PALMİYELERİMİZDE TANI VE TEDAVİ YOLLARI ORTAK AKILLA ÖNERİLİYOR

DOKUZUNCU BÖLÜM
Kültür Sitesinde halka açık olarak yapılan panel çok önemliydi. Çünkü uzman konuklar ve belediye ilgilileri iki gün boyunca yoğun çalışmışlar, birbirlerinin bilgilerinden yararlanmışlardı. Zaman zaman olasılık üzerinde bilimsel tartışmalar da yaptıkları için, bu toplantıya her biri ilk günden çok daha bilgili ve çok daha bilinçli katılmaktaydı.
Burada da ağırlığı deneyimli üç uzman; İspanya’dan Michel Ferry, Mısır’dan Yusri Es-Sebay ve İsrail’den Victoria Soroker taşımaktaydı. Es-Sebay, “Kozadaki böceği öldürmek için neler yapmadık ki… Yakarak yok edemedik. Kozaları süper tecritli sanki. Bir araya topladıklarımıza Napalm bombası attık. Sonuç, yine canlı kaldılar. Tesadüfler sonucu, bildiğimiz gazyağının etkili olduğunu gördük.” Dedi. Gazyağı alternatifi belki de can kurtaran nokta olacaktı.
Ferry, artık kurtarılamayacak ağaçlar kesilmeden önce ilaçla özenli biçimde duşlanıp iki gün bekledikten sonra kesilmesini ve dalların mümkünde derhal talaş haline getirilmesiyle dökülebilecek koza ve böceklerin özenle toplanmasını vurguladı. Talaş olanağı bulunamazsa, dakikalar içinde toplanarak bir kez daha ilaçlandıktan sonra uzak bir yerde derin çukura yerleşip Es-Sebay’ın önerisiyle gazyağı uyguladıktan sonra gömülmesini önerdi. Üstüne üstlük, tamamen can vermemiş ağaçların ameliyatla kurtarılabileceğini ve hatta enjeksiyonla koruma konusunun da gündemde olduğunu anlattı. Zaten ertesi gün de ameliyat prosedürünü Üniversite’de, hocaların katıldığı bir toplantıda ayrıntılı olarak anlatacaktı.
Soroker’in toplantının sonuna doğru yaptığı öneri heyecan uyandırdı. “Bakın ne düşünüyorum…” dedi, “Adana sıcak bir kent. Palmiyelerin yapısında da şeker var. Dalları kesilen gövdeleri taşımadan önce tepeden naylon geçirip sıkıca bağlanması etilen buharı oluşturur ve kozadakiler dahil, böcekler o zaman ölür.”
Diğer beş uzman da bu fikri destekledi. Böylece, tepelerine naylon giydirme dünyada ilk kez Adana’da uygulanmış oldu. O genişlikte naylon torba yapan üreticiyi Organize Sanayi’de bulduk. Koyu renk ısıyı çektiği için siyahından sipariş ettik ve Soroker’in gösterdiği yoldan harekete geçtik. On beş gün kadar sonra aldığımız sonuçlar İsrailli Kadın Profesörü haklı çıkarmıştı.
KOMEDİSİZ OLUR MU?
FIRMA MI PALMİYE Mİ: Kültür Sitesindeki panel halka açıktı. Ticari amaçla palmiye fidanlığı yetiştirmiş, orta yaşı geçkin biri de katılımcılar arasındaydı. Söz istedi ve “Siz hep palmiyelerden bahsediyorsunuz. Fırmalar için ne zaman konuşacaksınız?” diye sordu. Simultane Tercüme yapan genç kadın fırmanın ne olduğunu bilmiyordu. Bana bana döndü. Teknik terimlerde ben yol göstermekteydim çünkü. Gelin görün ki fırmayı ben de bilmiyordum. Eminim siz de fırmanın ne olduğunu bilmezsiniz. Dönüp “Fırma dediğin nedir?” dememe kızdı ve “Sen buralı deel missin, fırmayı heç mi duymadın, heç yemedin mi?” şeklinde çıkıştı. Uzun sayılabilecek ateşli tartışmalar sonunda fırmanın hurma olduğunu kavradık ve görüşmeleri sürdürebildik.
ÇATIIIIR ÇATIR YANIYOR: Üç büyük uzmanın olgunlaştırdığı kesim programını başlatmıştık. Bir ara telefonum çaldı. Aldım, Parklar ve Bahçeler Müdürlüğünden yetkili arkadaşmış; “Gelip görmeni isterim, çatııır, çatır, hem de kendiliğinden yanıyor” derken sesinde gurur ve mutlu bir eda vardı. Fakat ben telaşlandım. Çünkü kozadaki böcek gövdeler yakılsa da ölmüyordu. Yerimden fırlamamla soluğu Sofulu’daki özel alanda aldım. Bizimkiler tam istenildiği gibi getirilen gövdeleri bol gazyağı ile ıslatıp üstüne de kireç dökmüşlerdi. Su ile ısınan kireç gazyağı ile hadi hadi ısınınca kendiliğinden yanmaya başlamıştı. Yani artık ana öge olan gazyağı da niteliğini kaybetmiş olacaktı. Müdahale ettim. Alevler söndükten sonra işlemi, kireçsiz olarak yeniden yaptırdım.
ÇARŞAMBAYA: ADANA EN BAŞARILI KENT OLUYOR