Özel çocuklarımız Lotus himayesinde
Engelsiz, erişilebilir, daha yaşanılabilir bir Dünya yaratmak ve toplumsal farkındalık oluşturmak amacıyla yürütülen kampanyalara bir nebze de olsa katkı sağlamak amacıyla, özel gereksinimli çocuklara özel eğitim veren Pediatrik Uzm. Fzt Gülsen Alagöz ile özel bir röportaj gerçekleştirdik. Lotus Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi’nin kurucusu olan Gülsen Alagöz, asıl meselenin birlikte olmak, birlikte anlamak olduğunu söylüyor.
Röportaj: Yener EKİNCİ
ADANA (BÖLGE) – Özel gereksinimli çocukların yeteneklerini en üst seviyeye çıkarmak, temel öz bakım ve bağımsız yaşam becerilerini geliştirmek ve topluma uyumlarını sağlamak amacıyla faaliyet gösteren Lotus Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi’ndeyiz… Alanında bilgi ve birikim sahibi, Pediatrik Uzm. Fzt Gülsen Alagöz’ün kurucusu olduğu merkezde, ilk dikkati çeken gülen yüzler oluyor. Eğitimcilerden çalışanlara, ebeveynlerden çocuklara kadar herkes mutlu… Işıldayan gözler, tebessüm içeren ifadeler, Lotus’un bir merkezden ziyade bir aile çatısı olduğunu simgeliyor. Aile reisi Gülsen Alagöz, ‘’Özel çocuklarımız, eğitimle çok şeyler başarıyor. Onlar çok özeller ve Dünyamızı güzelleştiriyorlar” diyor. Çabalarıyla kocaman bir alkışı hak eden bütün özel çocuklarımızın ve her zorluğa göğüs geren kıymetli anne ve babalarımızın her daim yanlarında olan Gülsen Alagöz ile keyifli bir röportaj gerçekleştirip, merak ettiklerimizi sorduk. Sorularımıza içten ve samimi yanıtlar veren Alagöz’e teşekkür ediyoruz. İşte o röportaj;
Merkezinizin hizmet alanları nelerdir?
Kurumumuz 830 metrekarelik bir alanda, dil ve konuşma terapisi, atipik otizm, disleksi (öğrenme güçlüğü) ve zihinsel engelli çocuklara hizmet veren, aynı zamanda fizik tedavi alanında donanımlı personel kadrosuyla çocuklarımızın en iyi eğitimi alabilmesi noktasında ekip ruhu ile çalışan bir kurumdur. İhtiyacı olan çocuklarımızapsikologlarımız tarafından oyun terapisi, BDT, okul olgunluk testleri… vb. uygulamaları ile destek olmaktayız. Aile danışmanlığında ise her ay düzenlenen aile seminerlerimiz ile danışmanlık kapsamında elimizden geldiği ölçüde ailelerimizin yanında olmaktayız.
Hep duyuyoruz; ancak yeterli bilgi sahibi değiliz. Otizm ve Down Sendromu nedir?
Otizm ve Down Sendromu aynı şey mi sorusunu, özellikle 2 Nisan’da kutlanan Dünya Otizm Farkındalık Günü’nde sıklıkla duyuyoruz. Otizm hayat boyu devam eden, kişilerin toplumsal etkileşim anlamında sıkıntılar yaşadığı sözel ve sözel olmayan şekilde ilişki kuramaması, sınırlı ilgi alanı ve tekrarlayıcı davranışlar şeklinde ifade edebileceğimiz gelişimsel bir bozukluktur. Otizm, bir zekâ geriliği değil ilişki kuramama problemidir. Fakat yüzde 70 zekâ geriliği de eşlik edebilmektedir. Down Sendromu ise; insan vücudu 23x,23y kromozomundan oluşmaktadır. Down sendromunda ise insan vücudundaki hücrelerin 46 yerine 47 kromozoma sahip olmasıdır. Down sendrom bir hastalık değil, genetik bir farklılıktır. Down sendromunun 21 Mart’ta kutlanmasını sebebi ise 21 kromozomda 2 tane yerine 3 tane olması… Bu da takvimlerde 21 ve 3 rakamını özel kılıyor.
Farkındalık yaratmak adına yürütülen çalışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Günümüzde özel gereksinimli bireylerin toplum içinde kabulüne yönelik farkındalık çalışmaları arttığı görülüyor; fakat hala özel gereksinimli çocuklar gerek akranları tarafından gerek toplum tarafından bir takım zorbalığa maruz kalıyorsa, demek ki bu farkındalık çalışmaları yeterli değil. Otizmli bir çocuk akranları tarafından zorbalığa maruz kalıyorsa, Down sendromlu bir çocuk annesiyle alışverişte rahat olamıyorsa, bedensel engelli bir çocuk insanları rahatsız edici bakışlarına maruz kalıyorsa, bireylerin özel gereksinimli çocuklara yönelik çalışmaların arttırılması gerekmektedir.
Eğitim sürecinde ailenin önemli bir unsur olduğunu biliyoruz.Çocuklarına karşı farklı tavırları olan ebeveynlerle karşılaşıyor musunuz?
Tabii ki karşılaşıyoruz. Bazı ebeveynler çok kaygılı ve otoriter, bazıları ilgisiz olabiliyorlar. Ebeveynlerin çocuklarına olan yaklaşımları çocuğun gelişimi açısından kimi zaman bize fayda sağlamakta kimi zamanda ilerlememizi durdurabilmektedir. Örnek vermek gerekirse; çok müdahaleci kaygılı ebeveynleri olan çocukların özerkliğini geliştirmek, kendi başlarına bir şeyler başarabilme kapasitesini arttırmak bizim için zorlayıcı olabiliyor. Ya da tam tersi; ilgisiz ebeveynler konusunda da aynı sorun geçerli. Özel eğitime ihtiyacı duyan çocuklar, burada aldığı eğitimler dışında evde de desteklenmeli ve ailenin yardımıyla öğrenmenin pekiştirilmesi gerekmektedir. Öğrenme dediğimiz bilginin kısa süreli bellekten tekrar yolu ile uzun süreli belleğe aktarılıp depolaması ile gerçekleşmektedir ve bu sebeple ailenin desteği ve tekrarı bizim için çok önem arz etmektedir. Çoğu zaman kabullenmeme ile beraber çok kaygılı ebeveynlerle karşılaşabiliyoruz. Bu hususta psikologlar yardımıyla ailelere psikoeğitimler vererek, ailelerin kaygılarını tolere etmeyi ve süreci daha iyiye götürmeye çalışıyoruz.
Özel gereksinime ihtiyaç duyan çocuklar mutlaka özel bir okula gönderilmeli mi yoksa anne ve babanın bu konuda bilinçli davranması yeterli oluyor mu?
Anne babaların bu konuda bilinçli ve farkında olması çok önemli ve gereklidir; ancak tek başına yeterli değildir. Özel çocukların bireysel eğitimle beraber bir uzman tarafından desteklenmesi gerekir. Çocuğun gereksinimi açısından hem bir uzman tarafından desteklenmesi ve aile ile de bu desteğin pekiştirilmesi gerekmektedir. Aileler bu konuda okul seçerken çocukların birçok yönden ihtiyaçlarına saygı duyacak ve özenle yaklaşacak okul bulmaları gerekmektedir. Mutlaka özel okula mı gönderilmeli sorusunun cevabı ise; Hayır… Çünkü bu imkânları sağlayan devletin sunduğu iyi devlet okulları da olabilmektedir.
Özel gereksinimli çocuklar genellikle çok hareketli oluyor. Bunun sebebi nedir?
Özel çocuklar genelde hareketli oluyorlar tanımı yanlıştır. Çocuklarda görülen tanımların dışında eş tanı dediğimiz hastalıklarına eşlik edebilen bir takım psikiyatri sıkıntılar da mevcuttur. Her özel çocuğumuz için genelleyemeyiz. Dikkat eksikliği ve hiperaktivite eş tanı olarak özel çocuklarda görülse de çocuklarımıza hareketli diyebiliriz; ama DEHB eş tanısı eşlik etmiyorsa, her özel çocuk hareketlidir tanımı doğru olmaz.
Çocuğun özel eğitime tabi tutulması için prosedür nasıl işliyor?
Öncelikle, çocuğunuzun özel eğitim ihtiyacı olup olmadığını belirlemek için sağlık kurulu raporu vermeye yetkili bir hastanenin, çocuk psikiyatrisi bölümünde tıbbi tanılama sürecine girmesi gerekiyor. Burada, özel eğitime ihtiyacı olduğuna karar verilirse size bir rapor hazırlanacaktır. Bu raporla bulunduğunuz ilçenin Rehberlik ve Araştırma Merkezine başvurarak destek eğitim raporu almalısınız. Destek eğitim raporunu aldıktan sonra istediğiniz herhangi bir özel eğitim kurumundan destek eğitim alabilirsiniz.
Devletin özel çocuklarımıza yeterince sahip çıktığını söyleyebilir miyiz?
Çoğu zaman söyleyebiliriz. Gerek devlet okullarında özel eğitim sınıflarıyla gerek özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde çocukların almış oldukları bireysel ve grup dersleri topluma kazandırma yönündedir. Buna ek özel gereksinimli bireyler için yapılan çevre düzenlemeleri de özel çocuklarımızın hayatlarını kolaylaştırma ve iyi hale getirmeyi amaçlamaktadır.
Devletin özel eğitim kurumlarını denetim sistemini nasıl buluyorsunuz?
Pek özenli bulmuyorum. Çünkü kurumlar yeterince ve etkili biçimde denetlenmiyor. Bunun yanı sıra özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinin denetiminin sıkılaştırılması gerektiğini, bu merkezlere açılış izni veren kurumların ortak açılış standartları belirlemesini, istismar olduğu gözlenen kurumların kapatılmasını, sorumlu kişilerin alanda tekrar kurum açmasının önlenmesi gerektiğini de düşünüyorum.
Fark yarattığınızı düşündüğünüz çalışmalarınız var mı?
Evet… Adana’da bulunan rehabilitasyon merkezlerinde çalışma prensipleri genellikle karma şeklindedir. Bu şu demek oluyor. Her yaş grubuna ve engel grubuna hitap eden çalışmalar yapılmaktadır. Biz, Lotus ailesi olarak yalnızca 0-10 yaş aralığındaki özel gereksinimli çocuklara hizmet veriyoruz. Bu anlamda Adana’da bizi diğer kurumlardan ayıran yanımızın olduğu aşikâr…Homojen bir yaş grubuna hitap etmemiz dolayısıyla verdiğimiz eğitim kalitesi ve kurumsal kimlik açısından marka bir kurum olma yolunda ilerliyoruz.
Gittikçe yaygınlaşan alternatif terapiler hakkında ne düşünüyorsunuz?
Alternatif terapilerin faydalı ve etkili olduğunu düşünüyorum Bunun sebebinin eş tanı konmuş özel gereksinimli çocuklarımızın aynı terapilere farklı tepkiler vermeleridir. Alternatif terapiler sayesinde çocuğun gereksinimine uygun bir terapi ve metot belirlenip bu doğrultuda çalışmalar yapmak daha olumlu sonuçlar elde etmemizi sağlamaktadır.
Bu röportajı okuyup da faaliyetleriniz hakkında daha detaylı bilgi almak isteyenler size direkt ulaşabilirler mi? Telefon numaranızı yayımlayabilir miyiz?
0(533) 728 66 20 numaralı telefondan 7/24 ulaşabilirler. Ayrıca, https://lotusozelegitim.com/ adresinden, ayrıntılı bilgi için web sitemizi de ziyaret edebilirler.
Son olarak toplumun özel gereksinimi olan bireylere karşı bakış açısı nedir ve toplum bu konuda yeterli bilgiye sahip midir? Ailelere önerileriniz nelerdir?
Toplumumuzun özel gereksinimli çocuklarımıza bakış açış çoğunlukla üzülme ve acıyarak olmaktadır. Bu tutum çok yanlıştır. Toplum bu konuda yeterli bilgiye sahip değildir. Bu konuda toplumu daha fazla bilinçlendirici çalışma yapılmalıdır. Aileye verilebilecek öneriler de çocuklarına özel gereksinimleri konusunda destek olup eğitimlerini aksatmadan verdirebilmeleridir.
Bu röportajın gerçekleşmesine zaman ayırıp vermiş olduğunuz bilgiler için teşekkür ederim
Ben teşekkür eder, yayın hayatınızda başarılar dilerim.