MİSİS KERVANSARAYI BİR ‘TAŞ YIĞINI’ OLDU

Kervanlara, hac yolcularına, vezirlere ve bakanlara asırlar boyu kucak açan Misis Kervansarayını azıcık anlatmıştık. Ön bilgileri, hem müzedeki yazıta, hem de Merhum Evliya Çelebi’nin notlarına dayamıştık.
Hani, “İtibardan tasarruf olmaz” sözü var ya, bildiğiniz değil mi, o zamanın büyükleri de aynı düşünceyle olmalı, kervansaray içinde vezir ve bakanlar ile ailelere özgü yerleri ihmal etmemişler. Neticede, bu da, adı üstünde, bir saray; kervanlısından hem de…
İçeriye girenler, bir güzel yazıtı da burada görüp, okuma bilenler şöyle seslendirmişler:
“Çün cihan cisrile han tamirine emir eyledi
Hazret-i Muhammed Han şeh-i zıll-ı Hudâ
Hem semây-yi Mustafa yani Haleb Şehbenderin
Mu’temed kıldı binaya oldı hengâm-ı bina
Bu mekân-I dil-keş u zibâyı ta’mir eyledi
Câ be câ revzenleri müşrif cihânâ dâimâ
Hatife itdim suâl itmâmının tarihini
Didi A’la câ-yi ziba tarih-i köşk-i pür safâ.”
Ufak tefek anlaşılmayan yanları olabilir düşüncesiyle, bunu da günümüz diliyle açıklamaya çalışalım; şöyle diyor:
“Allah’ın gölgesi Mehmet Han Hazretleri emredip Halep konsolosu Semay-yi Mustafa’yı köprü ile hanın onarılması için görevlendirdi. İnşaat zamanı erişti. Bu gönül çelen güzel mekânı onardı. Her taraftaki pencereleri her zaman dünyayı görebiliyor (Geniş anlamında). Tamamlanma tarihini meleğe sordum (O denli değerli ki, buraya özel melek atfediliyor). Dedi ki, yüce ve güzel yerin tarihi mutluluk dolu.”
Burada bir açıklama yapmamız gerekiyor. Ebced hesabını bilenler, son satırdaki sözcükleri oluşturan harflerden her birinin rakamsal değerini toplayarak hicri 1072 yılını bulacaktır. Günümüz takvimine göre, 1661 yılına denk geliyor. Ebced’le tarih yazmak geçmiş yıllarda oldukça yaygın bir uygulamaydı.
27 HAZİRAN 1998 DEPREMİ VURDU
Misis Kervansaray 1800’lü yılların sonuna kadar kendini korumuş. Bunu, önceden sunduğumuz gravür ve fotoğraftan anlıyoruz. Demek ki, ne olduysa, 1900’lü yıllarda olmuştur. Eldeki bilgilerle tahminde bulunmaya çalışalım… Biliyoruz ki 20 Mart 1945 ve 22 Ekim 1952 depremleri, yöremizde can kaybına neden olmuş, yeterince güçlü olmayan yapılara da ciddi zarar vermiş. Her iki depremin merkezi de Misis. Yani, doğanın yeryüzüne yumruğunu indirdiği nokta; bizim kervansarayın yer aldığı alan…
Başından geçenlere karşın, en azından, giriş duvarı kocaman zarif kapışıyla ayaktaydı. O haliyle depremden sadece iki veya üç ay önce çektiğim fotoğrafı önceki bölümde sunmuştum. Haziran 1998 sonunda, yani yer sarsıntısından iki veya üç gün sonra geldiğimde duvarın taş yığını haline geldiğini gördüm.
RESTORASYONA KARAR VERİLMİŞ
Kültür miraslarımızda restorasyon haberi beni her zaman ürkütmüştür. Bildiğim restorasyon, kısman veya büyük ölçüde harap yapının eski haline döndürülmesi demek. Bizdeki uygulama pek te bu şekilde değil. Bakıyorsunuz, eskiliğini yitirmiş, adeta yepyeni bina olmuş. Taş eskitme uygulamasına zahmet edilip de girişilmiyor. Buna rağmen, koruma ve iyi-kötü maziyi canlandırma açılarından yararlı olduğunu kabul ediyoruz.
İnşallah bir daha böyle zumzuk gibi depremlerle karşılaşmayız…
GİRİŞ:
HAN KAPISI VE DUVARI: Önceki yazımızda, depremden iki veya üç ay önce çektiğim fotoğrafını vermiştim. Depremden hemen sonra gelip baktığımda, o güzelim kap ve duvar bu şekilde taş yığını haline gelmişti.
TONOZ:
TONOZ KOLONLARI: Depremden iki-üç ay önce, kervansarayın hemen Batısındaki bu tonoz kolonlarını böyle fotoğraflamıştım. Depremden sonra gelip baktım ki, yıkılıp yok olmuş.
RESTORE:
RESTORE EDİLDİ: Kervansarayın Kuzeye bakan duvarı ve han kapısı restorasyonla bu hale getirildi. Ayrıca, alanın koruma altına alınması da isabetli bir kararın ürünü. Güney binası ayağa kaldırıldı.