ÖLDÜRMEYİN GAZETECİLİĞİ
Saygıdeğer okurlar;
Adana Bölgesi dahil, Türkiye’nin birçok kentlerine gerek sportif, gerek siyasi, gerekse adli olaylar nedeniyle bir gazeteci olarak gittim.. Bazan spor sahalarında, bazan toplumsal olaylarda, bazan sosyal olaylarda yine gazeteci sıfatımızla bulunduk.. Gün geldi eğlendik, gün geldi ölümlerden döndük..
Her zaman halka doğru bilgi verebilmenin sorumluluğunu yaşadık..
1970 yılında Yeni Adana Gazetesi’nde başladığımız gazeteciliği, merhum Bilge Altınöz’ün küçük bir tepkisiyle istifa ederek ayrıldık, dönmemiz istenmesine rağmen dönmedik.. Milliyet Gazetesi’ne çağrılıp, birlikte çalışma önerisini kabul ettiğimde merhum Alaeddin Kutlu, referansımın kendisinin yüzünden ayrıldığım Bilge Altınöz olduğunu söyleyince, duygulandım, bir trafik kazası sonucu kayettiğimizde ilk koşan ben oldum..
Beni Milliyet’e alan merhum Alaeddin Kutlu, yeni kurulacak Ekspres Gazetesi’nde benimle çalışmak istediğini söyleyince tereddüt etmeden kabul ettim, tüm ısrarlara rağmen Milliyet’ten ayrıldım. Çünkü benim için vefalı olmak çok önemliydi..
Ekspres’ten istifa ettiğimde, haber servisinin tümü benimle birlikte işi bıraktığında onları ikna ederek görevlerinin başına dönmelerini sağladım.. Sonra öğrendim ki, bazı sevgili arkadaşlarımız benim Selahattin Çolak’tan benzin istasyonu aldığımı söylemişler.. Aradan çok uzun yıllar geçti, ben o benzin istasyonunu hala bulamadım..
50 yıla yaklaşan meslek hayatımda hep doğru habercilik yapmaya özen gösterdim. Gazeteci olarak çatışmalarda bulundum, sporu haberlerini takip ettim, siyasi haberleri takip ettim, yani gazeteciliğin her branşında başarılı olmaya özen gösterdim..
Belki de Türkiye’de ilk kez özel dedektif olayını ben kamuoyuna tanıttım.. 7 kişiyi öldüren cinayet zanlısını, bir zamanların efsane Cinayet Masası Başkomiseri emekli Cihat Yalım’la birlikte çözdük, zanlının yakalanmasını sağladık.. Ekspres Adana’da yaygın basını da geride bırakarak en çok okunan gazete durumuna geldi.
Haberciliğimizin hiçbir döneminde kişiye özel gazetecilik yapmadık.. Gerçekleri, sadece gerçekleri yazdık.. Ve bizim gibi düşünen çok sayıda gazeteci arkadaşımız vardı ve her biri birer değerdi..
Bugün ülke genelinde de, yerel de de aynı güveni, aynı saygıyı-sevgiyi ne yazık ki bulamıyoruz.
Çünkü, sorumsuz gazetecilik peydah oldu.. İsteyen, istediğini yazabiliyor.. Oysa, gazetecilik sorumluluk isteyen bir meslek.. Zaten, yazarsanız, savcılık anında soruşturma açardı..
Bugün öyle mi ?
Geçenlerde Sabah Gazetesi’nin Adana temsilcisi Ersin Ramoğlu için “Artık seni bu sütunlarda yazmayacağım” demiştim, ama beni mecbur bıraktı, yazmak zorunda kaldım…
Çünkü, gazetecilik sorumluluk isteyen, toplumu bilgilendiren bir meslek dalıdır..
Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar, Fellahçılık yapıyormuş..
Olur şey değil.. Gazeteci toplumu bilgilendiren ve yönlendiren bir meslek dalıdır, büyük sorumluluk isteyen saygın bir görevdir..
Üstelik, öyle bir haber yapmak, belge ve bilgi yoksa suçtur.. Halk arasında kin ve nefret duyguları yaymak, toplumsal olaylara teşvik etmek suçudur..
Böyle bir yorum olur mu? Kendisi söylemiyormuş, halk söylüyormuş!.. Bu senin sorumluluğunu önler mi? Çıkabilecek bir toplumsal olayın altından nasıl kalkacaksın ve buna nasıl cüret edebiliyorsun?
Sayın Zeydan Karalar’ın aleyhinde ben de yazdım.. Ben de tartıştım.. Ama yazım ve tartışmam gazetecilik açısından da.. Ancak kin meslemedim, buna hakkım olmadığını biliyordum..
Selahattin Çolak ve Aytaç Durak’ın da aleyhinde ve lehinde yazdığım yazılar çok olmuştur.. Ama hiçbir zaman hakaret olmadı..
Sayın Hüseyin Sözlü ile ilgili bazı gazeteler aleyhinde haber yaparlarken, ben belgelerle kumpas olduğunu kanıtladım.. Aleyhinde de belgelerle yazdım.. Bir gün beni arayıp teşekkür etmediği gibi sitem de etmedi. 5 yıllık Belediye Başkanlığı döneminde bir defa basın toplantısında gazeteci arkadaşlarımızla bir defa görüştüm, bir daha da karşılaşmadım..
Herkes kendi görevini bilecek.. Ancak bir gazeteci “Benim üstünlüğüm var” havasında da olmayacak. Gazetecinin görev anında bir üstünlüğü vardır, o da okurlarına doğru haber verebilmek için aranması gereken herkesi arayabilmek, konuşabilmek ve yazabilmektir..
Eğer sen, 5 yıl Seyhan Belediye Başkanlığı yapmış ve halka eşit davranmış, Adana Büyükşehir Belediye Başkanı olduktan sonra Zeydan Karalar’a “Fellahçılık yapıyor” diye yazar, bunu kendisinin değil, vatandaşın söylediğini belirtirsen, inandırıcı olamazsın.. Halkı kendi görüşlerine alet edemezsin..
Daha da önemlisi halk arasında kin ve nefrete yönelik kışkırtma suçu işlemiş olursun..
Eğer sen, “Özel kalem Müdürü bayan, Belediye Başkanı ile Antalya’da sandal keyfi yapıyor.. Fotoğrafları da önümüzdeki günlerde açıklayacağım” diyorsan, iddianı ispatlamakla sorumlusun.. Hala çıkaramadığın o fotoğraflar yok.. Çıkaramıyorsun.. Kamuoyundan, o özel kalem müdüründen, ailesinden ve daha da önemlisi suçladığın evlendirecek yaşta çocuk sahibi olan Zeydan Karalar’dan, eşinden özür diledin mi? Bu konuda neden susuyorsun, neden yeni suçlamalarınla devam ediyorsun?
Bunun adı gazetecilik mi?
Bir daha yazmayacağımızı söylediğimiz Ersin Ramoğlu, neden bizi yazmak zorunda bırakıyorsun?
Hiç olmazsa çocuklarınla, arkadaşlarınla, meslektaşlarınla –Ne kadar var bilmiyorum- onlarla konuş BEN NERDE HATA YAPIYORUM diye sor Ersin Ramoğlu sor..
Gerçekten yazmak istemiyoruz seni.. Mecbur bırakma bizi.. Biz bu ülkenin insanlarıyız.. Ayrıştırmak değil, bütünleşmek, kardeşçe dolaşmak,meslektaş olarak buluşmaktır bizim özlemimiz..
Sen neden bütün yollara diken döşüyorsun ERSİN? Gazeteciliği öldürüyorsunuz, saygınlığını bitiriyorsunuz..ÖLDÜRMEYİN GAZETECİLİĞİ.. Mesleki kuruluşlarımızın başkan ve yöneticileri lütfen siz de görevinizin gereğini yapın.. Kokteylerde, toplantılarda bulunmak, görevi tam anlamıyla yapmak değildir.. Sahiplenin mesleğinize..Bu öncelikle sizin görevinizdir..
Ersin Ramoğlu, lütfen sen de yazacaklarını lütfen akıl ve mantık kontrolünden geçir.. Bilesin ki, gazeteci her duyduğunu değil, belgeye dayalı olanı yazmakla mükelleftir.. Kaybettiğin inandırıcılığını kazanabilmek için önce nasihat dinlemeyi öğrenirsen sevinirim.