ONCA ÇABA BUGÜNLER İÇİN MİYDİ?

1974 Kıbrıs Barış Harekâtına karar veren CHP-MSP hükümetinde Çalışma Bakanı Önder Sav ile birlikte Bayındırlık Bakanı olarak yaşayan iki bakandan biri bendim. Bülent Ecevit’in tarihinde yüzde 42 oyla en büyük oyu alarak 2. kez Başbakan olmasında ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin kurtuluşunda büyük katkısı olmuştur.

20 Temmuz 1974’den bu güne kadar kaç kere devlet aldığım halde Lefkoşe’ye hiç gitmedim. Çünkü karar verdiğimizden itibaren savaşmadan çözülseydi Türkiye’nin AB’ye girmesi dâhil dış ilişkilerinde bu gün artık tıkanan aşamaya gelinmeyebilirdi.

Yine de özellikle Rauf Denktaş’ın sayesinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) birçok sorunları göğüslemeyi başarmıştı. O’nu sonsuzluğa yolcu ettikten sonra, özellikle AKP iktidara geldikten beri art arda yapılan zikzaklılar yüzünden sonunda geçen hafta artık tam bir fiyaskoya dönüşen KKTC’nin acısını içinde yaşayan bir-kaç kişiden biriyim.

Geçen hafta doğu akidenizde petrol arama hakları başta olmak üzere AB ile ilişkilerde bize çok şey kaybettiren Güney Kıbrıs Rum Devletini sözde kardeş devletler Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan Türkmenistan ve Tacikistan büyükelçilerini açarak resmen tanıdıktan sonra sözün bittiği yere gelmiş olduk.

Anımsatmak ve düşünelim istedim. Bir Kıbrıs Mücahit’imiz Yılmaz Sarper’in daha 2003’te yazdığı mektubu ve duygu dolu şiirini paylaşıyorum:

“Sayın Büyüğüm,
Sizin Bakan olarak görev yaptığınız dönemde, ben 19 yaşında Kıbrıslı bir Harbiye öğrencisi olarak İzmir’de eğitim görmekteydim. Kinci harekât ise; biz trenle Ankara’ya dönerken başladı. Size gönderdiğim mesajın amacı sadece doğru bilgiyi aktarmak içindi.
Yazınızın içeriğinden çok bende biriktiği “izlenimi” ifade etmek isterim: Onca çaba bugünler için miydi? Epeydir bu duygu içindeyim ve sanırım Kıbrıslı Türklerin birçoğu da bu soruyla baş başa vicdanlarında ve düşünce dünyalarında.
Ben,16 Nisan’da T.C. Dış işler Bakanı Yunanistan’da, Kıbrıs Rum Yönetimi’nin; “Kibri Cumhuriyeti” unvanı ile AB’ne girişini ilerleten imza töreninde hazır bulunduğu günden beri, yoğun biçimde bu soruyu soruyorum işte: Biz bu günler için mi mücadele verdik buralarda?
16 Nisan 2003’te aşağıdaki şiiri yazdım. Acı içinde…
Saygılar “

AKROPOL’de BUGÜN…

Çürükkaya’dan baktığında; Sihari’nin ışıklarına özenirdin…
Camları kırık kulübede titrerdim.
Nöbet kulübesinde…
Telefon da çalışazdı çokluk.
Manyetolu bir telefon işte…

Aşağıdaydı manga arkadaşlarımız
Koğuşta…
Koğuş dedigim; kerpiçten bir küçük oda.
Üstü sac kaplı…
Gündüzün, kerpiç keserdi Mücahitler Hasnekadın’da.
O kerpiçlerden yapıldı o koğuş.
Elektrik yok.
Gemici fenerimiz, lamba suyu kokardı.
Ve koyun postu örterdi Mücahitler üstlerine
Üşümemek için…
Saati geldi mi; kendimiz kaldırırdık
Nöbeti devralacak Mücahidi nöbete.
Azlıktık…

Çürükkaya; Balyo’ya bağlı.
Balyo; takımın adı…
Mandrez tepelerinde bir takım…
Çürükkaya, Hisartepe, Londarga, 14 numara, Domuzcular Mangası…
Hepsinde nöbet tuttum ben.
Kuş uçmaz, kervan geçmez tepeler…
Yol yoktu.
Yağmur düştü mü,
Cıvık çamura keserdi her yer.
Erzakın gelemediği olurdu.
Okula, dereler aşıp giderdik.
Balçık çamur içinde…
Ve yaşımız 15-16…
Ben, bugün için tutmadım o nöbetleri!
Milli günlerde;
Coşkuyla,
İnançla,
Özlemle,
Bugün için okumadim o şiirleri!
O şehitler,
Bugün için düşmedi bu toprağa!
Bu halk…
Bu onurlu,
Çilekeş,
Her biri bir Bayraktar,
Her biri başka bir kahramanlık öyküsünün Mücahidi,
Bu halk, bugün için direnmedi!

Varsın Gül gitsin Atina’ya.
Akropol ’de tanıklık etsin Enosis’e…
Alkışlamayacakmış…
Gülemiyorum bile Gül’e.
Çiğnenen halkın onurudur!
Ben, bugün için tüketmedim baharlarımı…
Akropol’de bu gün yağmalanan benim!
Biziz…
Benim umutlarım, inancim, özlemim, direnişimdir.
Bizim direnişimizdir…
Akropol’de bugün; tarih bıçaklanıyor!
Bizim tarihimiz…
Akropol ’den sonra,
Bahar gelse ne yazar artık…
Kahir doluyum.
Yazıklar olsun…

 

Yılmaz Sarper. 16 Nisan 2003

 

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor