LOĞLAMA ZAMANI

Eskiden, Adanalı olarak taş’a taş değil de, daha çok daş derdik. Örneğin Taşköprü’nün konuşma dilindeki adı Daşköprü’ydü. Loğ taşına da loğ daşı denilirdi.
Loğ nedir, ne işe yarar, nerede bulunur diye sorup sual edecek genç kardeşlerimiz için tarifte bulunalım. Loğ, daha çok kalkerden yontulmuş, yaklaşık 20 – 25 santim çapında, 50-60 santim boyunda silindir. Hemen hemen her toprak damda mutlaka bulunurdu bir loğ daşı. Çocukluğumun Adana’sındaki evlerin diyebilirim ki beşte üçü toprak damlıydı.
Bina duvarları belli yüksekliğe gelince katran ağacından salmalarla kirişler yerleşir, kirişlerin üstüne de tahta çakılırdı. Böylece damın taşıyıcı sistemi kurulmuş olurdu. Katranın, yani sedirin kerestesi, uzun yıllar dayanabilir. Çok da sağlamdır.
Şimdi sıra örtü tabakasına gelmiştir. İdeal olanı, kil tabakasının serilmesidir. Çünkü kil su geçirmez. Damın üst yüzeyi gayet düzgün hale getirilir ve kenarlar yükseltilerek bir veya iki noktadan da oluklara bağlanınca iş bitmiş olur.
Kış geçtikten sonra bir de bakarsınız ki damın bir o yanında, bir bu yanında bahar çiçekleri boy atıyor. Çiçektir, hoştur ama yağışlı mevsime girildiğinde o çiçeklerin kökleriyle oluşan minik oyuklardan sızan su başlar damlamaya. İşte bu ciddi sorunu önlemenin yolu, her Eylül veya Ekimde damın loğlanmasıdır. Yalnız, loğlama demek, taşı dam yüzeyinde gezdirmek demek değildir. Öncesinden bazı önemli işler yapılmalıdır. Önemli işlerin en önemlisi de, yüzeyin süpürülmesinden sonra avuç avuç tuzun, civcive yem verir gibi savrulmasıdır. Tuz, damın her yanına gelmelidir. Ardından da, birkaç helke (kova) su serpilerek tuzun toprak tarafından emilmesi sağlanır. En sonunda da, loğ taşı özenle gezdirilir. Böylece, bitki için yaşam şansı bırakılmamış ve yağışlı mevsimlerde tavandan su damlaması gibi musibetler önlenmiş olur.
KERPİÇTEN DUVAR HASTALIK SAVAR
Toprak damlı evlerin duvarları da daha çok kerpiçten örülürdü. Kerpiç, bu işe uygun toprağın su ile yoğrulduktan sonra dinlendirilmesi ve dinlenme sürecinde birkaç kez ayakla iyice çiğnenerek kıvam kazandırılmasıyla hazırlanan çamurdan yapılırdı. Çamurda bol miktarda saman da olurdu ki, saman kerpici güçlendirir ve aynı zamanda son derece etkili bir izolasyon sağlardı. Belli ölçülerdeki dikdörgen kalıp, bu çamurla doldurulup iyice sıkıştırıldıktan sonra şekil alan çamur birkaç gün kurumaya bırakılır ve sonunda tuğla gibi örülürdü. Şu var ki, kerpiç duvarlar en az 40 santim genişliğine sahipti.
Kerpiçten tuğla duvarlı beton taban ve tac-vanlı evlere geçenlerin pek çoğu romatizmayla boğşunca anlaşıldı ki, eski evler daha sağlıklıymış. Benim çocukluğum da, bir metreye kadar taş ve üstü kerpiç duvarlı, toprak damlı evde geçti. Yazın serin, kışın ılık olurdu. Zemheri dediğimiz en soğuk günlerde bile bir mangal dolusu kömürle evimiz sımsıcak olurdu. Mangalda kestanenin tadına doyum olmaz. Yaşlılar için de mangalın bir yanında ıhlamur hazırlanırdı.
Kalın duvar olduğu için bugün mimarların niş dediği duvar içi oyuk yapmak kolaydı. Yaklaşık 20 santim derinliğindeki bu bölmelere kör taka derdik. Taka, Adanacada pencere demek. Yani kör penceremiz de olurdu bizim. Kapaklıydı, raflı dolap niyetine kullanılırdı.
Uyarıyorum, damınız topraksa, tuzlayıp loğlayarak çoraklaştırın ki kışın rahat edesiniz.