O GÜNKÜ VURUŞMALAR SAVAŞ DEĞİL, CEHENNEM PROVASIYDI
Bizimkilerin tahmini doğru çıktı. Akşamki çekilme tamamen kandırmacaydı. 18 Mayıs sabahı, düşman kuvvetleri bir piyade tümeni, dört batarya top, üç tank ve iki zırhlı otomobille Kavaklıhan Cephesi’ne saldırdı. Uçaklar havadan, toplar aşağıdan kesintisiz bomba yağdırıyor, mermiler adeta havada akan bir sel gibi, korkunç ıslık konçertosuyla geliyordu. Kuşçubaşı’ndaki Karargah Tepesi’ne o kadar yoğun atış yapıldı ki, kuvvetlerimiz burayı terk etmek zorunda kaldı. Düşman, buraya konuşlanmak üzere harekete geçti; bu kez bizimkiler ne pahasına olursa olsun böyle bir noktayı kaptırmamak üzere tekrar tepeyi ele geçirip direnmeye başladı.
Gelişmeleri anında takip etmekte olan Sinan Paşa (Ali Ratip), diğer grup komutanlarına talimat vererek gece yarısı Kirkor Hanı’nda buluşma istedi. Böylece toplanacak yedek kuvvetlerle Kavaklıhan’da çarpışan kahramanlarımıza destek verilecekti. Şu işe bakınız ki, Emin Ağa ve Derviş Ağa, müfrezeleri ile kuş olup uçarak Yeniköy’ün güneyine kadar geldiler. Bulundukları yerden düşman topçularını görebiliyorlardı. Tereddüt etmeksizin, topçuları bir anda yan ateşe aldılar. İlk gayretle topları çeken hayvanlar öldürüldüğünden, şaşkınlık içindeki topçular, hareket yetilerini kaybetmişti. Topları insan gücüyle ve hele ateş altında çekmek o kadar kolay değildi.
Gel gelelim, tüm hatları ile merkez cepheye çullanmış bulunun Fransızlar, adım adım ilerlemeyi başardılar. Kavaklıhan’a kadar geldiler, fakat giremediler. Çünkü cephenin sağ ve sol yanlarındaki güçlerimiz her şeye rağmen ateşi sürdürüyordu. Fakat savaş kaybedilmek üzereydi. Düşman belki birkaç saat daha tutulabilir, sonrasında önü açılırdı. İşte tam bu sırada, Sinan Paşa’nı talimatı ile cepheye yetişen Kumdere Grubu iki düşman piyade taburunu durdurmayı başardı. Böylece, Fransızların son darbe teşebbüsleri de durmuş oldu ve akşam üstü diğer imdat güçlerimiz de cepheye ulaştı.
KAVAKLIHAN SAVAŞI
BİR KİLOMETRE TAŞI
Askerlerimiz gecenin sessizliğine, serinliğine sığınırken bütün gün hiçbir şey yemeden ve hatta içmeden ateşe karşı mücadele ettiklerini fark ettiler. Fakat hiç biri açlık, susuzluk hissetmiyordu. Destek kuvvetler de geldi ya, Allah’ın izni ile, kafirler bozguna uğratılacak, ondan sonra da gönül rahatlığı içinde kısmette ne varsa, bulunup yenilecekti…
O gece şafak çok erken söktü sanki. Fransızlar, bu kez Kavaklıhan’a öyle bir çullandılar ki, adeta cehennem ocağı infilak etmişti. Grup Komutanı Cemal Efe düşmanın kahredici teknolojik üstünlüğü karşısında erimektense, geriye, Kuzey’deki Karadağ’a çekilmeyi yeğ tuttu. Neyse ki, bu kez de Seyhan Grubu’ndan 100 kişilik bir destek yetişti ve Cemal Efe karşı saldırıya geçti. Düşman, hiçbir şekilde karşı hareket beklemediği için şaşkınlığa düştü. Fakat çabuk toparlanıp ateşi yoğunlaştırdı. Mermi cayırtısı kulakları sağır edecek kadar fazlalaşmıştı. Askerlerimiz, teknolojiye karşı sığındıkları iman gücü ve vatan sevgisi ile artık birer aslan kesilmiş, karşı cepheye tek başına saldıracak hale gelmişti. Artık zapt edilmeleri zorlaşmıştı. Allah-Allah! nidaları ufuklara kadar gidip daha güçlü yankılanıyordu; sanki, gökyüzündeki şehit ecdat bu nidaya kuvvet veriyordu…
İşte böyle duyguların yaşandığı bir anda, sağ yanda bir anda zuhur eden makineli tüfek atışı Fransızlar kadar bizimkileri de şaşırttı. Düşman askerlerini sapır sapır döken atış bir imdat, hatta daha da öte, Hızır olmuştu adeta. Bir anlık şaşkınlıktan kurtulan mücahitlerimiz, Fransıza yaylım ateşi başlattı. Düşmanda bozgun işaretleri görülüyor gibiydi. An, bu andı; en son sığınağımız olan ve hepsi hepsi sadece 24 mermisi olan gizli topumuz düşman cephesine çevrildi. İlk atış, tam isabet! Düşman toplarından biri parçalandı. Parçalanan sadece top değil, aynı zamanda saldırganların morali oldu. Top ateşi bir anda durdu. Bizimki ise isabetli birkaç atış daha gerçekleştirirken kahramanlarımız düşman üstüne akmaya başladı. Akşam üstü, kaybettiğimiz hatların tamamı elimize geçmişti ve düşman ciddi kayıplar vermişti.
İŞİN SIRRI ÇÖZÜLDÜ
Bir anda zuhur eden makineli tüfek, savaşlarımızda bir anda görülüp üstüne düşeni yapan Türkistanlı Hacı Yoldaş’a aitti; nur içinde yatsın. Zaferin asıl kaynağı olan son darbe ise, bizim gizli topun patlatıldığı an, düşman topçusunun başına gelenlerdi. Veli Haşim Bey müfrezesinden 6 mücahit, öldürdükleri Fransızların elbiselerini giyerek topçulara kadar yanaşmış ve bir kısmını topları başında vurarak bu sonucu sağlamıştı…
SONRAKİ YAZI: Karahan bozgunları düşmanı yıktı