MUSTAFA KEMAL PAŞA ADANA’DAN “HİS-Sİ TEŞEBBÜSLE” AYRILIYORDU

ALTINCI VE SON BÖLÜM
Mustafa Kemal’in görüştüğü aydınlar arasında Suphi Paşa (Ramazanoğlu) Kadri (Ramazanoğlu) Nalbantzade Ahmet Efendi Dıblanzade Mehmet Fuat, İbrahim Rasih Hoca Mücteba (Ramazanoğlu) Bağdadizade Kadri Efendi, Gergerli Ali Efendi, Mısırlızade Avukat Ahmet Efendi, Fırka Komutanı Nihat Paşa, Ceyhan Askeri Fırka Komutanı Remzi Bey, Levazım Fırka Reisi Avni (Doğan), Merkez Komutanı Hulûsi (Akdağ) ve ismini yazamadığım bazı önemli kanaat önderleri yer alıyordu. Konuşmaların ağırlıklı konusu, olası saldırılar karşısında Adana’nın savunulmasıydı. Ayrıca yaptırdığı Gülek Boğazı ile Misis istihkamlarının da altını çiziyor, benzer çalışmaların nerelere yapılabileceğini tartışıyordu.
Azınlık temsilcilerinin de katıldığı geniş katılımlı bazı toplantıları da şimdi İstiklal İlköğretim Okulu olarak bildiğimiz binada yaptı. Bina o yıllarda “Tırpani’nin Evi” ya da “Kırmızı Konak” olarak biliniyordu.
Yoğun görüşmelerle geçen bir haftalık süre sonunda, gözünü dolduran, güven veren kişileri Şakirpaşa’daki Konak’ta topladığında takvimler 8 Kasım gününü gösteriyordu. Paşa,10 Kasım’da ayrılacağını bildirerek özetle; “Memleketin durumunu iyi görmüyorum. İtilaf devletleri, mevcut anlaşmanın da ötesine geçerek daha ağır koşullarla memleketi ezeceklerdir. Adana, en fazla zarar gören yerler arasında olacaktır. Şimdiden hazırlıklı olmak, teşkilatlanmak ve uygun yerlere siper kazmak gereklidir. Gerekli silah ve malzeme temini konusunda ben yardımcı olacağım” dedi.
Adanalı toplum önderleri sırayla söz alarak “Paşam, doğduğumuz bu topraklarda ölmesini de biliriz. Fakat öldürmeden ölmeyiz. Bütün maddi ve manevi varlıklarımızla emrinizdeyiz. Yetmezse, kanımızı ve canımızı da vermeye hazırız. Yeter ki bu kutsal toprakları düşman çizmelerine çiğnetmeyin” anlamında heyecanlı konuşmalar yaptılar.
Mustafa Kemal bu sözlerden etkilenmişti. Mutluluğu hareketlerinden okunuyordu. Gümüş kırbacını çizmesine vurarak katılımcılar arasında gidip gelirken “Evet, evet!.. Bu topraklarda düşman çizmesi gezemeyecek ve bu millet esir olmayacak!..” diyordu.
Kurtuluştan sonraki ilk Adana gezisini 15 Mart 1923’te yaptı O gün, Türkocağı’nda gençlerle yaptığı toplantıda şöyle konuşmuştu Paşa; “Genç Arkadaşlarım… Şüphe yok, ben ve benim gibi sevdiğiniz bir çok arkadaşlarım da beraber, milletin en feci günlerinde, vicdanımıza düşen görevi yaptık. Fakat bu hususta bize cür’et ve cesaret veren siz, sizi vücuda getiren büyük kalpli analar, babalarınız ve memlekettir.
Acı günlere ait olmakla beraber, bir anıyı burada tekrar etmek isterim” dedi ve Adana’mızın Ebedi Gururu sayılabilecek övgüyü ifade etti; “EFENDİLER; BENDE BU VEKAYİİN (Vekai: olay’ın çoğulu; Samsun’a çıkışı, Kongreler, Meclisin kurulması, yokluk ve mahrumiyet içinde kazanılan savaşlar ve Türkiye Devletinin kurulması) İLK HİS-Sİ TEŞEBBÜSÜ BU MEMLEKETTE, BU GÜZEL ADANA’DA VÜCUT BULMUŞTUR”. İşte, bu sözcüklerle anlatmak istediği, Adana’daki temasları ve özellikle son toplantıdaki izlenimlerinin yansımasıydı. Bu sözler, Atatürk Parkı’ndaki anıt kaidesinde tarihe mal edilmiştir. “His-si teşebbüs”le, teşebbüs cesaretini veren duygularını anlatıyordu Ulu Önder.
Mustafa Kemal Paşa, 10 Kasım gece yarısı şu iki cümle ile askeri birliklere veda ederek ayrıldı: “Tebliğ olunan irade-i sen’iyye (yüce buyruk, padişah buyruğu) üzere bu gece hareket edeceğim. Bütün silah arkadaşlarıma veda ederim. M. Kemal.”
Adanalılar, paşayı 1918’in 10 Kasımında İstanbul’a, gününe tam 20 yıl sonra, 1938’in 10 Kasımında da sonsuzluğa uğurlamıştı.
BİTTİ