‘KURŞUN YAĞMURU’NU BOŞ VER DE SUYA BAK

Geçtiğimiz Ekim ayı ortalarıydı. Adana’da uzun yıllar gazetecilik yaptıktan sonra Ankara’ya yerleşen arkadaşım Süreyya Köle aradı. “Ankaralı dokuz kadın yazar iki günlüğüne Adana’ya geleceğiz. Bize program yapabilir misin ve zamanın olursa gezdirebilir misin?” dedi. Tereddütsüz kabul ettim. Fotoğraftaki konukları karşıladım. Havaalanından Müzeye geldik. Çağdaş müzecilik düzeyine hayli yaklaşmış salonlarında bilgimin erdiği, dilimin döndüğü kadar açıklamalarda bulunduğumda Adana’nın bu kadar köklü geçmişe sahip olduğunu hayretler içinde öğrendiler. İkinci durağımız Taşköprü oldu. En azından 1900’e yaklaşan geçmişiyle bu devasa kültür hazinesini anlatırken sadece konuklar değil, gelip geçenler de durup derin ilgiyle takip ettiler. Nehirlerimizi ve beslendikleri yavru akarsularımızın geçip geldiği alanları dinlerken heyecanlanıp “Böyle bir yere de gidebilir miyiz?” dediler.

Uzatmayacağım; Merkez Camiinin konuşmasını, Ağca Mescit kapısındaki mermer motiflere gizlenmiş iki kuşun söylediklerini dinlettim. Öğlen kebap yedik; “Bugüne dek adana kebabı yememişiz” dediler. Turunç ağaçlarının güzelliklerini kanıksamışız, onlar hayranlıkla fark etti. Kazılar ve restorasyonu bittiğinde Efes’i sollayacağı kesin olan Anavarza’yı, yaşı 3 bin yıla vurmuş Karatepe Müzesini, Yaşar Kemal’in Hemite Köyü’nü, Yerköprü’yü, Hacıkırı’nı, Kapıkaya Kanyonunu gezdik. Her molada, “Adana’yı çok yanlış biliyormuşuz… Adana ile ilgili görüşümüz yüz seksen derece değişti… Bu Adana ise, televizyonlarda gördüklerimiz neresi?” gibi sorular yağmur gibi yağıyordu.

Çok değil, sadece üç-dört hafta sonra Gazeteci Dostum Recai Oktan’ın isteğiyle Antalyalı altı kadın ziyaretçim oldu. Şaşkınlık örtülü benzer ifadeleri onlardan da dinledim.

FESTİVALLERİMİZDE

YEPYENİ BİR BOYUT

Altınkoza Festivali Vekillik ve Sözlü dönemlerinde ciddi sarsıntılar geçirmesine karşın varlığını ve hala küçümsenmeyecek itibarını sürdürüyor. Yakın gelecekte daha görkemli ve yeniden uluslar arası platformlarda ses getireceğine inanabiliriz. Lezzet Festivaline Adana dışından gelenlerin yüzbinlerle ifade edilmesi umutları körüklüyor. Portakal Çiçeği zaten rüştünü kanıtladı. Resmi daireler yönetimine karışmaz da geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi destek düzeyinde kalırsa, çok daha etkili olacağı kesin. Pek çok ziyaretçi oteller dolu olduğu için çevre il ve ilçlerde konaklamak zorunda kalmıştı. Sağduyu hakim gelecektir ve Dünya Rakı-Kebap Günü etkinliği de, yasaklamalar öncesinde olduğu gibi, ekonomimize ciddi katkılar sağlayacaktır.

Geçtiğimiz Portakal Çiçeği Festivaline “üvertür” gibi eklenen “Suya Dair Her Şey” gösterileri, Seyhan Nehri tarihinde en gözalıcı gösterileriyle hayranlık topladı. Halen Hollanda’da yaşayan Hemşerimiz Güniz Çulcu’nun yüksek özverisiyle gerçekleşen gösterilere bu yıl Büyükşehir Belediyesi de destek veriyor. Çulcu’nun  Adana sevdalılaından kurduğu ekip Belediye bürokratlarıyla omuz omuza hazırlıkları sürdürüyor. Öyle ki, önümüzdeki yıllarda başlıbaşına bir Su Festivali olabilecek gibi.

Kent tanıtımını örf ve adetlerimize zıt, insanlık kavramına ters, yasalara karşıt ve gençlere kötü örnek olacak konulara yönelik senaryolarla yapmanın yararına inanmam. İnananların düşüncesine saygım var. Ancak kişisel görüşüm, kazanç beklerken, Suriye Politikamızda olduğu gibi, ciddi zararlar gördüğümüz merkezindedir. 

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Spor