PANDEMİ, MİLLİ BAYRAMLARDA SOKAKTA, DİNİ BAYRAMLARDA FİRARDA

   “Kısıtlamaların sadece milli günlerde uygulanmasını sessizce izleyemeyiz. Pandemiye karşı önlemlerimizi alıp coşku ve heyecanla 9 Eylül İzmir’in kurtuluşunu kutlayacağız”

Yukarıdaki sözler, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’e ait..

Haksız mı ?

Milli bayramlar yasak, gerekçe;  PANDEMİ

Kurtuluş günleri yasak, gerekçe; PANDEMİ

İyi de kardeşim, bu PANDEMİ hep milli bayramlarda mı ortaya çıkıyor…

Mesela, Ayasofya ibadete açıldığında tatile mi gitti?

Mesela, Giresun’da halka çay dağıtılırken tatile mi gitti?

Mesela, ok atış törenlerinde PANDEMİ bir yerlere mi gizlendi…

Neyse… PANDEMİ en sonunda siyasi arenadaki yerini aldı;

Milli bayramlarda ARAMIZDA, dini bayram ve siyasi toplantılarda FİRARDA..

Neyse… Biraz vakit geçirelim BU PANDEMİ HİKAYESİ İLE…

Prof. Dr. Nevzat Tarhan öyle bir güzel anlatmış ki, PANDEMİ’yi. Birlikte okuyalım;

“Korona günlerinde sosyal izolasyondan daha önemli şey sosyal işbirliğidir. “Çin Covid-19 raporu böyle söylüyor. Ancak ‘Hayat eve sığar’ dedik, Modern insanın özgürlüğü kısıtlandı, başkasını düşünmek zorunda kaldı. En azından bu krizi aşmak için bu gerekiyor.

Ya sonra?

Modern insan tipinin yerine kendimi koydum, yazdım, isteyen benimle satırlar arasında seyahat edebilir.

Ey modern insan!

Yeryüzünde gökdelenler yaparak, uzaya giderek, otonom robotlar üreterek, nesnelerin internetini, 3D yazıcıları, büyük veriyi, sanal gerçekliği, simülasyonları yaparak gururla dolaşırken birden bir virüse yenik düşebildin…

Kazandıklarını kaybetmekten korkuyor, ölüm gerçeğini hatırlıyorsun, ancak sonradan ayağa kalkabilme ve yoluna devam edebilme kapasitesine de sahipsin. Her şey yalan oldu sanki doğa bizden intikam mı alıyor, olay dili ile konuşan görünmeyen gerçeklikten mesaj mı var? Bu belirsizlik bize yeter. Ancak hayat varsa ümit de var.

Pandemi nerede duracak, yeni dalgalar mümkün mü? Atom bombasından korkarken yarı canlı, kendi kendine üreyemeyen bu mikrop başımızı döndürdü, gücünü nereden alıyor bilemiyoruz ama kazandırdığı ve kaybettirdiği şeylerle iz bırakacak…

Hiç bir şey 2019 gibi olmayacak diyebiliriz. Bu korku bize yeter.

Bir virusün kelebek etkisi sanki!

Kendini çok güçlü, başarılı, her şeye muktedir, alçak dağları ben yarattım gibi dolaşan Kuantum evrene müdahale etme noktasındaki insanoğlu, teknolojinin getirdikleri ile omnipotent yani tam güçlülük duyguları ile ‘Kadir-i Mutlak’ gibi yeryüzünde dolaşıyordu. Bir gözle görülmeyen virus geldi ve birden her şey anlamını kaybetti sanki. Yunus’un tabiri ile ‘bir sinek bir kartalı vurdu yere’.

Her şey yalan oldu dostlar, gel de depresif olma!

Eşe dosta sarılamıyorsun, kendi elini bile kendi yüzüne süremiyorsun, metroda, otobüste, merdivenlerde tutunduğun kollara düşman gibi bakıyorsun… Eve gelince kıyafetin bile düşmanlaşıyor sanki. Gelecekle ilgili hayallerin ve planların altüst oldu, her şey yalan oldu dostlar, gel de depresif olma!

Annenin, babanın elini öperken çekiniyorsun, çocuklarına sarılamıyorsun. Eğer sağlık çalışanı isen bin defa daha fazla korkuyorsun, başka evde kalıyorsun, işyerinde kazara dokunsalar panik yapıyorsun, kağıdı arkadaşına uzaktan veriyorsun, dostlarından korkuyorsun sarılırlar diye…

Ölsen cenazene gelen olmayacak, her şey yalan oldu dostlar, gel de depresif olma!

Toplantılar, okullar, fuarlar, restoran, kafeterya, düğünler, turizm, uçuşlar hepsi iptal oldu. Uçaklar soğuktaki kuşlar gibi toplandılar uçamıyorlar. Sahil şehirleri “aman yazlıkçılar gelmesin” diyorlar her şey yalan oldu dostlar, gel de depresif olma!

Tarihteki salgınlardan farklı olarak ırk, dil, din, zengin, fakir, güçlü, zayıf, er, general ayırımı yapmıyor. Yeni dostların oluştu, su, dezenfektan, sabun, sosyal mesafe yani yalnızlık, bu ne kadar sürecek bilinmez, her şey yalan oldu dostlar, gel de depresif olma!

Kepenkler indi, faturalar işliyor, kira zamanı ve miktarı değişmedi, vergiler aynı, aynı gemideyiz, sosyal destek çok zayıf kalıyor, bir bedel ödeyeceğiz ama ne boyutta bilemiyoruz, önem ve öncelikler krizde değişmeli, her şeyin anlamı değişti, doğru ve yanlış yer değiştirdi, her şey yalan oldu gel de depresif olma!

Aceleci, sabırsız, hız ve haz odaklı modern insan doyum erteleme becerisini kazanamıyordu, dayanıklılığını kaybetmişti, hayatta başarı tek doğru mu diye sormuyordu ve doğru yaşam felsefesi aramıyordu…

Eğer açların açılığı ile, zayıfların güçsüzlüğü, fakirlerin dilenmesi ile besleniyorsan sonun geldi titre ve kendine sor! Dezavantajlıların mutlu olmadığı dünya da sen de mutlu olamazsın. Evde ağlayan varsa gülemeyeceğin gibi, gemi bilinmeze gidiyor ya paylaş ya aklını çıkar at.
Modern insan yaşam felsefesini değiştirmezse ikincil krizlere aday  “Ya yeni yaşam felsefesi ya da depresyon” karar bizim.

Ölüm gerçeğini unuttuk hiç ölmeyecek gibi dünyaya çalıştık, hayatın anlamı nedir diye hiç düşünmedik, ölüm hayatın bir parçası idi ve ondan korkup korkmamak bizim tercihimiz idi. Devekuşu gibi başımızı kum içine soktuk ölüm avcısı bizi yakalamasın ama başımızı kumda tutamıyoruz o halde ölüm sonrasına ne azık götüreceğiz düşünmek gerek miyor mu?

Her anlam altüst oldu her şey illüzyon imiş, varoluşumuzun fabrika ayarlarını keşfetme zamanı gelmiş diyebilecek miyiz? Çözüm bulamazsan tabiiki depresyonun karanlık vadilerinde dolaşırsın.

Doğanın düzenini alt üst ettik yeşili azalttık, çevre kirliliği ve küresel ısınma aldı başını gidiyor, evrenin kuralları ile oynadık, aç gözlülük, doyumsuzluk, kapitalist ahlak  küresel ahlak oldu. Yoksulu unuttuk, sömürdüğümüz yetmiyor gibi mültecileri silah ve sopa ile karşıladık, çocuklar savaşlarda ölürken, sahile cesetleri vururken keyfimizden hiç fedakarlık yapmadık. Şu anda fiidişi kule arkasında huzurlu olamayan üst akıllar ne yapacak dersiniz? Aynı gemideyiz her şey süratle bilinmeze doğru gidiyor. Her şey yalan oldu dostlar başımızı iki elimizin arasına alıp düşünelim…

Çare var tabii ki, ümidi kaybetmeyeceğiz, bu yazılanlardan dersler çıkararak tam tersini yapabilmek, dünyayı daha yaşanılır yapmak için bir iyilik mumu yakmak.

Çevremize:

Sevgi dolu bir bakış,

Tatlı bir tebessüm,

Bir kaç güzel söz,

Sıcak bir selâm,

“Sev, Değer ver, Paylaş” sloganı ile yeni bir insanlık inşa etme. Bugünler yapmazsak ne zaman yapacağız. Sosyal mesafeyi korurken ruhsal mesafeyi yakınlaştırabiliriz, yani uzaktan da sevebiliriz. Sessiz iyilikler yapabiliriz. İnsanlara iyi zanda bulunarak ve iyi yönlerini düşünerek, hiçte zor değil.

Sosyal işbirliği, empati, başkasını da düşünmek, paylaşmak, uzlaşmak, kendin için istediğini başkası için de istemek, küçük şeylerden mutlu olabilmek, özetle iyi insan olmayı öğrenmek zorundayız.

Hayat hızla geçiyor önemli olan para, güç, şöhret, çıkar peşinde koşmak değil anlam peşinde koşmak! Yani insanlığımızı hatırlamak, sözün özü yaşam felsefemizi yeniden inşa etmek.

“Arife işaret yetermiş…”

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor