KİRA GÖÇÜ

Kira Göçü kavramı ile ilk kez 2022 Haziran’ında TÜİK’e göre %84, ENAĞ’a göre %170 artan enflasyona bağlı olarak aniden artan kiralarla “Memurlar, kıyı kentleri ve metropollerden göç ediyor”, “Büyükşehirlere tayin isteyen yok”, “Merkez boşalıyor, taşra revaçta” gibi haberlerle tanıştık.
İlk duyulduğunda metropollerin ve kıyı kentlerin nüfusunu azaltacak, bir tür kitlesel tersine göç hareketleri gibi anlaşılsa da, yükselen fiyatlara rağmen evlerin boş kalmadığı ve kent nüfuslarının azalmadığı, giderinin yerine yenisinin geldiği anlaşıldı.
Barınma sorunu nedeniyle zorunlu yer değiştirme ülkemizde her zaman görüldü. Konut güvencesi olmayan dar gelirliler ile altındaki kırılgan gruplar (bekar kadın-engelli-genç öğrenci ve misafirlerimiz, geçici koruma statüsündeki göçmenler) ibdial koşullarda yaşamak için yüksek kiralar vermeye, keyfi ve fahiş fiyat artışlarına, konut hakkını sınırlandıran ayrımcılığa maruz kalarak taşınmak zorunda kalıyordu.
Ayrıca pandemi ile işsiz kalan Yeni Yoksullar, mutenalaşma ile semtlerinden yavaş yavaş ayrılanlar ile sayıları sadece İstanbul’da 100.000’i bulan kentsel dönüşüm mağdurlarını da bu göç hareketlerini deneyimleyen kitleler olarak anmak gerekiyor.
Fakat dar gelirliler ve kırılgan topluluklar için hep var olan barınma sorunu, orta sınıfa sirayet edip, doktorsuz, öğretmensiz, polissiz, hemşiresiz kalan iller devletin kamu hizmetlerini planlamayı da serbest piyasaya bıraktığını deşifre edince, yani barınma sorunu, artık orta sınıfın en garantiye ihtiyaç duyan kesimi olan memurun da barınma sorunu haline gelince haber değeri taşımaya başladı.
Diğer yandan, dar gelirli olmayan kiracılar-hizmet sektöründe çalışan prekaryalar, kariyerinin başındaki beyaz yakalılar, öğrenciler ile ding diye anılan, çocuksuz, beraber yaşayan çiftler dışındakiler için uygun kira ve/veya iş imkanları amacıyla lokosyon değiştirmek bir yaşam stratejisi idi.
Total nüfusu değiştirmediği için farkına varmasak da özellikle metropollerdeki merkezi ilçelerde süreklilik gösteren bu nüfus hareketi emlak sektörünü de canlı tutan büyük bir sirkilasyon yaratıyordu.
İşe girmek-değiştirmek, sınıf atlamak-değiştirmek, evlenmek-çocuk yapmak-boşanmak gibi hayat dönemeçlerine ve planlarına göre muhit ve konut tipi seçerek yaşam alanını değiştirmek konut arzını da şekillendiriyordu.
Bekar gencin sosyal olanaklara erişebileceği muhit ve daire tipleri, çalışırken işe, toplu taşımaya yakın ve işlevsel konutlar, aile olunca güvenlikli, çocuk odaklı siteler, terfi edince prestijli muhit gibi habitatlar seçiliyordu.
Bununla birlikte, seküler, muhafazakar, yaratıcı sektör vb. yerlerde çalışan sağmentler de yaşam tarzlarına uygun habitatlara bütçeleri ölçüsünde yakın olabiliyorlardı.
Fakat ilk kez enflasyonun bu kadar altında kalan orta sınıf için, konut tipi muhit, yaşam tarzı gibi kriterler, seçme şansı olmaktan çıktı, zorunlu olarak bulabildikleri evlere sığınmak zorunda kaldılar.
Kendi özelliklerini ellerinde tutma iddiasında olan kentliler için ilk büyük hayal kırıklığı ise bu zorunluluk oldu.
Konuya öncelikle biraz mıntıka temizliği yaparak başlayalım. Kira göçü tanımı nasıl tınlıyor? Buna baktıktan sonra kira göçünden etkilenen ve kıra göçünü etkileyen aktörleri göç edenler, ev sahipleri, sektör vb. nezdinde iyice incelemek gerekmektedir.