OSMANLI MONDROS MÜTAREKE ANLAŞMASIYLA YIKILMIŞ OLDU!

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

Mareşali yolcu etmesinden hemen sonra yoğun inceleme, gözlem ve görüşme faaliyeti içinde koşuşturan Mustafa Kemal Paşa’ya Mondros Mütareke (Ateş-kes) Anlaşması nihayet 3 Kasımda ulaştı. Aslında bu bir anlaşmadan çok daha ileri anlamlar taşımaktaydı. Çok açık biçimde Osmanlı Devletinin sonunu ilan etmekteydi.

Mustafa Kemal Paşa telgrafı tekrar tekrar okudu ve artık karşı harekâtın kaçınılmaz olduğunu, bu nedenle de halkı, savunmaya ve savaşmaya hazırlamak gerektiğini düşündü. O andan itibaren de, anlaşmanın bazı maddelerini kendi yorumlarıyla değerlendirmek suretiyle ve mücadeleyi hemen başlatmayı düşündü ve İstanbul’u bunaltacak sert telgrafları çekmeye başladı.

MONDROS’A DAİR

Pekiii, neydi Paşa’yı bu davranışlara yönelten Anlaşmanın cemaziy-yel evveli. O günleri daha iyi değerlendirebilmek için kısacık özetlerle de olsa Mondros’un cemaziy-yel evvelini sunmam gerekir.

Savaş cephelerindeki durumumuz günden güne perişanlık basamaklarını hızla tırmanıyordu ve Hükümet, ağır koşullarla da olsa ateş kes anlaşması için çareler arıyordu. Çeşitli girişimler sonunda, İngiliz Akdeniz Filosu Komutanı Amiral Calthrope 23 Ekim’de gönderdiği telgrafta Osmanlı Devleti ile mütârekenin imzasına kendisinin memur edildiğini bildirdi. Bunun üzerine Osmanlı Devleti mütâreke heyeti olarak Bahriye Nazırı Hüseyin Rauf Bey’in başkanlığında Hariciye Nezareti Müsteşarı Reşat Hikmet Bey 8’inci Ordu Kurmay Başkanı Sadullah Bey ve Saray Başkâtibi Ali Fuat Bey’in oğlu (delegasyon kâtibi) Ali Bey’i görevlendirdi.

Heyet, 26 Ekim’de saat 21.00’de Mondros Limanına geldi ve ertesi sabah burada demirlemiş olan H.M.S. Agamemnon isimli İngiliz Savaş gemisinde görüşmeler başladı. Üç günlük ön görüşmelerden sonra 30 Ekim 1918 günü “Mondros Mütârekesi” diye anılacak olan ateşkes anlaşması imzalandı. Fransa, Anlaşmanın sadece İngilizler tarafından sonuçlandırılmış olmasından rahatsız olmakla beraber ertesi gün onay verdi. Zaten tüm koşulların yürürlüğe giriş tarihi 31 Ekim olarak saptanmıştı.

OSMANLI SAHNESİNİN “SON PERDESİ”YDİ BU
Atlan imzalarla Osmanlı Devleti fiilen tarihe karışıyordu. Çünkü anlaşma kayıtsız-koşulsuz tam bir teslimiyet belgesiydi. Bir zamanların efsane Devleti yenilmiş orduları dağılmış savaşlarda büyük insan kaybına uğramış kaynakları yok olmuştu. Ordu dağıtılıyordu. Her türlü silah cephane, ulaşım yolları ile bütün haberleşme araçlarına ilâveten liman tersaneler İtilaf Devletleri’nin denetimine bırakılıyordu. Galip devletlere 7. maddeye dayanarak memleketin herhangi bir yerini kendi güvenlikleri için işgal hakkı veriliyordu. Doğu Anadolu’da bir Ermeni Devleti kurulması için imkân hazırlanıyor ve bu devletlere işgal sırasınca yardımcı olunacağı belirtiliyordu .

MUSTAFA KEMAL PAŞA DİRENİYOR

Yıldırım Orduları Grup Kumandanı ateş-kes koşullarının hiç olmasa bazı maddelerinin etrafından dolaşmayı, en azından bir muhafız alayının korunması gibi düşüncelerle, galip devletlerin istilâsına karşı koymayı, terhis edilecek askere ait teçhizatın emniyet altına alınarak uygun yerde depolanmasını kafaya koydu. Tam da bu sırada, yani 3 Kasım sabahı Fransızlar, anlaşmadaki yetki maddesine dayanarak mayın arama-tarama bahanesiyle İskenderun’a çıkarma yapmak istediler. Mustafa Kemal Paşa Fransızlara izin vermediği gibi, İstanbul’a, Ahmet İzzet Paşa’ya hitaben telgrafhanede aklına gelen önlem ve önerileri iletti.

PERŞEMBE: İSTANBUL’DA PAŞA ENDİŞESİ

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor