KIZILAY KOLUYDUM

1953-158 yılları arasında ilkokuldaydım. Birinci sınıfta mümessil seçilmiştim. İkinci, üçüncü ve dördüncü sınıflarda Kızılay Kolu oldum. O yıllarda mümessillikten başka Temizlik Kolu ile Kızılay Kolu da seçilirdi. Koluma, üstünde kızıl ay olan pazubendimi takarak giderdim okula. Düşüp yaralanan çocuklar olduğunda okulun ecza dolabından aldığım oksijenli su, tentürdiyot, sargı bezi, makas ve bantla yetişmek görevimdi. Her ders yılında en az üç kez bu çok önemli görevi yerine getirerek beyin kanaması geçirmiş hastayı kurtarmış gibi havaların kucağında bulurdum kendimi.

Kızılay Kolu olarak diğer bir görevim de Kızılay Pulu satmaktı. 15 kuruşluk pulları zorla satmak ciroyu düşürüyordu. Velilere gönderdiğim haberin dönüşü bereketli oluyordu. Bazıları 20-30 pula kadar açıyordu keselerini. Böylece her partide 300 kadar pul satıp 45 Lira gibi muazzam bir parayı Başöğretmenimiz Kemal Pekkoçak Bey’e teslim ediyordum. Merhum, babamın yakın arkadaşlarından olduğu için bana yönlendirdiği “Aferin”lerde ayrıca enerji bulurdum.

BİZİM KIZILAY ÇOK ÇABUK VE ETKİNDİ

Okullara göre hazırlanmış dergilerde ve bazı ders kitaplarında Kızılay’ın ne denli yararlı ve hayırlı işler yaptığı resimlerle vurgulanırdı. Kızılay demek, yangında, selde, depremde yıldırım hızıyla vatandaşın yardımına koşmak, yuvarlak tabanlı konik çadırlarla korumaya alıp sıcak yemek vermek demekti. Vallahi de, billahi de bunu yapabiliyordu bizim Kızılay. Saygındı. Pek çok zengin vasiyetnamesinde Kızılay’a da hatırlı bir pay ayırırdı.

O yıllarda özellikle sel ve deprem felâketi sık olurdu. Şimdilerde 5,5 şiddetindeki deprem pek korkutmuyor. O yıllarda 4 bile yıkıp dökerdi. Özellikle köylerdeki evler huğ veya yığma kerpiçten duvarlı, toprak damlı olduğundan yer sarsıntısının zararı çok büyük olurdu. Arada bir de yangınlar çıkardı. Her durumda, bizim Kızılay kuş olur uçar, felâketzedelerin bulunduğu yere konardı. Hem de doktoru, değilse hemşiresiyle.

Bizim Kızılay felâket haberini aldığı anda, aliye, veliye ya da bakana valiye sormadan ok gibi fırlardı. 7.6 ve 7.7’lik depremde bir büyük yetkilimiz yangın konusunu açtığında, “Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatlarıyla yangına müdahale edildi” şeklinde konuşunca inanamadım. Bu ifade, hayâlimde şöyle bir senaryo yarattı: Yangın cayır cayır veryansın etmekte. Önce yerel makamlara bilgi veriliyor. Yerel makamlar Cumhurbaşkanlığı Özel Kalemini arayıp emir arz ediyorlar. Özel Kalem Müdürü de Sayın Cumhurbaşkanının telefon görüşmesi bitinceye kadar bekleyip durumu anlatıyor. Sayın Cumhurbaşkanımız “Evet, hemen müdahale edilsin” der demez de yerel yetkililere dönüş yapıyor. Yerel yetkililer işte o zaman itfaiye ile cankurtaran aracını ve yanı sıra emniyet mensuplarını harekete geçiriyor. Ekipler yangın yerine geldiğinde bakıyorlar ki, kendilerine yapacak iş kalmamış. İtfaiye soğutmaya soyunurken emniyet görevlileri de soruşturmaya geçiyor.

Elbette böyle bir şey söz konusu değildir. Yüzde bir milyon eminim ki, Sayın Cumhurbaşkanımız böyle bir ifadeyi asla onaylamaz. Fakat bazen de, işlerin bir süre sürüncemede kalıp yukarıdan gelecek emri beklediği şeklindeki serzenişlerle karşılamıyor değiliz. Örnek, asrın en büyük felâketinde Kızılay’ın ve askeriyenin iki gün sonra sahaya intikal edebilmesi oldu. Özellikle askerimiz, eskiden, felâket alanına en yakın birlik komutanı tarafından araçları, teçhizatı, çadır hastanesi ve seyyar fırını ile saatler içinde yetişebilirdi.

Bizim Kızılay böyleydi… Bizim ordumuz da… “Bizim Kızılay” derken, çocukluk, gençlik ve olgunluk dönemlerimizi ifade ediyorum ve çok, ama çok üzülüyorum. Şimdiki Kızılay, bizimkine hiç benzemiyor…

 

VARTO:

 

VARTO’DA İMDAT OLDU: 19 Ağustos 1966 Varto Depremi 2394 can alırken sayısız binaları yıktı. Kızılay, saatler içinde çadırları, sağlıkçıları ve seyyar mutfağı ile Varto’ya ulaştığında askerimiz de göçüklerde cansiperane çalışmaktaydı.

 

SAĞLIKÇI:

 

SAĞLIKÇI EĞİTİMİ: Bizim Kızılay’ın eski fotoğraflar albümünden aldığım fotoğraf, eğitim görmekte olan gönüllü hemşire adaylarını gösteriyor. Kızılay pullarında da en çok hemşire imgesi yer alıyordu. Bizim Kızılay’ı uzunca bir süredir göremediğim için üzülüyorum. Çünkü ben Kızılay koluydum bundan 68 yıl önce…

 

MADALYA

 

MADALYADAKİ ANLAM: Üstünde 1916-1917 tarihleri yazılı olan Kızılay (O zamanki adıyla Hilâl-i ahmer) madalyonundaki anlamın derinliğine bakınız. Felâket alanında tıbbi yardıma muhtaç bir yaralıya Kızılay’ın görevli sağlıkçısı müdahale ediyor.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor