ÖZÜR DİLİYORUM!

Daha çocuktuk, ilk okul çağlarında..
Her sabah Türküm doğruyum diye başlayan andıımızı okurduk.
Her Pazartesi ve her Cuma günü İstiklal Marşımızı okurduk.
23 Nisan Çocuk, 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı düzenlenirdi..
Şiirler okurduk, ailelerimiz gelir, töreni izlerdi..
Her 10 Kasım’da Atatürk’ü anardık, törene velilerimiz de gelirdi, şiirler okurken başlarındaki tülbentle gözyaşlarını silerlerdi..
Andımızı da İstiklal Marşımızı da unutur olduk.
Kurban Bayramı’nda durumu iyi olanlar kurban keser, dar gelirli olanlara dağıtır, hayır dualarını alırdı, Ramazan Bayramı’nda oruç tutmayanlar, oruç tutanlara saygısızlık olmasın diye gizlice bir şeyler yerdi.
Dini bayramlarımızı da, Milli Bayramlarımızı da millet olarak dört gözle beklerdik..
Ne oldu bize? Bu değerlerimizden neden uzaklaştık, ya da uzaklaştırıldık..
Biz, vatanına, devletine bağlı bir milletiz..
Devleti yönetenlere de saygılı milletiz, onları ülkenin ve halkın kalkınması için hizmet vereceklerine inandığımız için seçenleriz..
50 yılı aşkın gazetecilik yapıyoruz.. Her kademede insanları tanıdık, devleti yönetenlerle tanıştık, konuştuk, izledik yıllarca..
Hiç birinden “Ananı da al git” diye azarlayan “bunlar sürtük, bunlar çürük” diye suçlayan ve insan onurunu zedeleyen bir söz duymadık, duyunca da garibimize gidiyor, moralimiz bozuluyor..
Hatta daha net söyleyelim, halk konuşmaktan korkar, gazeteci yorumdan kaçınır oldu..
Biz böyle değildik, bize ne oldu?
Bugün bir Abdi İpekçi olsaydı ne yazardı çok merak ediyorum..
Bir Bedri Koroman olsaydı, ne çizerdi çok merak ediyorum..
Her ikisi ve özgür basın için mücadele edip aramızdan ayrılanlara rahmet diliyor, karşılarında saygıyla eğiliyorum..
Çünkü biz onlar kadar cesur olamadık, olamıyoruz. Ustalarımızın kemiklerini sızlattığımız için tekrar özür diliyorum.