NEFESSİZ KALIYORUZ

Günümüz şehirleri, hızlı nüfus artışı ve ekonomik gelişimle birlikte kaçınılmaz bir şekilde betonlaşma sürecine girdi maalesef. Bu süreç, modern yaşamın gerekliliklerine cevap verme amacı güdüyor elbette ancak öte yandan da doğanın ve yeşil alanların yok olmasına yol açıyor.
Artan betonlaşma ile birlikte şehirler, adeta birer beton ormanına dönüşüyor; parklar, bahçeler ve doğal alanlar, inşaat projeleri ile kaplanmaya devam ediliyor.
Peki, bu gidişat bize ne getiriyor, ne götürüyor?
Bu kadar hızlı ve yoğun bir betonlaşma sürecinde ilk olarak, yeşil alanların azalması, şehirlerde yaşayan insanların psikolojik sağlığını olumsuz etkiliyor. Araştırmalar, yeşil alanların strese karşı bir tampon görevi gördüğünü, insanların doğayla etkileşimde bulunmasının ruhsal durumlarını iyileştirdiğini gösteriyor. Bir parkta geçirilen birkaç saat, şehir yaşamının gürültüsü ve karmaşasından uzaklaşmamıza yardımcı olduğu herkesin üzerinde hemfikir olduğu bir gerçekliktir. Ancak, yeşil alanların azalmasıyla birlikte, bu tür alanlara erişimimiz de kısıtlanmakta, insanların doğayla olan bağları ne yazık ki zayıflıyor,
Daha da önemlisi, yeşil alanların kaybı, ekosistem dengesini bozuyor ve havanın kalitesini düşürüyor. Ağaçlar, karbon emisyonunu azaltarak hava kalitesine katkıda bulunur. Doğal alanların kaybı ile birlikte, şehirlerin hava kirliliği artmaya devam ediyor ve bu durum sağlık sorunlarını beraberinde getiriyor.
Adana’da hızlı betonlaşmanın hızlı bir şekilde arttığını son yıllarda daha net bir şekilde görebiliyoruz. Menderes’ten tutun da şehrin en ücra yerlerine kadar şehrin hemen hemen her yeri devasa inşaat alanlarına dönmüş durumda.
İncirlikten başlayın Sarıçam belediyesinin daha da ilerisine kadar en verimli tarım alanları koca koca sitelerle dolmuş durumda. Zamanın da patates tarlaları, mısır tarlaları, ıspanak karnabahar tarlaları olan yerler şuanda çok katlı binalara ev sahipliği yapıyor. Tarım alanları, park alanları bir bir yok oluyor. Yeşil azalıyor, verimli topraklar bina yığınlarına dönüşüyor.
Peki, bu durumu düzeltmek için neler yapabiliriz? İlk adım, şehir planlamasında doğa ile uyumlu politikaların benimsenmesi gerekiyor. Yeşil alanların korunması ve geliştirilmesi için yerel yönetimlerin daha fazla sorumluluk alması gerekiyor. Yeni inşaat projeleri planlanırken, mevcut yeşil alanların göz önünde bulundurulması ve mümkünse bu alanların artırılması önem taşıyor.
Tabi ki artık bunlar yapılır mı veya da yapılırsa bu saatten sonra ne kadar etkili olur bilemiyoruz. Çünkü tren kaçtı gibi duruyor…
Hızla artan betonlaşma ile birlikte yeşil alanların azalması, hem bireysel hem de kolektif sağlığımız açısından büyük bir tehlike oluşturmaya devam ediyor. Şehirlerimizi doğayla uyumlu bir şekilde yeniden şekillendirme sorumluluğunu üzerimize almalıyız. Geleceğimiz, doğayla kuracağımız sağlıklı ilişkide saklı.
Unutmayalım ki, yeşil alanlar sadece birer dekor değil; yaşam alanlarımızın vazgeçilmez parçalarıdır.