NETANYAHU AYTAÇ DURAK’A “HAKLISINIZ, AZ KALDI” DEDİ

1998 yılı baharı diye anımsıyorum. İsrail Devleti, Türkiye Belediyeler Birliği Başkanı Aytaç Durak ile beni, eşlerimizle davet etmişti. Gittiğimizde, dünyanın çeşitli ülkelerinden 200 kadar delegenin daha, Birleşmiş Milletlerin desteklediği etkinliğe katıldığını gördük. Kudüs’ün en büyük otellerinden biri tamamen davetlilere tahsis edilmişti.
HAVAALANINDA BAŞLADILAR
Geçmişte defalarca gidip geldiğim için kanıksamıştım. Yolcuların pek çoğu garipsedi. Çünkü uçuş kartı kuyruğundayken birkaç genç ve kibar görevli birer birer “İyi günler” diyerek yaklaştığı yolcuya peş peşe şu soruları yönetmekteydi;
- Valiziniz ve çantanızı herhangi bir yere bıraktınız mı?
- Valiz ve çantanızı bizzat siz mi topladınız?
- İsrail’e neden gidiyorsunuz?
- Nerede kalacaksınız?
- Masrafı siz mi karşılayacaksınız?..
Rahatsız olanlar çantayı açıp göstermeye kalkışınca nazikçe, “Hayır, hayır, hiç gerek yok. Siz kapattınız ve herhangi bir yerde kontrolünüz dışında kalmadıysa sorun yok” deyip iyi yolculuklar dileyerek bir sonraki yolcuya gidiyorlardı. İsrail Hava Yolları (EL-AL) uçakları sabotaj ve kaçırma olaylarına son vermek için bazı önlemler almıştı. Zaten sorgucular, “Bunlar tamamen sizin güvenliğiniz için” ifadesini eklemekteydiler.
“ONE MİNUTE” ÖNCESİYDİ
Tel Aviv’e indiğimiz andan itibaren özel ilgi gördük. İlgi bizden çok milliyetimizeydi. “One minute” ve Mavi Marmara Macerası yaşanmamıştı. İsrail, Eurovizyon Yarışmalarında istisnasız her yıl bize 10 veriyor, güçlü lobisiyle Ermeni yasa tasarısının reddini sağlıyordu. Orada olduğumuz süre içinde, sonradan Başbakan olan Belediye Başkanı Ehud Olmert de yemeklerde bizim masayı tercih etmekteydi.
Sunumlardan arta kalan zamanlarda lüks otobüslerle, rehber eşliğinde çeşitli turlar düzenlenmekteydi. Lut Gölü’nü daha önce Ürdün tarafından ziyaret etmiş ve etkilenmiştim. Deniz seviyesinden 422 metre daha aşağıda, tuz oranı yüzde 30 olan garip bir göl. Bu kez İsrail tarafından izledik. Hemen kıyısında da eski bir kaleyi gezdik. Elbette, Mescid-i Aksa ile Kubbet-ül Sahra’yı, Hazreti İsa’nın çarmıha gerildiği yere krulmuş kiliseyi de gezdik.
NETANYAHU İLE KISA SOHBET
Seçilmiş grup içinde Netanyahu’yu ziyaret ettik. Herkesin elini sıkıp savarken bizi güler yüzle karşıladı ve Başkan Durak’ın elini bırakmadı. Annesinden Türkçe öğrendiğini söylerken “Ekmek” sözcüğüyle de kanıtlamaya çalıştı. Başkan Durak, “Sayın Netanyahu, bu savaşı artık durdurun. İki taraf da sadece kaybediyor. İnsanlar ölüyor, binalar yıkılıyor, yazık!” deyince, İsrail Başbakanı “Haklısınız Sayın Başkan. Biz de bunu istiyoruz. Zaten anlaşmaya çok az kaldı. Biz, iki toplum arasındaki tarafsız ve insansız şeridin 2 kilometre olarak saptanmasını istiyoruz ki, bu da bir tüfek atış menzilidir, umarım kabul edilecek ve barış gelecek” dedi.
Sonrasında, Adana’ya davet ettik. Mutlaka geleceğini ifade ettiyse de, görevden ayrıldı. Bildiğim kadarıyla şu anda 6’ıncı kez başbakanlık makamında. Diliyorum ve umuyorum bu son çarpışmalar bir an evvel son bulur. Aksi takdirde, olaydan bilistifade Ortadoğu’daki gücüne güç katma peşindeki Amerika, ciddî felâketlerin kapısını seve seve açacaktır.