KIR KALEMİ VER İDAMI!
Önceki akşam Ahmet Hakan’ı izledik gerim gerim gerilerek.. Gazetecilik adına utandık.. Gerçi biliyorduk geçmişinden Ahmet Hakan’ı..Gerçi biliyorduk “Katranı kaynatsan olmaz şeker, cinsini… cinsine çeker” sözünün kimler için geçerli olduğunu.. Ama, İstanbul gibi bir kentin Belediye Başkanı seçilmiş, sonra “hile-hurda var” diye elinden alınmış, toplum vicdanında yara açmış bir olayın muhatabına tuzak sorular sormak, başa çıkılamayacağı anlaşılınca programı sonlandırmak, basına vurulan bir darbedir.
Bak Ahmet Hakan, seninle ilgili daha fazla yorum yapmak istemiyorum, çünkü akşamdan sonra midemde bulantı, başımda ağrı başladı..Senin yakın bir arkadaşın var, Cem Güner, o anlatsın;
“Yıl 1990…
Ahmet Hakan Coşkun, Silivri’de çıkarmış olduğu haftalık Silivri Haber adlı gazeteyi satmıştı. Babası rahmetli Hamdi Coşkun, o tarihte Silivri müftüsüydü.
Ahmet Hakan, Silivri’de Piri Mehmet Paşa Camii’nin bahçesindeki lojmanda ailesiyle birlikte oturuyor, arada Bursa’daki okuluna gidip geliyordu.
İşsiz ve parasızdı…
Ahmet Hakan ile daha önce haftalık Silivri Haber gazetesinde çalışmış ve gazete satılınca da Büyükçekmece’de günlük olarak yayınlanan Hürbakış gazetesine geçmiştim.
Hürbakış’ın Genel Yayın Yönetmeni bugün itibarıyla halen Basın İlan Kurumu İstanbul İl Müdürü olarak görev yapan Mehmet Köşker’di. Ancak gazete patronu Dr. Selçuk Aytaç ile anlaşamıyordu ve ayrılmak üzereydi.
Rahmetli babam Muamer Güner, Silivri’de birlikte gazetecilik yaptığımız Refik Bek ve ben olmak üzere üçümüz; yanımıza Ahmet Hakan Coşkun’u da alarak babamın mavi vosvosuyla Dr. Selçuk Aytaç’a gittik ve Ahmet’e iş istedik.
Halen hayatta olan Dr. Selçuk Aytaç, bizim referansımız üzerine Ahmet Hakan’ı hatırı sayılır bir maaşla Genel Yayın Yönetmeni sıfatıyla Hürbakış’a aldı…
İşte o iş görüşmesi sırasında Ahmet Hakan; rahmetli babam, Refik Bek ve benim bulunduğum odada Dr. Aytaç’a ‘isterseniz sağcı, isterseniz solcu yayın yaparım’ demişti.
Bu konuşmanın diğer tanıkları olan Refik Bek ve Dr. Selçuk Aytaç halen hayattadır…”
Sen busun be Ahmet Hakan Coşkun!.. Biz senin ne zaman gömlek, ne zaman renk değiştirecegeğini anlamadık tıpkı Pazar akşamı CNN Türk’te olduğu gibi..
Ne mi oldu? Şu aşağıdaki ekonomist gazeteci Emin Çapa’nın yazısını oku be Ahmet Hakan.. Okuduktan sonra da de bence çekil bu meslekten.. Çünkü bizim meslek çok kutsaldır.
O paylaşım en altta…
Sana aşağıdaki şiiri okumanı öneriyorum Ahmet Hakan.. Belki sana birşeyler anlatır;
Bu şehrin sessizliği,
Kulağımı tırmalıyor.
Duygularım beynime,
Ağır sorular soruyor.
Aza koydum almadı,
Çoğa koydum dolmuyor,
Bilmem neden nasıl bitti,
İnan hiç kafam almıyor.
Kafam almıyor vedanı,
Unutamadım sevdanı,
Kır kalemi,ver idamı,
Yaşamak bana uymuyor.
Baktım da pencereden,güneş doğmadı bu sabah,
Bekledim saatlerce,sabah olmadı sabah.
Anladım ki sensizken dünyada ne varsa bana hep yasak hep günah.
Saçlarını özledim dalga dalga,
Şiir yazdım sana dün gece.
Gözlerimden akan yaşla cenazemi yıkasınlar.
Yanaklarındaki gamzelere ölümü gömsünler.
Dalgalanan saçlarınla mezarımı örtsünler.
Ama yeter ki senin uğruna,senin öldüğümü bilsinler.
Elvedayı bile bana,
Çok gördün ya helal olsun,
Senin de bahçende güller,
Her gün birer birer solsun.
Bu sevdanın hesabını,
Gelsin Azrail’in sorsun,
Sana bir çift sözüm varda,
Bırak oda bende kalsın.
Kafam almıyor vedanı,
Unutamadım sevdanı,
Kır kalemi,ver idamı,
Yaşamak bana uymuyor.
Dep altımdaki sandalyeye de,
Tak boynuma yağlı urganıda,
Beni öldür öyle git demiştim sana.
Acımadın ki bana,
Allah bile acırmış yanan kuluna.
Elvedayı bile çok gördün ya bana,
Kafam almıyor vedanı,
Unutamadım sevdanı,
Kır kalemi,ver idamı,
Yaşamak,yaşamak bana uymuyor.
Kafam almıyor vedanı,
Unutamadım sevdanı,
Kır kalemi,ver idamı,
Yaşamak bana uymuyor.
Kafam almıyor vedanı,
Unutamadım sevdanı,
Kır kalemi,ver idamı,
Sensiz yaşamak bana uymuyor.
…. …. ….
Sen en iyisi geldiğin yere dön Ahmet Hakan.. Seninle aynı dünyada gazeteci olarak yaşamak bize uymuyor be Ahmet Hakan Coşkun.. KIR KALEMİ VER İDAMI!..