NİTELİKSİZ ve İLKEL CESARET

Partili Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın üstesinden çok zor gelinecek köklü ve önemli sorunları salt cesaret konusu yaptığında “tek adamlığa” kayması, istemli ve olası sonuçtu.
Deneme-yanılma ile sürdürdüğü Tek Adamlığı –tek başına karar alma ve uygulaması-, 22 yıl sonra artık hiçbir hak-hukuk-kural-kurum ve hatta acımaz ve özür dinlemez hal aldı.
Yaşadıklarıma dayanarak kişisel ve bilgiççe bir değerlendirme yapacağım. Bunu yaparken de Albert Einstein’ın şu sözünden cesaret aldım: “Sorunu basite indirgeyemezsiniz, anlamamışsınız ve çözemezsiniz” demektir.
Cesaret liderliğe soyunanlarda olması gereken birincil özelliktir. Bölgemizde, Avrasya’da ve hatta Balkanlar’da, duygusallığın ve kaderciliğin ağır bastığı geniş kitleler indinde, sırf cesaretiyle liderliği de aşan ve kahramanlaşan(!) örnekler vardır.
Ancak cesaret sahibinde, bilgi deneyim, sağduyu ve özveri bir arada olmazsa, kişi gerçek anlamda lider olamaz. Bunlarsız ve üstelik yüreğinin hacmini de aşarak cesaret gösterisine kapılan ve o yüzden de dünyayı, içinden çıkılmaz sorunlarla karşı karşıya getirenler bile oldu.
20.yüzyılın başından bakarsak; Hitler’den Stalin’den Pinochet’ye, Çavuşesku’ya, Saddam’a ve şimdilerde Putin’den, Trump’a ve de üzülerek gözlemlediğim Erdoğan’a kadar kural ve kurum tanımayan, niteliksiz ve ilkel cesaret sahibi olduklarına dair dünya kamuoyunda ortak kabul var.
Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Belediye Başkanı olunca tanındı. Kendi sözüyle bir Rum ustanın çıraklığını yapmış, imam-hatip çıkışlı, milli görüş çizgisinde bir politikacı. Sporcu, zeki, Kasımpaşa’da büyümüş, Rize kökenli bir aileden. Erbakan Hoca’nın Refah Partisi’nin İstanbul İl Başkanı olan Erdoğan ilk başarısın 1994’de İstanbul Belediye Başkanlığı’nı kazanarak gösterdi.
Bu başarısı, onun cesaretini daha da artırdı. 28 Şubat dolaylı darbe yüzünden parçalanıp dağılan milli görüş siyasetini yeniden AKP’de toplaması da, Erdoğan’ın bu yükselen cesaretinin sonucuydu. Tayyip Erdoğan gibi, genel başkan olma hevesini ve cesaretini Türkiye’de ilk uyandıran Ankara Belediye Başkanı Murat Karayalçın olmuştur. Sonraları, politikayı iyi niyetle sürdürmek isteyen, ülke için kaybedilmiş bir Murat Karayalçın’ı yine üzülerek izledim.
Bunun Dünya’da da örnekleri vardır. Ünlü Alman Devlet adamı Willy Brandt, başbakanlığa Berlin Belediye Başkanlığı’ndan gelmiştir. Jacquen Chirac, Fransa Cumhurbaşkanı olmadan önce Paris Belediye Başkanı idi. Ancak Türkiye’nin toplumsal dokusu ve politik yapısı, Almanya ile Fransa’dan çok farklı. Bu ülkeler, sanayi devrimi ile birlikte İngiltere’den sonar demokrasinin oturduğu ve kurumsallaştığı ülkelerin başında gelir. Üstelik bu liderler yalnızca bilgili, deneyimli ve cesur oldukları için değil, İkinci Dünya Savaşı’na dayanan ve ülkeleri düzeyinde çok zorlu politik kavgalar verdikleri ve bu kavgalardan üstün başarıyla çıktıkları için, o görevlere seçildiler.
Partili Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, ikide bir “İstanbul’u nasıl başarıyla yönettiysek, Türkiye’yi de öyle yöneteceğiz” diyerek ve salt ilkel ve niteliksiz cesaretine güvenerek AKP ile çıktığı yoldaki çoğu söz ve kararlarında ortaya çıkan olumsuzluklar ve yanlışlar rastlantı değildir. Cesaretini, çevresini partizan ve yandaş yapmakta çok ustaca kullandığını açıkça ve övünerek dillendirebilmektedir. Dahası, “Demokrasi sadece sandıktır”, “Ben anayasaya uyacak değilim, anayasayı bana uyduracaksınız”, “Ekonominin kitabını ben yazdım” derken, demokrasinin olmazsa olmaz kurum ve kurallarını, açıkça hiçe sayabilmiştir.
Ancak, “toplumların yaşamını kişiler değil, olayların oluş ve değişimleri belirler” gerçeğini henüz hiçbir kişi değiştiremedi. Olumlu ya da olumsuz katkısı bir süre ve dönem konusudur. Gelir ve gider. Tarih, Hitler gibi niteliksiz cesaretlileri de, Mustafa Kemal Atatürk gibi yüreği insanlık ve barış aşkı dolu eşsiz kahramanları da kara ve beyaz sayfalarına almıştır.
O yansız ve gerçek tarih, asla hiçbir açıdan benzer ve denk olmadığı halde Gazi Mustafa Kemal’in yerine 1.Adam olmak isteyen R.T.Erdoğan’ı, ülkesini uygarlığa doğru değil –batıla ve ilkelliğe- doğru çıkmaza sokan bir Tek Adam diye büyük bir kara harflerle elbette yazacaktır.