KONYA’YA TRENLE GİTMENİN YANLIŞ OLDUĞUNU GÖRDÜK

Yaş 73’e dayanmış, havadan ve karadan yüzlerce kez aştığım toroslardan trenle geçmemiştim. Toros tünellerinden geçmek yıllar yılı içimde kor alev gibi alazlanan istek olmuştu ama kısmetimiz geçen haftaya yazılmış ki, büyük bir heyecan ve sevinçle karar verdik. TCDDY’nın cicili-bicili, güven veren internet sitesine daldık. Uzun uğraşılardan sonra Toros Ekspresini bulduk. Adana ile Konya arasında her gün bir gidiş bir geliş sefer yapıyor. İnceledik; gidiş 6 saat 3 dakika. Dönüş, 5 saat 45 dakika, gidişten kısa. Tahmin yürüttük, giderken yokuş çıkılıyor ya, o nedenle biraz daha uzun.
Detaylı bir de yol programı vermiş TCDDY. Yirmiyi aşkın durakta yolcu indirme-bindirme için sadece birer, pek azında ikişer dakika süre tanıyor. Bir tek Ulukışla’ya torpil var: 3 dakika. Hangi durağa hangi dakikada varıp hangi dakikada kalkacağı tek tek yazılmış. Tıpkı Avrupadakiler gibi… Vagon fotoğrafına bayıldık. Uçaktan gönüllü. Her sırada üç koltuk var. Bir yanı ikili, diğer yanı tekli. Tam bize göre yani; ben, eşim ve 12 yaşına dek hiç trene binmediği için en az bizim kadar heyecanlı torunumuz. Koltuklar da numaralı. Yani eskiden olduğu gibi yer kapma derdi yok. Biletinizde vagon ve koltuk numarası yazılı. Bu kadarı bizim için büyük sürpriz ve gurur kaynağı oldu. Ben biraz da mahcubiyetle buruldum; çünkü bizde tren seferlerinin bu denli düzgün olabileceğine hiç ihtimal vermezdim.
Avrupa demiştim ya; ilk kez 46 yıl önce gitmiştim. Kentten kente dolaşmam gerekiyordu. Şehirler arası seyahat en çok trenle yapılıyor. Ben de aynısını yaptım. İstasyonlarda kocaman panolar: hangi tren kaçta geliyor, kaçta kalkıyor. Hiç şaşmadı. Trenler yazılı olan dakikada geldi, yazılı olan dakikada kalkış yaptı. O gün karar verdim; Avrupa’da eğer trenin istasyona varış veya kalkışında bir dakika fark görürseniz, trenin hatası değil, saatinizin yanlış olduğundandır. Bizim TCDDY’nın ol prograını görünce içimizi bir sevinç ve gurur kapladı. Maşallah, biz de, yıllaaaar-yıllar sonra da olsa böyle dakikalık program yapabilmişiz.
Üçümüz sevinç ve heyecan içinde ne olur ne olmaz saat yediden önce istasyondaydık. 7:45’te kalkacak trenimiz hazırdı. Vagonlar numaralı, bulmamız kolay oldu. Koltuklarımıza yerleştik. Vagon, gerçekten de tıpkı fotoğraftaki gibi rahat. Koltuk araları geniş; bu rahatlığı hiçbir uçakta görmemiştik. Üstelik geriye de yatabiliyor. Birbirimize defalarca, “Çok isabetli karar vermişiz” dedik. Torun, “Dede, hem alaturka hem alafranga tuvalet var” derken gözlerinde mutluluk vardı.
Trenimiz tam saatinde kalkmadı. Sekiz dakika gecikmeyle hareket ettik ama iyimserliğimiz devam ediyor. Nasılsa yolda kapatır, sekiz dakika nedir ki… Şakirpaşa, Yenice, Durak, Kelebek… Allah, Allah; fark kapanmıyor, aksine açılıyor. Hacıkırı Köprüsüne vardığımızda rötar yarım saati geçti. Ereğli’ye birbuçuk saatlik, Konya’ya da 2 saatlik gecikmeyle ulaştığımızda, ne kadar ciddi yanılgıya uğradığımızı anlamıştık. Fenası, tuvaletteki sifonun da çalışmamasıydı. Ben hayatımda, manevra hariç, bir trenin bu kadar yavaaaş, yavaş gidebileceğine tanık olmamış, hatta duymamıştım. DDY o dakikalık yol programıyla ya alay ediyor, ya da işkence uyguluyor gibi geldi bize. Bir daha TCDDY mi? Allah yazdıysa bozsun. Haa, hızlı tren, belki… Onu da sorup soruşturduktan sonra deneyebiliriz. Torun “Olsun dede…” dedi, “Trene de binmiş oldum, sen de tünelleri gördün” dedi.
Nihayet, Konya’dayız. O pek övülen şehircilik uygulamalarıyla sık sık Adana gündemine gelen Konya. Görmeyeli yıllar olmuştu. İlk anda iki farkı fark ettim; çok daha ağaçlı, ama eskisine göre çok daha kirli… Endişe etmeyiniz, derinlemesine kıyaslama yapmaya niyetim yok. Konumuz Mevlana ağırlıklı olacak. Bir de tabii “Tropikal Bahçe” denilen şaheser işletmeye yer vereceğiz.
CUMA’YA: KONYA DEMEK MEVLANA DEMEK
FOTOĞRAFLAR
ALADATAN PROGRAM: Küsür dakikalarla hazırlanmış programa güven verici. Fakat sefer boyunca ha bire artan gecikmeyle karşılaşınca verilen saatlerin tamamen aldatmaca olduğu ortaya çıktı.
ALAATTİN TEPESİ: Konya’ya gelmişken mutlaka görülmesi gerekli yerlerden olan Alaattin Tepesi çok eski bir erleşim yeri üstünde yükselmiş höyük. Bizim tepebağ gibi yani. Akat çok güzelleşmiş. Bir yanında da arkeolojik kazıya başlamışlar. Fotoğraf, tepenin ilk kuşağına çıkan şelaleli merdiveni gösteriyor.
MEVLANA KÜLLİYESİ: Son zamanlarda ünlü Sarayımızla gündeme oturan “Külliye” bütünlük anlamında. Mevlana Külliyesinde de, türne, cami, müze bir arada. Belli ki, Konya’yı Konya yapan Mevlana olmuş.


