NE YAPMALI

1923-1938 arasında yapılanlar, Türkiye’yi bugüne dek ayakta tutan temellerdi.
Halkın ve ülkenin gerçekleriyle uyuşan bu temel o denli sağlam atılmış ki; Türkiye Cumuhriyeti 11 Kasım 1938’de başlayan 81 yıllık geri dönüş sürecine karşın, varlığını bugüne dek sürdürebildi.
Ancak, artık yolun sonuna gelindi, çöküş dönemi başladı. Harcanan miras tükenmek üzere, Cumuhriyet’in yarattığı kurumlar ve ulusal kazanımlar, dış kaynaklı programlarla, devlet katında direnç görmeden ortadan kaldırılıyor.
Yitirilenlerin değerini anlamanın en iyi yolu; onları kazanmak için verilen savaşımı bilmek, çekilen sıkıntıları öğrenmektir.
Kendisinin, çocuklarının ve ülkenin geleceğini düşünen herkes, çok şey yitirmekte olduğunu ve çatışmalı bir geleceğe doğru sürüklendiğiimizi görmeli, tehlikeli gidişi durdurmak için çok çaba harcamalıyız.
1923-1938 arasını incelemek, bir tarih araştırması değil, günümüz sorunlarına çözüm arama ve ulusal varlığı korumayla ilgili bir eylemdir.
Bu yargıya neden olan gerçek, Türkiye’nin, 1923 öncesi koşullara geri götürülmesi ve SERV’in askeri işgal dışında, bütün koşullarıyla uygulanıyor olmasıdır.
Dünyanın koşulları nitelik olarak değişmemiştir. Bugün küreselleşme adı verilen emperyalist işleyişin, insanlığa verdiği zarar 20.yüzyıl başında olduğundan farklı değildir.
Bugün Kuzey-Güney ayrılığı denilen ezen-ezilen çelişkisi üstelik daha şiddetli olarak varlığını sürdürüyor.
Başarısı uygulamalar içinde kanıtlanan ve Türkiye’nin gücünü oluşturan Cumuhriyet uygulamaları günün koşullarına göre yeniden geçerli kılınmalıdır.
Bunlar yapılmazsa ulusal varlık korunamayacaktır. Önce Cumhuriyeti yıkma eylemi durdurulmalı, ardından zaman yitirilmeden Atatürk politikaları uygulamaya sokulmalıdır.
Geç kalınılırsa uzun olmayan bir zaman diliminde korunacak bir Cumhuriyet de kalmayacaktır.
Bunun için il-ilçe-mahalle ve belediyeler olarak birlik ve bütünlük içinde, saygının ve sevginin egemen olduğu birlikteliği sağlamak asli görevimiz olmalı!..
Yaşadığımız şu pandemi döneminde ülkeyi zaten yönetemeyenlerin saldım çayıra-mevlam kayıra anlayışına karşılık bakın Kanada Başbakanı’nın gözyaşları arasındaki halkına seslenişine;
“Halkım hepinizi kurtaracağım. Hepinizi çok seviyorum. Hiç kimse elektrik, su-ya da diğer faturaları düşünmesin. Kimse ödeme yapmak zorunda değil, biz sizler için buradayız” dediği an gözyaşlarına hakim olamıyor.
Corona sonrası ülkelerde halkı için gözyaşı dökebilen böylesi liderlerin tüm dünyada iktidar olması tek dileğimdir.
Bizde koskoca Cumhurbaşkanlığı makamında oturanların,
-65 yaş ve üstüne kolonya+maske ücretsiz dağıtacağım deyip, dağıtamaması,
-5 maskeyi PTT kargo ile dağıtacağım deyip eline yüzüne bulaştırması,
-E devlet aracılığı ile eczanelerden dağıtacağız deyip onda da hayal kırıklığı yaşatanların, işinden, işyerinden olan halktan İBAN NUMARASI dağıtarak para toplamaya yeltenmelerini kınamamak mümkün mü?
Hani Başkanlık sistemiyle Türkiye uçacaktı.
Tek yetkili olunca dağdaki kurud-kuşu bile satmaya kalkarak ülkeyi muhanete muhtaç edenlerden kurtarmak için daha ne kadar bekleyeceğiz?…