KUYU DİBİNE DÜŞMÜŞ EŞEKTEN GELEN DERS

Bir varmııış, bir yokmuş… Allah’ın kulu çokmuş. Deve tellâl iken, pire berber iken, ben anamın beşiğini tıngıır mıngır sallar iken… Bir çiftçinin bir eşeği varmış.

Bu eşek, eşek ya; eşeklik edip çiftçinin kapatmayı unuttuğu kuyuya düşmüüüş. Başlamış feryat-figan anırarak yardım çağırmaya. Çiftçi, bu garip feryadı duyup merakla aranırken kuyu başına vardığında olup biteni görünce iki eliyle yüzünü kapatıp “Vay ben nasıl eşeklik ettim de kuyu ağzını açık bıraktım” diyerek dertlenmiş. Kuyu derin… Duvarları da kaygan mı kaygan. İnilmesi neredeyse olanaksız. Hadi indi diyelim. Çıkamaz ki… Hadi çıktı diyelim; eşeği yükleyip çıkaracak hali de yok ya…

Çaresizlik içinde bir yandan dövünüp bir yandan düşünürken çıkar yol bulamayınca vicdanını perdeleyip kuyuyu moloz ve toprakla doldurmaya karar vermiş. Bu arada, “Canım, zaten eşek de yaşlıydı, ölecekti, vadesi bu kadarmış. Moloz altında havasızlıktan ölür. Aç-susuz ölmekten daha iyidir, kurtulur… Hem bu arada bu gereksiz kuyu da dolmuş olur.” diye teselli buluyormuş.

Biçare çiftçi, bulduğu çareyi uygulamanın çaresizliğini aklına hayıflanmış. Tek başına yapılacak iş değil bu iş… Varmış komşularına, “Durum böyleyken böyle bizahmet küreğini al gel” diyesiymiş. Yarım saat geçmeden beş altı koşusu kürekleriyle yardıma gelmiş. Başlamışlar moloz-toprak, ne rast gelirse, kuyuya atmayaaa…

EŞEK AKILLANINCA

Eşeğin sahibi çiftçi bir süre sonra, yüreği buruk vaziyette, acaba eşek iyice örtüldü mü diye aşağıya bakınca, gördüklerine inanamamış. Çünkü aşağıya atılan her kürek dolusu malzemeyi, sırtını titreterek aşağıya döken eşek, bu arada biriken malzeme üstünde yükseliyormuş. Durumu yardım edenlere de anlatınca, durmaksızın sürdürmüşler işi. Kuyudaki malzeme arttıkça eşek yüzeye daha da yaklaşıyormuş. Derken, derkeeen, kuyu yüzüne yaklaştığında bir gayret kendini kurtarmııış.

Gökten iki elma düştü; biri eşeğe, diğeri de kıssadan hisse çıkarana…

LÂFIN ÖZÜ

Eşekten de ders alınır mıymış; eveeet, alınırmış. Diyormuş ki eşek, “Koşullar ne olursa olsun, ümidini yitirmeyeceksin ve direnmeyi sürdüreceksin. Üstüne üstüne gelen fenalıklar, an gelir seni düzlüğe çıkarabilir…”

2024 yılı gerçekten parlak değildi. Adana için de, 87 yıllık havalimanını kaybetmesiyle kapkara yıl oldu. Zaten ekonomik dar boğaz insanların belini bükmüş, hekime verecek parası olmayanın dişini sökmüştü. Sığınmacıların ekmeğimizi paylaşması, çocuklarını sınavsız yüksek okula sokması, durup dururken hakkımızdan nemalanması gibi kavraması zor düşünceler beyinleri örselemeyi sürdürdü. Yetmedi

işçi asgari ücretine yapılan zam(cık), uzun süredir emeklemekte olan emeklilerin ümitlerini tuzla buz etti.

DERS SAATİ

Bütün bunlar oldu… Geliniz eşekten ders alalım; üstümüze üstümüze gelen fenalıklar sayesinde düze çıkmanı yoluna kavuşacağımıza inanalım; pes etmeyelim. Direnelim, elden geleni yapalım. Nasıl olabileceğine gelince; vallahi ben söyleyeceğimi söyledim. O kadarını da lütfen siz düşünün. Çarenin belli olduğunu mutlaka göreceksiniz.

 

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor