PAKET DAŞ SEVİNCİ
Bir varmış, bir yokmuş diyerek başlayacak kadar eskiye dönüyorum. Belki 1952, belki 1953… Eski İstasyon Semtindeki Hurmalı Mahallesinin Yüksekdolap kesiminde, 152 Sokaktaydı geniş avlulu, ağaçlı-çiçekli evimiz. Topu topu 200-250 metre uzunluğundaki sokağımızda biz çocukların her türlü oyununa cevap verebilecek boş arsalar vardı.
Her sonbahar sonu, diyebilirim tam da yılın bu günlerinde, demir kasalı kocaman kamyonlar sokağımızın bir başından diğer başına kadar çakıl sererdi. Ertesi gün de, buharlı silindir gelip serilen çakılı düzeltir ve böylece yolumuz kışa hazırlanmış olurdu. Mahallemiz ve sokağımız şanslı sayılırdı. Adana’nın pek çok sokağı, bizimki kadar ilgi görmediği için yazın tozuyla, kışın çamuruyla rahatsız ederdi sakinlerini. Çakıl serildiği gün geniş ve yassı taşı bulabilirsek eve getirirdik, Sarma-dolma için baskılık olurdu.
PAKET DAŞ GELECEK DEDİLER, SEVİNDİK
Evimizde, komşumuzda başlayan “Paket Daş” söylemi çok kısa sürede sokaktaki çocukların diline yapıştı. Bir not eklemeliyim; çocukluğumuzun oyun sahası sokağımızdı. Kahvaltısını yapan çocuk, kız veya erkek fark etmez, kendini sokakta bulur ve zaten sokağa gelmiş olan arkadaşlarıyla oyuna geçerdi. O küçük kafalar, her nasılsa, büyük olayları da, hem de ciddi ciidi konuşurdu ara sıra. Paket Daş konusu, bu biçimde dilimize düşmüştü.
Babam Bakkal ve Bayiler Derneği İkinci Başkanı olduğu için belediye ile arada sırada görüşmekteydi. Paket Daş konusunu da sormuş. Evde anlatırken öğrendim ki, bizim paket daş diye bellediğimiz yol elemanları parke taş olarak bilinirmiş. Zaten Kurtuluş, Abidinpaşa, İnönü, Özler ve Ali Münif Yeğenağa ile Divan Yolu (Eski Vilâyeti İnönü Caddesine bağlayan yol; Hükûmet Caddesi de denilirdi) caddeleri parke döşeliydi..
Adana sokaklarının iki yanında yol boyunca uzanan ve hendek ya da hammal denilen 60-70 santim genişliğinde, 30-40 santim derinliğinde yarım daire kesitli kanallar vardı. Görevi, yağmur suyunu taşımaktı. Hendeklerin tamamına yakını sonuçta şimdiki Bakımyurdu Caddesinin Güney tarafındaki ana kanala bağlanır, buradan da Rahmetli Havaalanımızın güneyindeki Ağba Bataklığına dökülürdü.
ÖNCE LÂĞIM
Kanalizasyonu bilmiyor, Türkçesini, yani lâğımı konuşuyorduk. Kurtuluş Caddesinde başlayan sıvı atık taşıma sistemine bizim sokak da bağlandı. Beton kanalların üstüne hazır beton kapaklar geçirildi. Sokağımızdaki engebeli alanlar kazma-kürek düzenlendi ve ardından da kum serildi. Artık parke taş dizilebilirdi. Nitekim düzenlenmiş kum dağılmadan arabalar dolusu parke taş getirilip serildi. Sokağımız öncülerdendi. Herhalde Kurtuluş Caddesi’ne bağlı oluşumuzdandı bu şans. Diğer sokaklara daha sonra geçildi. Aklımdan çıkmaz; çok sevinmiştik.
HANGİ DAĞIN DAŞI
Duyduk ki taşları Deli Halil gönderiyormuş. Kim söyledi, neden ve nerede söyledi bilinmez, Parke taşları Deli Halil hazırlıyormuş . Gri renkli taş, diğer taşlara benzemiyor. Adeta şekilsiz kalıplara dökülmüş beton gibi şeyler. Bravo Deli Halil’e. Bir de deli diyorlar adama…
Yıllar yılları kovaladı. Sokağımızdaki “paket daş”ın üstüne beton döküldü. Büyüdüm, koca insan oldum (adam oldum diyemiyorum; hava sayılmasın diye elbette). Adana yazıp Adana belgeseli hazırlama sevdasına düşmüştüm. Denk geldi, Deli Halil tepesinin eski bir yanardağ kriterine kucak açtığını öğrendim. Çevresi, kilometrelerce yayılmış lav katmanlarıyla kaplıdır halen. Bazalt nitelikli taşlar balyozla kırılırken az düzgün kare prizma şeklini alıyor. Bizim yollarımıza serilen paket daşlar da işte bu lavın ürünüymüş.
Merak edenlere; Deli Halil, Ceyhan’dan çıkıp Osmaniye’ye yaklaşırken sağınızda kalır. Tatarlı taraflarında da ikincil ağızlarıyla karşılaşabilirsiniz.