MANŞ DENİZİNİ GEÇEN İLK TÜRK KADINI: NESRİN OLGUN ARSLAN
HAZIRLAYAN: Ramazan ŞANIVAR
Nesrin Olgun Arslan, 1957 yılında Adana’da doğdu. Yüzücü, beden eğitimi öğretmeni, Manş Denizini yüzerek geçen ilk Türk kadını. 7 yaşında yüzmeye başladı ve çeşitli dereceler elde etti. Aynı zamanda kule ve tramplen atlama da önemli başarılar sağladı. Masa tenisiyle de uğraştı ve Türkiye genelinde önemli dereceler elde etti. Öğrenim yaşantısı liseyi bitirene kadar Adana’da geçti. 1979’da Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Beden Eğitimi Bölümü’nden mezun oldu.
Nesrin Olgun, bir süre öğretmenlik görevinde bulundu. Sonra da çeşitli spor kuruluşlarında görev yaptı. 28 Ağustos 1979’da 15 saat 47 dakikada İngiltere’den Fransa arasındaki soğuğu, akıntısı ve yüksek dalgalarıyla bilinen Manş Denizini yüzerek geçerek, bu başarıyı gösteren ilk Türk kadını olması nedeniyle kendine “Kulaçlarıyla Tarih Yazan Kadın” denilmeye başlandı. Namık Kemal Mahallesi’nde doğduğu evin sokağına adı verildi. Ayrıca yılın sporcusu seçildi.
12 yıl antrenörlük yapan ve 4 bin kadar küçük yaş grubu çocuğu yüzme öğreten Nesrin Olgun Arslan sorularımızı şöyle yanıtladı:
Sayın Arslan, kendinizden söz eder misiniz ? Hangi okullarda eğitim gördünüz? Yüzmeye nasıl başladınız ? Kendinize model aldığınız kimse oldu mu ?
Adana’da 11 Haziran 1957 yılında doğdum. İlkokulu Cebesoy, ortaokulu Ziyapaşa ve liseyi Paksoy’da tamamladım. Daha sonra spor sayesinde Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü’nden 1979 yılında mezun oldum. 2 yıl Sağlık Meslek Lisesi’nde Beden Eğitimi Öğretmeni olarak görev yaptım. Sonra Çukurova Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu’nda okutman olarak 3 yıl çalıştım. Daha sonra 5 yıl özel bir cimnastik salonu işleterek özellikle kadınlara spor bilinci aşıladım. 1988 yılından itibaren 12 yıllık bir süreçte Adana Çimento Sanayi’nde Spor Uzmanı olarak çalıştım. 2 bin erkek işçinin çalıştığı bir kurumda, başvuran erkek adayların arasında seçilmiş olmam büyük bir gurur kaynağıydı. Yüzmeye 7 yaşında başladım. O dönemlerde aileler kızlarını pek havuza göndermezlerdi. Hülya Aslantürk, Yasemin Güç ve Berrin Konuralp ile birlikte 4 kızdık. Annem Pervin ile babam Nevzat bana çok güvendikleri gibi her yarışımı izlemeye gelirlerdi. Kendime her zaman Erdal Acet’i model aldım.
Sanıyorum sizin en büyük başarınız soğuğu ve akıntısıyla ünlü Menş Denizi’ni ilk geçen Türk kadını olmanızdı. Bunu nasıl başardınız. Duygularınızı anlatır mısınız ?
Her hafta sonu Atatürk Yüzme Havuzu’nda teşvik yarışmaları yapılırdı. 17 yaşına kadar 100’e yakın madalya kazandım. Ayrıca masa tenisinde de Türkiye 2 ve 3. bulunuyordu. Bir de havuzda şu anda Amerika’da bulunan milli atlayıcı Ahmet Kızıl’ı model alarak kule ve tramblende de önemli dereceler elde ettim. Erdal Acet, havuzda benim tanıdığım en hırslı ve inatçı, en mükemmel yüzücüydü. Manş Denizi’ni 9 saat 2 dakikayla rekorla geçmişti. Türkiye Erdal Acet’i konuşmaya başlamıştı. Erdal Acet’in antrenörlüğünü rahmetli Eczacı Kutal Özülkü yapmıştı. Onunla konuşarak Manş Denizini geçmek istediğimi söyledim. Önceleri çok ciddiye almadı. Önce 3 ve 5 kilometre yüzmemi istedi ve yapamayacağımı anlattı. Ben inatla yapacağımı belirterek bana yardımcı olmasını söyledim. Bu arada Gençlik Spor İl Müdürü eski milli yüzücü Tuncay Şenyüz beni sigara içerken yakaladı ve bana dönerek “Sen Manş’ı falan asla geçemezsin” dedi. Bu durum beni daha da kamçıladı. İyi bir hazırlık dönemi geçirdim. Ve Manş denizini 1979 yılında 15 saat 47 dakika yüzerek “İngiltere’den Fransa’ya Manş Denizini Yüzerek Geçen İlk Türk Kızı” unvanının sahibi oldum. Başbakan Turgut Özal, Spordan Sorumlu Devlet Başkanı İsmet Özarslan ve diğer yetkililer beni kutladılar. Spor sayesinde herkes beni tanıdı. Yılın sporcusu seçildim.
Manş Denizi’ni geçtikten sonra yaşamınızda bir değişiklik oldu mu? Daha sonra neler yaptınız ?
Gençlik Spor İl Müdürlüğü bünyesinde 12 yıl boyunca 4 bin kadar çocuğa yüzme öğrettim. Birçok çocuk, genç ve yetişkine tenis sporunu sevdirdim. 35 yaşında öğrendiğim kort tenisi sporu, ufkumu genişleterek spor yaşantısına yeni heyecanlar kattı. 1999 yılında kendi isteğimle emekli oldum. Evde oturmanın bana göre olmadığını anladım. Başkent Üniversitesi Başkent Okullarında Spor Koordinatörü olarak göreve başladım. Armada Spor Kulübü’nü kurarak, Adanalı kadınlara yaşam boyu spor yapma alışkanlığı kazandırdım. Bugüne kadar sayısız etkinlikte, konferansta, üniversitelerde, liselerde konuşmacı olarak gençlere ilham vermeye devam ettim. Şu anda, Adana Seyhan Belediye’sinde Spor Müdürlüğü görevime devam ediyorum.
Sanıyorum daha sonra ki yıllarda da Manş Denizini ekip olarak geçtiniz ve başka maratonlara da katıldınız. Onlardan söz eder misiniz ?
2016 yılında ise kaptanlığını yaptığım Çılgın Türkler Kadın Yüzme Takımı, Capri Adası’ndan başlayıp Napoli Baia’da son bulan 36 kilometrelik rotayı geçen ilk Türk takımı oldu. Takımı, 10 saat 56 dakikalık derece ile aynı zamanda “En İyi Kadın Takımı” ünvanını da aldı. 2016 yılında İtalya’da Capri-Napoli (36 km) maratonunu Yüzen ilk Kadın takımının kaptanı olarak, en iyi takım kupasını aldık. 2017 yılında ise Amerika’da Catalina Kanalını (36km) Yüzen ilk Türk takımında yer aldı. Manş Denizini yüzerek geçmesinin 40. Yılında, 15 Kasım 2019’da Londra’da düzenlenen törende CSA’nın (Channel Swimming Association) özel ödülünü aldım. Dünyaca ünlü su sporları markası Arena’nın resmi yüzücüsü oldum. Londra Dover Town Hall’de gerçekleştirilen ödül töreninde yaptığım konuşmada “Manş Denizini yüzerek geçişimin 40. Yılında büyülü bir atmosferde bu ödülü almak gurur verici. Misafirperverlikleri için CSA Başkanı Sayın Michael Read’e sonsuz teşekkür ederim. Bayrağımızı dünyanın her yerinde dalgalandırmaya devam edeceğim” dedim
Başka hangi yarışmalara katıldınız ? Ne gibi başarılar sağladınız ?
Türkiyeʼde yapılan Mersin Maratonunu(5 kez),Çanakkale boğazını ve Kıbrıs ta düzenlenen 15 kilometrelik bir maratonu yüzdüm.
31 Temmuz 2017’de ise Amerika’da Catalina Kanalını (36km) Yüzen ilk Türk takımında yer aldım. Takım 3 Erkek ve 3 Kadından oluşmuştu.
28 Ekim 2017’de Dubaiʼde 3 kilometrelik Açık deniz yarışına eşim Zafer Arslan ile katıldım. Son 3 yıldır Havuz ve deniz yarışlarında Türkiye de birçok madalya kazandım. Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi (TMOK) tarafından gerçekleştirilen “Uluslararası Samsung Boğaziçi Yarışları’na özel davetli olarak son yıllarda sürekli katılıyorum. Ekim 2019 İtalya Polignano Oceanman Uluslararası Açık deniz yarışı 3. Oldum. Bu nedenle Meksika Cancun’da yapılacak Dünya Şampiyonasına katılmaya hak kazandım.
Kadınlara ve gençlere spor yapmaları konusunda ne gibi önerileriniz var ?
Öncelikle aile büyükleri, anne ve babalar spor yaparak çocuklarına rol model olmaları gerekiyor. Yaşam hep bir mücadele değil mi? Bu mücadeleye hazırlanmanın en iyi yolu spor yaparken kazanılan kişisel özelliklerdir. Doğru hedefler seçmek, kararlı olmak, sabırlı olmak, takım ruhu kazanmak, zorluklar karşısında pes etmemek, taktik belirlemek, planlı olmak. İşte bu özellikler en kolay spor yaparak kazanılır. Kişi kendi sınırlarının farkına varır ve o sınırlarıyla mücadele eder. Sporda üst düzey başarı kazanmış sporcuların bu deneyimleri tüm toplumla paylaşmaları insanları yüreklendirecektir. Ben anılarımı ve mücadelemi anlattığım her platformda, bende yapabilirim diyen birçok genci görmek, rol modelleri olmak çok gurur verici.
Sporcu bir aileniz var. Eşiniz, çocuklarınız da spor yaptılar. Onlardan söz eder misiniz ?
Zafer Arslan Spor Akademisini mezunu.1982 yılında evlendik. Başta hentbol olmak üzere birçok dalda hakem ve antrenörlüğü var. Zafer Bey yıllarca Adana’da Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü’nde görev yaptı. Daha sonra ise Gaziantep Gençlik ve Spor İl Müdürü iken yatay geçişle Adana Büyükşehir Belediyesi Zabıta Daire Başkanlığı görevini uzun süre sürdürdü. Bu güzel, neşeli, huzurlu ve saygı sevgi dolu evliliğimden 1984 doğumlu Bengü adında bir kızım ve 1986 doğumlu Şevket adında bir oğlum ve İpek ve Masal adında 2 torunum var. Elbette sporcu bir anne ve babanın evladı olurda spora ilgisi olmaz mı? Evlatlarımın her ikisini de Çanakkale Boğazını 3 kez yüzerek geçtiler. Bengü ve Şevket, yüzme ve teniste birçok kez ödül kazandılar. Bengü Başkent Üniversitesi Spor Bilimlerini Birincilikle burslu kazandı ayrıca çift ana dal olarak İletişim Fakültesi Radyo-TV-Sinema bölümünden mezun oldu. Ardından Bahçeşehir Üniversitesi’nde MBA yaptı ve halen Futbol Federasyonu’nda görev yapmaktadır. Şevket ise; Çukurova Üniversitesi İşletme bölümünden mezun olduktan sonra İtalya’nın Salerno kentinde Ekonomi ve Pazarlama Yönetimi ve ardından Avrupa Birliği masterını tamamlamıştır. TEKNOSA bünyesinde Pazarlama Departmanında aldığı görevin ardından Emlak Jet‘te Ürün Yöneticisi olarak çalışmaktadır.