naci Görür, “Karadeniz bugün dünyanın en kirli denizlerinden biri. Özellikle Orta Avrupa’nın bütün sanayi atıkları Tuna Nehri vasıtasıyla Karadeniz’e taşınıyor. Bizim açacağımız kanalla Karadeniz’in üst katmanlarında yer alan kirlilik Marmara’ya gelecek.    Ben bu denizin bin 300 metre dibine dalıp 7 saat çalışan bilim insanlarındanım. Marmara Denizi’ne dalış sırasında gördük ki Marmara inanılmayacak boyutta kirli. Siz bu kirliliği daha da artırıyorsunuz. Bugün Marmara’nın tabanında canlı kalmadı. Aşırı kirlenen Marmara bu sefer besin zinciri vasıtasıyla insanlarımıza da zarar verek .Siz deprem alarmı verdiğiniz yerde riski olabildiğince azaltacak işlemleri yapacaksınız. Riski artıracak eylemlerden kaçınacaksınız. Bunların başında nüfus ve bina yoğunluğunu artırmamak gelir. Daha fazla bina, daha fazla insan olası bir depremde daha fazla can ve mal kaybı demektir. Bugün yapılacak olan kanal, çevrede yoğun bir yapılaşmaya ve insan gücüne de neden olacak. Bu yönüyle de negatiftir. Kanal birçok yerde çürük bir zeminin içerisine yerleşecek. Özellikle kanalın Marmara’ya açılan kısmı doğrudan doğruya fay hattıyla çok yakın temasta bulunacak. Beklediğimiz deprem Marmara’nın içerisinde kıyılara 10-12 kilometre uzaklıkta gerçekleşecek. Dolayısıyla kanalın Marmara’ya yakın kesimleri depremde görülecek yanal ve düşey hareketlere karşı nasıl tolerans göstereceği bilinmiyor. Dolayısıyla kanalın Marmara yakınlarının olabilecek depremden çok ciddi bir şekilde sınanacağı kaçınılmaz.”

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor