MONSENYÖR, MİSTER VE HERRN FAKAT ASLINDA ‘ECİNNİ MUŞEG’

Tarihin en kanlı ve aynı zamanda en anlaşılmaz olaylarından biri olan İğtişaş’ın arkasındaki isim olarak Muşeg geçer… Rahiptir; ya da öyle tanıtılmıştır. Yüzünde şeytan tüyü olduğu belli. Müthiş bir ikna becerisine sahip. Etkileyici konuşabiliyor. Birkaç dile de adamakıllı hakiım. Bölgemizde, Papaz Muşeg Efendi diye biliniyor. Gerek Ermeniler, gerek Türkler ve diğer azınlıklar arasında ise adı MUŞİ’ye çıkmış. Fakat çok sayıdaki yabancılarla da ilişkisi müthiş; kimileri için Monsenyör Muşeg, kimileri için Mister Muşeg. Alman ve Avusturya konsololuğuna uğradığında da Herrn Muşeg oluyor.

Genç bir rahip. Şaraptan hoşlanıyor. En çok da Haçin’de, yani sonradan değişen adıyla Saimbeyli’de yapılan Andıl Karası üzüm dokulusunu arıyor. Duruma göre hoş sohbet. Vilayet içindeki yetkililerle de rahat konuşuyor, hatta onları etkileyebiliyor. Zayıf iradeli olduğu söylenen Vali Cevat Bey’i bile rahatça etkileyebiliyor; o derece yani.

Adam rahip değil, cin; halk diliyle söyleyelim, ecinni… Murahhas olarak Osmaniye’de başlamış girişimlerine. “Murahhas” nedir? Murahhas, bir şirketi, bir kurumu hatta bir devleti tek başına temsil yetkisine sahip kişidir. Muşeg Efendi, İzmir’deki Büyük Kilise tarafından Ermenileri adına murahhas ilan edilerek gelmiş yöremize. Bakıyorsunuz, Ermeni cemaati murahhası gibi… Bazen de Ermeni, Rum, Süryani cemaatlerinin temsilcisi gibi… Fakat olaylardan çok sonra anlaşılıyor ki, en başta İngiliz İstihbarat Örgütü (Ya da İngiliz Devleti) ve yanı sıra Fransızların görevlendirdiği müthiş yetenekli bozguncu…

Cemaatler arasını iyice açıp ermeni gençleri galeyana getirip silahlandırmak üzere yetiştirilmiş. Zaten geldikten bir süre sonra, topladığı genç Ermenileri eğitmek üzere Rusya’dan subaylar da gelmiş Adana’ya…

Hüdai nabit ot gibi (Ekilip dikilmeden kendiliğinden çıkan nadir bitki) birden ortaya çıkmış. Şöyle de diyebiliriz: gökten zembille inmiş. Bölgemizde bir de bakmışlar ki etkili-yetkili bir Muşeg Efendi dolaşıyor. Osmaniye, Adana ve Mersin’i hallaç pamuğu gibi atması bir yana, Kozan, Saimbeyli, Feke, Dörtyol ve diğer yerleşim merkezlerini de adımlayıp duruyor. Kah burada, kah kapı arkasında, pire misali sıçrayıp duran bu Mueng Efendi, aklaşık iki yıllık misyonu sonunda , binlerce yaşamın yitirilmesine, Adana’nın en güzel semtlerinin yakılıp yıkılmasına neden olup olaylar tam sona ererken velinimeti İngilizler tarafından İskenderiye’ye kaçırılmış.

GERÇEK ‘DIŞ GÜÇLER’ O YILLARDA ÇALIŞMIŞ

Bazı bir devlet büyülerimize bakarsanız Dolar’ın roket gibi fırlaması “Dış Güçler” yüzünden. Memlekete 5 milyon göçmeni getirip kendi fakir-fukaramızın açlığını göz ardı edip en birinci vatandaş olarak koruyup kollamamızın verdiği yük de “Dış Güçler” yüzünden… 2019’da göklerde dolaşması planlanan kendi yolcu uçağımızın yapılamaması yine “Dış Güçler” yüzünden. Af edersiniz ama, her yaptığımızı kıskananlar da yine “Dış Güçler”…

Son yılların dıi güçlerini  ifade edenler devlet büyükleri olduğu için yürekten inanıp iman ediyoruz ve bu güçlerin kimler olduğunu öğrenmeye gerek görmüyoruz. Velakin, İğtişaş’a giden yolun plan-projesi, 1909 olaylarından çok yıllar önce çalışması başlatılan ciddi projeleri adım adım uygulayanlar, gerçekten de dış güçler. En başta da İngilizler ve ardından Fransızlar.  Üçüncü sırada ise, “Ben sizi pamuk ve petrol alanlarında destekleyeyim, siz de Kilikya’da Ermeni devleti kurdurarak yanıbaşımdaki Ermenileri gönderebilmem için beni destekleyin” diyen Ruslar var. Haaa, bir-iki kaynakta da Muşeg’in aslen Rus vatandaşı olabilme ihtimalini de yazan olmuştu. Ne kadar doğru, bilemem.

ECİNNİ MUŞEG, KUMPASI ADIM ADIM NASIL KURDU

Monsenyör veya Mister yahut Herrn ya da Efendi diye hitap edilen Muşeg, eliyle koymuş gibi bulduğu yerel bazı isimlerin de desteğini, en azından sempatilerini kazanmakla başlamış işe. Bu isimler birer vatan haini miydi, yoksa, yanılgı içinde, vatan ve milletin iyiliğini düşünerek mi Muşeg’e bağlandılar, doğrusu kendi değer yargılarımla belirtmek istemiyorum. Bazılarının çoluk-çocuğu olsun, torunları olsun günümüzün saygın ve topluma hizmet eden isimleri arasında. Zaten tarih yargılamış. Kaçan olmuş, sürgüne gönderilen olmuş ve sonunda affa uğrayanlar olmuş… Sonuçta, Muşi de bir kukla. Peki neler yapmış da, durup dururken kıyameti koparmış, ona bakalım…

ÇARŞAMBAYA: ADANA’DA SEYYARLAR SİLAH SATIYOR

İĞTİŞAŞ ÖNCESİ VE SONRASI: Her iki fotoğraf aşağı yukarı aynı noktadan çekilmiş. Üstteki, iğtişaş ertesi durumu, alttaki ise olaylardan sonraki  aylar içinde Saray’dan gelen parayla toparlanmış vaziyeti gösteriyor. Minare, Küçük Saat meydanı ile Abidinpaşa Caddesinin kesişme noktasındaki Kemeraltı Camiine ait. İngilizce yazıda ise, Türklerin görünen minareden Hıristiyanlara ateş ettiği iddiası yazılı.

FRANSIZ KONSOLOSLUĞU; İkinci kalkışma sonrası Af-dana’nın hem de en gösterişli binaları darmadağın olmuştu. Bu fotoğraf, İğtişaş’ın paramparça ettiği binalardan biri olup ransızlar tarafından Konsolosluk Binası olarak kullanılıyordu.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor