Ö. SAV ve H. ÇETİN

Bu gün yaşayan en eski iki CHP’li politikacıyı daha yakından tanıtmak istiyorum: Çünkü üçümüz de ayni yaştayız. Önder Sav’la ben 1973’te milletvekili olduk, Hikmet Çetin 1977 seçiminde meclise geldi. Ancak, Çetin ve Sav daha fakültelerinde iken, CHP Gençlik kollarında partiye girmişler.
Sav, Balıkesir’in küçük Manyas kazasında doğan orta halli bir Çerkez ailenin çocuğu, Çetin Diyarbakır’ın Lice ilçesinde doğan bir Kürt kökenli ailenin oğlu idi. Akrabalarının desteği ile Sav Ankara Hukuk Fakültesine, Çetin Siyasal Bilgiler Fakültesine girdiler ve başarılı olup hızla ergin yaşama başladılar.
Sav avukat, Çetin Devlet Planlama Teşkilatına (DPT) uzman oldular. 2 Genç, CHP’li İsmet Paşa’nın Genel Başkanlığında politikaya adım attılar. İkisi de daha o zamanlar Deniz Baykal’ı tanımışlardı. Sav sıkı bir örgütçü ve partinin Ankara içi kongrelerinde öne çıkan bir isim, Çetin iyi bir iktisadi planlamacı olarak partinin bilim kurullarında da tanınır olmuştu.
Çetin’i DPT’ye girince 1964’de tanıdım. Sav’ı 1973 seçiminde o Ankara’dan, ben Adana’dan Milletvekili seçildiğimde tanıştık. Nasıl mı?
1973 seçim sonuçları alınmış, yeni Genel Başkan Bülent Ecevit’in birinci parti olan CHP’nin Başbakan adayı olarak ülkede yıldızı zirveye çıkmıştı. Meclisteki ilk CHP Grup toplantısını yapmak üzere toplandık. Ecevit kürsüye çıktı ve “önce grup başkanvekilleri seçimini yapmamız gerekiyor, iki aday var” dedi.
Ben salonun kürsüye göre en sağında oturan henüz bir çaylaktım. Bana göre salonun tam tersinden yüksek bir ses çıktı… Döndüm baktım Önder Sav sıraya elini vurarak ayağa kalkmış, Genel Başkana, “Sayın Genel Başkanım bu seçimi bu gün yapamazsınız, partinin demokratik kurallarına göre bize birbirimizi yakın tanımamız ve aday göstermemiz için ara vermeniz gerekir” diyor.
O gün bu gün CHP’de Sav kadar dik ve cesur duran bir başka siyaset adamı görmedim. Yeri geldiğinde kurultay kürsüsünden İsmet İnönü’ye karşı çıktığı gibi Ecevit’e, Baykal’a ve Kılıçdaroğlu’na karşı da, anayasa, yasalar, seçim hukuku ve parti tüzüğü konularında bir santim ve bir kelime ödün vermeden doğru bildiğine sahip çıkmıştır.
Mecliste olduğu zamanlar ya da 1974 Kıbrıs Barış Harekatına karar veren 1. Ecevit Hükümetinin Bakanlar kurulunda benim Bayındırlık, O’nun Çalışma Bakanı olarak bulunduğumuz Bakanlar Kurulunda ya da Barolar Birliği Başkanı iken yeri geldiğinde Laik Demokratik Cumhuriyete ve CHP’nin 6 Ok’una virgülüne kadar sahip çıkan Sav, asla karşısında ister devlet Başkanları, ister Parti Başkanları, kim olursa olsun hem de kürsülerden başkaldıran benim gördüğüm belki de tek politikacıdır.
12 Mart 1971 askeri kalkışmasını ben dışardan ve 12 Eylül 1980 darbesini Mecliste birlikte yaşadık. Yasağımız kalktığında CHP’nin yerine kurulan Erdal İnönü’nün SHP’sinde Baykal ile birlikte örgütte değişim hareketine katıldık.
Sav’ın, 1989 yerel seçim başarısında ve 1992’de yeniden açılan CHP’de Grup Başkan vekili olarak TBMM çalışmalarında çok önemli katkısı vardır. Genel Sekreter olarak 2002 seçimi ve sonrası 2010’a kadar partinin en zor günlerinde bütün örgüt çapında güvenilen ismini sürdürdü.
Genel Başkan değişiminde öncü rolünü oynadığı halde, K. Kılıçdaroğlu, kısa süre sonra hırslı siyasi önyargılarına ve partinin temel ilkelerindeki yanlışlarına karşı çıktığı için Sav’ı harcamayı yeğledi.
2011 seçiminde meclis dışında bırakıldığı halde perde arkasında verilen parti içi ve demokratik muhalefetin hep akıl yoluyla arkasında oldu. Ta ki, son partiyi dağıtmak, bölmek için AK Sarayın K. Kılıçdaroğlu ile giriştiği hukuk tuzaklarında kamuoyunda öne çıkana kadar.
CHP’nin bu son tuzaklarından çıkışında hem Genel Başkan ve MYK, hem de başta YSK VE diğer yargı organları indinde Sav’ın bilgi ve birikimine dayalı açık katkısını hiç kimse yadsıyamaz. Hep düşünmüşümdür; Yıllarca Baykal’a inanıp destek olmam yerine Ö. Sav’ın Genel başkanlığı için ikinci adamlığı görebilseydim!
Sıralı olmadığı fakat uzadığı için, sağlık sorununu atlattığı ümidi ile Genel Başkanım ve siyaset arkadaşım Sayın Çetin’i gelecek haftaya bırakıyorum.
