PANDEMİDEN DE TEHLİKELİ STRES İNSANLIĞI TEHDİT EDİYOR

21 Haziran 2021 günlü, eski Adana Milletvekilimiz sayın Turgay Develi’den ‘Deva Dediktleri Antideprasanlar’ başlıklı bir değerlendirme yazısı Feys safyama düştü.
Sağolsun hem sayın Turgat Develi, hem de eski bakanımız ve Adana Milletvekilimiz duayen politikacı sayın Erol Çevikçe her Pazartesi köşe yazılarını atıyorlar.
Her ikisi de ülke sorunlarının değerlendirilip-çözülmesine deneyimlerini de ekleyerek yol gösterici görevlerini bir yurtsever olarak dile getiriyorlar. Onlara şükranlarımı bu köşeden sunuyorum.
Yüreklerine sağlık. Bugün bu köşede sayın Develi’nin yazısına karınca-kaderince katkı koymayı bir görev olarak değerlendiriyorum…
Evet sayın Develi yazısında; kadınlara, çocuklara, hayvanlara karşı şiddetin arttığını belirtiyor. Yaptığı araştırmaya göre de ülkemizde 6 milyon kişinin ‘Antideprasan’ ilaçlar kullandığını, bu sayının Dünya Sağlık Örgütü’nden alındığını belirtiyor.
Bu tedaviye nüfusun anca onda birinin ulaşabildiğini geri kalanların da paralel bir tedavi olarak görülen ‘Alkol’ ve ‘Uyuşturucu’ kullananlar olarak istatistiklere yansıdığını belirtiyor.
Ülkemizde çaresiz ve çözümsüz kalan her 100.000 kişiden %12,6’sı, yani 10 binden fazlası intihar ediyor. Daha geçen hafta içinde 6 polis memurunun intihar ettiğinin gazete sütunlarına yansıdığını belirtiyor.
Son 19-20 yılda topluma yaşatılan travma Japonya’nın bir-kaç yıl önce yaşadığı tusunami etkisini üçe-beşe katladı.
Bu topluma yaşamın her alanında tusunami yaşatıyorlar.
Öncelikle yaşamı o kadar zora soktular ki… Eşinin pazar ihtiyacını karşılayamayan insan intihar ediyor!..
Çocuğu okula gidecek. Çocuğuna pantolon alamayan baba intihar ediyor…
Kapı kapı dolaşıp aylarca iş bulamayan intihar ediyor!..
Amirinden azar işiten, deprasyona giriyor kafasına sıkıyor!..
Çalıştığı işi kaybeden intihar ediyor.
Atanamayan öğretmen intihar ediyor.
Bütün bunların yanında bir de ardı-arkası kesilmeyen kadın cinayetleri var!..
Bu ülkede son 19-20 yılda izlenen politika topluma cinnet getirecek sonuçlar doğuracak hale geldi. Ne polis, polislikten memnun, ne öğretmen öğretmenliğinden memnun.
İşsizler zaten zıvanadan çıkmış, saatli bomba gibi. Emekil ise yerlerde sürünüyor, ikinci iş bulabilen biraz da olsa nefes alabiliyor. Yaşamın yaşanır hale getirilmesinde yönetenlerin hiç bir çabası görünmüyor.
Ancak ‘Deli Dumrul’ gibi gelenden de-gidenden de bir şeyler almak adına her şeye zam zam zam politikalarıyla toplumun tamamını stres topunun içine alıyorlar.
Sadece kendileri ve kendilerinin yakın çevreleri yaylaya çıkmış göçerler gibi stresten uzak ve gamsızlar gibi ölen ölür, kalan sağlar bize yeter anlayışını sürdürüyorlar.
Toplumun yaşadığı veya topluma yaşatılan bu stres, insanın pandeminin ülkemize verdiği zararın üç-beş mislinden daha da fazla.
Pandemide ‘Maske-Mesafe ve Temizlik’ kuralına ciddi şekilde riayet edilse sorun çözülüyor. Ama topluma yaşamın her alanında yaşatılan stres diğer hastalıkların da (Tansiyon-Kalp vs.) tetikleyicisi oluyor.
Hani iktidarlar halkını rahat ve refah içinde yaşatacaklardı.
Hani yasakları-yolsuzlukları ve yoklukları yok edeceklerdi.
Bir ülkede
Yasaklar
Yolsuzluklar
Yokluklar
var olduğu sürece stres ve gerginlikler biter mi… Bir de buna bizden olanlar ve bizden olmayanlar ayrımcılığı olan ‘Bölücülüğü’ eklersen stres üstüne stres eklenmez mi?
Bizden olmayanlar ‘Teröristtir yaftalaması’ işin tuzu-biberi olmaz mı?
Sen ülke yönetimine mafyayı ortak et.
Atadığın bakanlar ticari alış-verişte atandığı bakanlıklarda ticaret yapsınlar.
FETÖ borsası kursunlar, bu ülkenin kurucusuna hakaret etsinler, sonra da bu ülke aya gidecek düzeyde diyerek ahkam kes…
Stresin toplumda verimliliği düşürdüğü yetmiyormuş gibi birlik ve beraberliğin kurulmasını da engellediğini de hatırlatalım..