MUHARREM AYI

Bir süredir eşten, dosttan “Muharrem sözcüğünün anlamı nedir?” şeklinde sorular alıyorum. Merhum Edebiyatçı Mehmet Ali Gül’den feyiz almış olmanın vebali ile, zaman zaman konu icabı eski yazıtları günümüz diliyle yazarım. İddialı olmasam da eski terimlerin anlamına yakınlığım var. Tanıyanlar ve saygıdeğer okurlarımın bu bağlamda bana başvurmalarına alışkınım.

Bervech-i peşîn, yani öncelikle ifade edeyim: Muharrem, Arapça “Tahrim” den geliyor. Açalım; haram etmek, yasaklamak anlamındadır. Muharrem ise, “Yasaklı” demek. Cahiliye, yani Müslümanlık öncesinde de, aynı adı taşımaktaydı. “Eee?..” dediğinizi duyar gibiyim. Efendim, bu ayda savaşmak haram kabul edilmiş. Müslümanlık öncesinde de, ay takviminin birinci ayı olan Muharrem’de savaşmak doğru sayılmazmış.

AŞÛREYE GELELİM

Bizde artık iyice kökleşmiştir her Muharrem’de aşûre dağıtmak. En sevdiğim tatlılardandır. Sağlığa yararlı olduğunu söylerlerse de, ben o yanından bakmıyor, sevdiğim için yiyorum; tabii elime geçtikçe… Bu kutsal memlekette yaşadığım için biliyorum; aşurelik her şey ateş pahası. İnsan istese de, istemese de pişirmeye niyet ettiğinde maliyet aklına geliyor. Bir bakıma, aşûrelik malzeme yerine bir kilo soğan ve bir kilo patates alabileceğini hesaplayıp geri durulacakların çokluğundan eminim.

Bilmem söylemeye gerek var mı!.. Bu tatlı, aslında İslâm ve dünya tarihindeki en acı olaylardan birinin türevi olarak bilinir. Kısaca değinelim; Hazreti Muhammed’in torunu, Hazreti Ali’nin oğlu Hüseyin, aile efradı ve kendine bağlı küçük bir birlikle Irak sınırları içindeki Kerbelâ’dayken Yezid’in ordusu tarafından kuşatılır. Günlerce aç bırakılır. Özellikle susuzluktan kavrulduktan sonra, 10 Ekim 680 günü tamamı şehit edilir. Denildiğine göre, Hüseyin’in ekibi ellerindeki son malzemelerin tamamını, acısına, tatlısına bakmaksızın karıştırıp öğün yapmış. Aşûre, o günün anısına yapılagelmekte.

MUHARREM İNCE ADINA UYUYOR MU?

Muharrem Ayı demişken Sayın Muharrem İnce’den de bahsedelim. Her şeyden önce, yasal hakkını kullanarak Cumhurbaşkanlığına aday oldu. Takdiridir, tenkit bağlamında tek kelime söyleyemeyiz. Sayın İnce, bu teşebbüsüyle nereye varmak istediğini de sık sık “İkinci turda kazanacağım” şeklinde belirtiyor. Takdirleridir. Tabii biz de vatandaş olarak kendi düşüncelerimizi belirtebiliriz. Kişiliği şöyle dursun, kuşkusuz son derece zeki vatandaşlarımızdandır. İkinci tura kalma olasılığının sıfıra yaklaşamayacağını da bilir. Öyle ise, nedir bu mücadele, bu hırs, bu sinir?.. Kusura bakılmazsa, aklımdakini söyleyeyim; Sayın İnce’nin mücadelesi kendi için değil; bu mücadeleden yararlansa yararlansa Sayın Erdoğan yararlanır.

Adı ile “Savaş Yasaklısı” olan Sayın İnce’nin inadına inadına, kendi inancımla söylüyorum, öz ikbali için hiç de hayırlı görmediğim yolda inat etmesinin nedeni akla çok şey getirse de, şimdilik netleşmiş değil. Seçimlerden sonra çok geçmeden öğreneceğiz. Ne var ki, ilk başlarda Erdoğan’a karşıymış gibi sarf ettiği ağır söylemlerin aslında bir taktik olduğu şeklinde inanç giderek yoğunlaşmakta. Şu olabilir; Erdoğan’ı ağır tenkitlerle hedefe koyarak CHP ve Millet İttifakı’ndan oy almayı düşünmüştür. Plâna göre, alacağı oylar Sayın Erdoğan adına önemli avantaj sayılacak ve böylece de, Sayın İnce, kendini ikinci kez aday göstermeyen Kılıçdaroğlu’ndan intikamını alacak. Orada da durmayıp ikinci hamlede CHP’nin başına geçecek.

Tamamen kendi düşüncemdir; böyle mi, değil mi, ben de sizler gibi bir süre sonra öğreneceğim. Ancak giderek belirginleşen gelişme şu; Sayın İnce’nin ilk başta çıktığı yol hızla daralıyor. Yol arkadaşları da birer birer değil, üçer-beşer çekiliyor. Sözü, , Erol Mürtercimler’in kehanetiyle bitirelim: Muharrem Bey en çok, en çok yüzde iki oy alabilir…

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor