PAZARTESİ BAŞLIYORUZ
Ülke meselelerini konuşup tartışan onlarca allâme var. Bizim boyumuz ancak Adana’ya yeter. Haddimizi biliyoruz ve nezaketen de, zorunlu olmadıkça, “büsbüyük” konulara dokunmuyoruz. Bunu böylece saptayıp bir yana koyduk. Cumhuriyet’in Atatürk’lü yıllarında Adana’daki gelişmeleri de, yine haddimizi bilerek, sadece Adana ekseninde değerlendirmeye çalıştık. Pazartesinden itibaren, 1923-1938 yıllarının Adanasından kısa kısa da olsa kalem kalem bahsedeceğiz.
10’UNCU YIL’I ANLATMIŞTIK
Cumhuriyet’imizin 10’uncu Yılı kutlamaları son derece etkili olmuştu. Hatta bunun için özel yasa çıkarılmıştı. 15’inci Yıl da, özel yasa çıkarılmamış olmasına karşın coşkuyla kutlandı. Atatürk’ün son günlerine denk gelen kutlamaların anlamı çok derin. Günümüzde, ne o yılların olayları, ne o günlerin anlamı, ne de önemi ne yazık ki bilinmiyor. Bu serzenişle, Atatürk’lü 15 Yıl’ın mucizevi gelişmelerini dizi olarak özellikle gelecek nesiller için hazırlamaya çalıştım.
“CUMHURİYET” SÖZCÜĞÜ BİZDE ÇOK DAHA FARKLI
Bizdeki anlamıyla, “Cumhuriyet” diğer tüm dillerden çok farklı anlam taşır. Bakarsanız, en basit tarifiyle “Halkın kendini idare etmesi” demek. Bizde ise, sefaletten, esaretten, eziyetten mucizelerle kurtuluşun ve toplumsal sıçrayın özüdür “Cumhuriyet”.
Sunumu yaparken Cumhuriyet Öncesi Adana’nın koşullarından kısaca bahsedeceğiz. Kurtuluş Savaşı’yla ilgili birkaç dizi hazırlayıp sunmuştuk. Bu kez, o günlere gerektiğinden fazla değinmemeye çalışacağız.
ERGİNLER DE BİLMİYOR
Önceden de yazmıştım; bizim kuşak, 1909 İğtişaşını, İşgal günlerini, Kaç-Kaç Faciasını ve Kurtuluş Savaşı olaylarını bizzat yaşamışlardan dinleyen son nesil. Bizden sonrakiler geçmişi ancak bizlerin yazdıklarından öğrenebilecek.
Özetleyelim; Kurtuluş Savaşı Kazanıldıktan sonraki durum şu söylemle
bire-bir örtüşüyordu: “Üstte yok, başta yok!.. Elde yok, avuçta yok!..” Koşullar aynen böyle iken, Cumhuriyet’in 15 yıllık Atatürk’lü döneminde inanılmaz gelişmeler yaşandı; ekonomide, sosyal yaşamda, bayındırlıkta, üretimde ve en çok da eğitimde. Bu 15 yılın mucizelerine ülkenin her yanında olduğu gibi, Adana’mız da tanık oldu, yararlandı.
NEDEN KAYBETTİK?
Şu sözü her zaman önemsemişimdir: “Geçmişini bilmeyen geleceğine sahip olamaz”. Saklamaya gerek yok; Adanalılar olarak yakın geçmişimizi yeterince bilmiyoruz. Belki de o nedenle kendi varlık ve değerlerimizi birer birer yitirdik. Muhteşem ötesi Kapuzbaşı Şelâleri bir de baktık Kayseri’ye göç etmiş. Malûm, Adana Radyosu da buharlaşıp yok oldu. Dördüncü Büyük Vilayettik, Osmaniye’yi ve bazı ilçelerimizi kopardılar, altıncılığa geriledik. DDY önemli bir departmanını taşımış durumda. Karayolları Bölge Müdürlüğü de Mersin nüfusuna kayıt yaptırmıştı yıllar önce. Son olarak da havalimanımız uçuruldu. Artık uçaklar Adana’dan uçmuyor.
İçtenlikle inanıyorum, yakın geçmişimizi yeterince değil de, azıcık bellemiş olsaydık, bu kayıplarımız olamayacak, hatta çok daha ileri düzeyleri yakalayabilecekti. İşte, bu ve benzeri dizileri sunmaya çalışmamdaki amaç bu olumsuzluklardan kaynaklanıyor. Yararı olur mu? Bilemem; ben sadece elimden geleni yapmaya çalışacağım gücüm yettikçe.