ONDOKUZUNCU BÖLÜM

ABD GAZETESİ: OLAY PLANLIYDI
VE YÖNETENLER CEZASIZ KALDI
İki dalga halinde gelip de güzelim Adana’nın canına okuyan ve ayrıca binlerce Adanalının da canına kıyan İğtişaş’ın yankıları kesintisiz devam etti. Amerika ve Avrupa gazeteleri aylarca bu olayları yazıp çizdiler. Ne var ki, her gün öncekinden biraz daha sert ve daha insafsız ifadelerle hem Türkleri, hem de İslam dinini, birbirleriyle yarışır gibi aşağılıyorlardı.
Kupürünü sunuyoruz; New York Times 26 Eylül 1909 günlü nüshasında, olayların tertip sonucu çıktığını belirttikten sonra, düzenledikleri planı uygulayan asıl suçluların cezadan kurtulduklarını başlıktan vermiş. Yazıyı okuduğumda, gördüm ki, tertipçi olarak yine Türkler gösteriliyor. Cin soyundan gelmiş Papaz Muşeg hakkında ise ne o günkü, ne de daha önceki ve sonraki gazetelerde tek satır yok.
İĞTİŞAŞTAN HEMEN ÖNCE
MERSİN’E GİDEN MUŞEG’İ
İNGİLİZLER HİMAYE ETMİŞ
İngiltere’nin Adana Konsolosu ve Muşeg, rastlantıya(!) bakınız ki, olaylar patlamadan hemen önce Mersin’e gitmişlerdi. Adana Konsolosunun o zaman küçücük bir yer olan Mersin’de ne işi olabilir sorusunu boşu boşuna sormayalım.
Her zaman kalıptan çıkmış gibi duran kapkara giysileri ve yine kapkara çizmeleri ile etkili görünüşe sahip olan Papaz Muşeg, yine bir rastlantı sonucu, durup dururken Mısır’a gitmeye karar veren İngiliz Gemisine atladığı gibi soluğu İskenderiye’de almış. Rastlantılar kesilmemiş; İskenderiye’de de İngilizler tarafından çok sevilmiş, yedirilmiş, içirilmiş, yatırılmış ve rastlantılar sonucu, Daşnak ile Hınçak isimli iki Ermeni Örgüt liderleriyle buluşturulmuş.
MUŞEG, OYUNUNUN 2’NCİ
PERDESİYLE AMERİKA’DA
Rastlantıların çocuğu (Belki de kendine özgü sıfatla anılan kadının çocuğu demek uygun olabilirdi) Muşeg, Mısır gecelerinde yeterince eğlendikten sonra, rastlantı sonucu Amerika’ya geçmiş… Rastlantı bu ya, nereye uğrasa karşısına dünyaca bilinen gazete muhabirleri çıkıyormuş…Yeni Dünya’da, Tanrı vergisi becerisiyle, Türklerin on bin; çık, çık, yirmi bin; hele çık, daha çık, otuz bin, hatta hızını alamamış, kırk bin Ermeniyi koyun boğazlar gibi kestiğini(!) öyle bir anlatmış ki, yazanlar ve yazılanı okuyanlar göz yaşlarını tutamıyorlarmış.
Bir başka rastlantı da, Muşeg’in dümen suyunda giderek ortalığı kızıştıran elebaşı iki müslümanın da suçsuz bulunup “Güven içinde bulunmaları için” iki yıllığına Adana dışında ikamet ettirilmeleri desek yeri var. Amerikan gazetesi yanlı kapsamla yazmış; biz geniş tabanlı yazalım: İğtişaş’ı planlayıp uygulayarak Adana’nın canına okurken binlerce Adanalıyı da toprak altına gönderenler, ne yazık ki cezasız kalmışlar.
Bunlardan biri de, olacak şey değil ama, Ankara’dayken “Burada karnımı doyuracak iş bulamadım, izin verin de bari İskenderiye’ye gideyim” ricasında bulunup rastlantı sonucu daha önce Muşeg’i ağırlayanlara uğramış. Burada dükkân açmadığı, memuriyet yapmadığı biliniyor. Ankara’da karnını doyuramamışken İskenderiye’de belki de “Sayısal Loto” gibi bahis oyununda tutturup nafakasını çıkarmıştır.
Diğeri ise, “Vatanını, milletini çok sevdiği için”, İğtişaş’tan on yıl sonra Adana’yı işgal eden Fransızlar tarafından Adana Vali yardımcılığına tayin edilmiş. Şimdi diyeceksiniz ki, bu da mı rastlantı? Ya ne diyeyim, “Tesadüfi bir rastlantı” demekten başka elimden bir şey gelmez. Velakin yorum hakkınız elbette bakidir.
En başta yazmıştım, yine yazıyorum: İğtişaş alevine benzin döken Türklerin çocukları ve torunları kendi değer yargılarıma göre ülke ve kent için çok doğru, çok yararlı işler yaptılar ve yapıyorlar. “Cezaların Ferdiliği” (Her koyun kendi bacağından asılır denilir ya!.. O mânâda.) ilkesine bağlı kaldığımızdan, bizce malûm isimleri günümüze taşımıyoruz.
YARINA: CEMALPAŞA BAŞKA NELER YAPTI
FOTOĞRAFLAR
019A:
KUPÜRDEKİ COŞKU: 26 Eylül 1909 Günlü The New York Times Gazetesinden alınan kupür. Başlığa göre “Adana Soykırımı Plânlıydı ve Uygulayıcılar Ceza almadan kayboldu.” Gazete, The TIMES Yazarı James Creelman’in bölgedeki izlenimleriyle ilgili dizi yazısından aldığı bir bölüme dayanarak yapıyor bu iddiayı. Yazının devamında Türk tarafına hücum edilirken, yağmalara da dokunuluyor.
019B:
YAĞMALANMIŞLARIN DAĞITIMI: Olaylarla ilgili belge ve gazete haberlerinde sık sık yağma ve yağmacılardan bahis var. O koşullar altında önüne gelenin karşılaştığı sahipsiz mala el koymuş olmasına şaşmamak gerek. Bu gerçeği bir tarafa koyalım ve öteki somut gerçeğe dönelim; yani fotoğrafa… Görüldüğü üzere, bir grup Ermeni hemşerimize yağmalanmış eşyalar dağıtılıyor.
19C:
SON NEFESİ SEHPADA VERENLER: Kuruköprüde asılanlardan birkaçını gösteren fotoğrafı dün sunmuştuk. Bugün de, bir başka alanda gerçekleştirilen infaz fotoğrafını veriyoruz. Bu zavallılar gerçekten suçlu muydu, yoksa kör keseye mi gittiler, belli değil. Fakat dış dünya, “Bu kadar Türk’e karşı sadece tek bir Ermeni asıldığına göre demek ki bütün suç Türklerde” algısının etkisine girmiş oldu. Büyük Cemal Paşa geleceğin bu yanına zerrece dikkat etmemiş ve bilmeden başımıza dert açmış olmuyor mu!..